30 Mart 2009 Pazartesi

meleklerin busesi :)

çok yorgun ve mutluyum bu ne demek diyenlere hayatı bir mutfak ve huzurlu bir yuva hayaliyle geçmiş bir kız çocuğunun hayali gerçek oldu desem bilmem ne ifade eder benim için geçen ömrümün yarısından ibaret hayal ve gözyaşıyla geçen zamanların bedeli ödülüydü bu mutfak ben değerliyim artık bunun karşılığını verdi rabbim çok fena evlerin çok döküntü odalarından iyi bir evin layık görülmesi demek bu benim ütopyalarımdan biri belki huzur demek temizlik demek meleklerin alnımı buselendirmesi demek hiçbir zaman hayalim lüks bir hayat değildi huzurlu masum düzenli temiz bir hayattı eğer bir kadın lüks hayalindeyse ne yapar eder alır zaten ama huzura talipseniz bu biraz dikenli yollardan geçiyor . Elti kuşum sayesinde geldiğinin ertesi gün mutfağımı gelişi güzel yerleştirdim hem yorgundum hemde ustaların gelip devam edeceği için tekrar kirletme ihtimali vardı öylede oldu ama şükranım olmasa zordu o gün benim için bana yemekler yaptı yardım etti beni gittiğim alışverişten aldığım peynirler yüzünden vede mutfak eşyalarım arasındaki tupperware ve cam eşyasından dolayı peynir,plastik,cam sapığı ilan etti :)güldürdü rabbim evlatlarının güzel günlerini göstersin abimle dünya ve ahiret saadeti nasip etsin elti kuşuma :)sonrasında bugün dipköşe sildim keyfime göre hepsini sırayla yıkayıp yerleştirdim bu yüzden yorgun ve mutluyum ama hala camında çarşafla oturyorum korneji çıkardım rustik takmak için ama ortada ne rustik ne tül var :)aman nolmuş keyfime göre bulana dek almıycam 15 yıl beklemiş bir hatun bekler yani hiiiç öyle komşuların ne diyeceğinide umursamaz zamanında kötü evleriyle alay edilmiş küçük kız böyle şeyleri hiç takmaz büyümüştür artık ve paniğe mahal yoktur .

29 Mart 2009 Pazar

MİM :)

Arkadaşım dezhttp://dezoryante.blogspot.com/ beni mimlemiş şuanda okuduğum kitabı sormuş uzun zamandır kitap okuyamıyorum ama okumak istediğim çoook kitap mevcut en yakın zamanda dezin okuduğu elif şafak kitaplarını alıp okumak istiyorum ,mimlemekten zevk duyacağım arkadaşlarım sevdehttp://sayrem.com/tr/ ,baharhttp://nurlubahar.blogspot.com/,candanhttp://kzmveben.blogspot.com/ ,zeynephttp://zeynepinguncesi.blogspot.comyoğun yoğun işleri olmayan herkesi :)mimliyorum işleri olduğunu tahmin ettiğim arkadaşlarım bunalmasın diye herkesi mimlemedim isteyen katılsın herkese sevgiler.

evimiz :)

Evimizin tamir işleri son sürat devam ediyor önümüzdeki günlerde arka balkonun kapatılması için pimapen çalışması var sırayla dış kapı,evin iç kapıları ön balkon sırayla bu yaz böyle geçer sanırım ama en önemlisi mutfaktı bitti çok şükür bu yazın sonunda banyo ve lavabonun yenilenmesiyle kışa gireriz rabbim nasip ederse kışın bu zamanlarda tahtalar değişecek bu arada boya ve alçı sıvadan vazgeçtim duvar kağıdıyla tertemiz halletmek niyetindeyiz hem zamandan tasarruf hem kiri pası yok hemde kendimiz kolaylıkla yapabiliriz.Balkonu kapatırken buzlu cammı yapsam yoksa düzmü olsun diye düşünüyorum kullananlardan fikir istiyorum düz olursa perdeli kullanmak lazım buzlu olursa rahat olur diye düşünmekteyim ne dersiniz :)

çok istiyorum yine siz gelmeyin .


Bu gün ülkenin yeni tarihine sebebleri seçmek için kalkmış biri olarak kime versek ne yapsak diye diye en sonunda verdik oylarımızı rabbim hayırlı olanı nasip etsin ülkemiz en iyisini hak ediyor ama asla aklını yolunu şaşırmış kul hakkını ,dava arkadaşını satmışı hak etmiyor,uyusam kalksam ve uyandığımda sonuçlar belli olsada ilahi adalet yerini bulsa bulsada ömrününün yarısını yol arkadaşlığından feragat edip seçimlerde siyasete feda edilmiş bir yaşamın ve bu yaşamın zorluğunu yüklenmiş yalnız kalmış bir kadının ve babasız büyümüş bir çocuğun ahını almışların sonunu görmeyi istiyorum hiçde intikamcı değilimdir ama insanların haksızlık ve zulum yapmaları insanları kullanmaları zoruma gidiyor herkesin yol arkadaşıma yaptığı zulmun karşılığını rahmet tokatıyla cezalandırıldığını görmek istiyorum herzaman başım dik oldu hiçde umrum değil mevkiler makamlar ama samimiyetsizlik yalan riya benlik duygusuyla gururlananların kendilerine gelmeleri hadlerini bilmelerini rabbimden istiyorum o herkesin iç yüzünü en iyi bilen o gözyaşlarını babasız eşsiz geçen yılları gören duyan bilendir ona sığınıyorum neyse onlara karşı olan öfke ve adı herneyse duygularımı anlatmam mümkün değil inşallah dualarımı hayrıyla kabul edilsin oyumuzu verirken eşimin yanından geçerken öndeki adam oyunu kullanıp giden bir adama eşimde tanıyor kişiyi -yollarını yaptırırsın artık diye şu andakileri kasdederek onlara oy verdiğini ima etti adamın cevabı eşimi onure etti diğeride çenesini kapattı onun (eşimin ismini söyleyerek) olmadığı kişlere oymu verilir git şurdan eşim çocuk gibi masumlaştı, mahsunlaştı allah allah ne mutlu mazlum olmaya dedi zalim olana kadar mazlum olmak iyidir. canım iyiki varsın iyiki mazlumsun zalimlerden olmadığın ve bizim için siyaseti bıraktığın için sana teşekkür ediyorum seni çok seviyorum .
Efendimiz Hz.Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki : Cenab-ı Hakk'ın, yönetici yaptığı bir kimse, yönettiği insanları aldatarak ölürse, Allah-u Teala ona cennet yüzü göstermez. Buhari www.ankebut.net

28 Mart 2009 Cumartesi

mutfak :(






















Türkiyemizin gündemine ve yüreklere oturan acıya saygımdan ve canım hiç istemediğinden bugüne kaldı rabbim hayatını kaybedenlere rahmetiyle muamele etsin , yakınlarına sabır versin .

26 Mart 2009 Perşembe

SONUNDA:)

Herkese merhaba kızlar bu gün mutfak geliyor akşama resimlemeye çalışırım şimdi dipköşe zamanı ben kaçar inşallah mutfakçılar gelmeden yetişirim herkese sevgiler.

24 Mart 2009 Salı

başlıksızlardan biri:)

ne bitti ne bitmedi şuanda beyaza dönüşmüş siyah klavyemden bizi merak edenlere heber vermekteyim 2 günsüren yertaşı ve duvardan sonra yarın 2 gün boyunca alçı ve boya olacak toplam kaç gündür sefilleri oynamaktayım bilmiyorum ama çooook rahatım niye buda muamma :)sinirleri alınmış tozbezi formundayım buna rağmen mücadele ettiğim tüm toz ve kirler evimde toplantı düzenlediler ve ne zaman bu durum sona erecek bilen yok :)rabbime benim için dua eden tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum bunun başka açıklaması olamaz bukadar zor durumda sinirlerimin yay gibi olması lazım hayır bitmeye yakın herhalde pamuk hatun formunda biri olarak hayata devam edeceğim yada yolun başında olanın verdiği genişliktir zira ilk oda mutfaktı tüm evin tamir olacağını düşünürsek sabır ve dua herşeyin ilacı :)şuanda yorgunluktan ölmeye 5 kaladayım eee niye ayaktasın diyenlere açıklama eşim babamın ameliyatı için ankara yolcusu bu yüzden çay demledim içiyor :)ben ılık suyu tercih ettim midem öğleden sonra ağrımaya başladı inatla geçmiyor .yarın boya yapılırken yanımda durmak için funda gelecek ev uçuyor utanarak çağırdım ama eşim olsa kesinlikle onu bu rahatsız ortama çağırmazdım neyse haırlısı olsun bakalım uykusuz ve yorgun birgünüün sonunda nasıl ayakta duaracam meraktayım gidip halıyıkamayı getirip evin içini dışını yıkamalı iyice manyağa bağladım koltukları yıkayıp nerde oturacam acaba ve hangi bilekle yıkamay güç bulacam merak ettim :)ellerim tutmuyor neyse ben kaçar ve uyur inşallah herkese sevgiler.

22 Mart 2009 Pazar

SICAK BİR AİLE YUVASI

İnsan¸ erkek ve kadın şeklinde iki ayrı cins ve çift olarak yaratılmıştır. 51/Zâriyât¸ 49. âyet-i kerîmesinde Allah her şeyi çift olarak yarattığından bahsetmektedir.

İnsan¸ erkek ve kadın şeklinde iki ayrı cins ve çift olarak yaratılmıştır. 51/Zâriyât¸ 49. âyet-i kerîmesinde Allah her şeyi çift olarak yarattığından bahsetmektedir. Dolayısıyla çift olmak¸ yaratılmışların zarûrî bir özelliğidir. Erkek ve dişiden ibaret olan insan¸ karşı cinsle olan beraberliğinin sonunda insanlığını tamamlar¸ aksi halde çiftin her biri tek başınadır¸ yalnızdır; âdetâ eksiktir. Ailenin ÖnemiSosyal anlamda aile¸ bir toplumu ayakta tutan son kaledir. Bir bina için sütun¸ bir doku için hücre¸ bir tarla için tohum ne ise¸ bir toplum için de aile odur. Ailenin birlik ve dirliği¸ tıpkı suyu oluşturan hidrojen ve oksijenin birliğine benzer. Eğer bu ikisini birleştikten sonra ayrıştırmaya kalkarsanız; biri yanıcı¸ diğeri yakıcı iki gaz elde edersiniz. Bu durumda ortada sudan eser kalmaz. Aile; tohumu sadakat¸ toprağı şahsiyet¸ suyu şefkat¸ güneşi muhabbet¸ bakıcısı fedakârlık ve ilgi olan bir ağaçtır. Biri eksik olursa¸ kurumaya yüz tutar. Ekonomik gerekçeli geçimsizlik ve boşanma vakalarının altında yatan gerçek neden¸ "ahlakî çözülmedir." Örnek ve mutlu ailelerin oluşturduğu evler cennetin¸ tersi ise cehennemin dünyadaki şubesi gibidirler. Sahici toplumsal dönüşüm ve değişim hamleleri sokaktan değil¸ "evlerden" başlar; o da evleri cennetin dünyadaki şubeleri haline getirmekle olur.Dolayısıyla İslâm'a göre aile; hem kişinin huzur bulduğu bir ortam¸ hem neslin devamı için bir vesîle¸ hem de kişiyi dince günah sayılan çeşitli kötülüklerden alıkoyan bir vasıtadır. Dünyada ailenin yerini tutacak başka¸ sıcak ve sevgi dolu bir topluluk yoktur. Aile fertlerinden eşler sevgi¸ çocuklar ve varsa büyükler ise hem kan ve hem sevgi bağları ile birbirlerine bağlıdır. Anne ve babanın birbirlerine ve çocuklarına olan sevgi ve bağlılıkları¸ kardeşler arasındaki sıcak ilişki¸ hiçbir şeyle değiştirilemeyecek kadar güzel ve kutsaldır. Çünkü aile içindeki sevgi yapmacık ve zoraki değildir. Günümüzde her şey tükeniyor¸ değersizleşiyor¸ eğilip bükülüyor. Değerler¸ inanışlar¸ kimlikler¸ kişilikler yok olurken dünyada bir dala ya da küçük bir kayaya tutunmaya çalışmak istiyoruz. Bu ayakta durmak¸ hayatta kalabilmek mücadelesidir. Bu mücadelede beraberliklerin önemi çok büyüktür. Bu yüzden aileyi öne çıkarmak ve ciddiye almak gerekmektedir. Aileyi ciddiye almak¸ hayatı ciddiye almak demektir. Çılgınca yaşanan hayat¸ insanı insan olmaktan çıkarıyor; bu durumda hayata bir amaç katmak ise¸ ancak insan olmakla mümkündür.Aile Kurumunun Devamını Sağlayan FaktörlerAile hayatının devamını sağlayan hususları şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Eş seçiminde itina.
2. Evlilikte gönül rızası.
3. Eşlerin birbirinden hoşnut olması.
4. Evli çiftlerin eşini herkese tercih etmesi. Buna şöyle bir örnek verebiliriz: Halife Harun Reşid'in hanımı çok sıradan bir kadındı; ancak halife onu bütün güzel kadınlara tercih ederdi. Bunun nedeni sorulduğunda¸ halife bir gösteri düzenledi. Saray kadınlarını topladı ve sonra altın ve mücevherlerle dolu olan özel hazine odasının kapısını açtı. Kadınlara içeri girip istediklerini alabileceklerini söyledi. Hepsi koşup toplayabildikleri kadar altın ve mücevher toplarken¸ gözde eş hazine odasına girmemişti bile. Halife; "Sen niye kendin için bir şeyler almıyorsun?" diye sordu. Kadın şöyle cevap verdi: "Benim bütün istediğim sana hizmet etmek. Bütün ihtiyacım olan sensin. Sevdiğim sensin ve tek istediğim armağan senin hoşnutluğun." Halife maiyetindekilere döndü ve dedi ki: "Şimdi gördünüz mü niye bu kadını diğer kadınların hepsine tercih ediyorum? Onu iç güzelliğinden dolayı seviyorum ve onun her istediği benim için bir emirdir."14. Sevgi
5. Kişinin eşine ve çocuklarına karşı saygılı¸ anlayışlı ve şefkatli davranması.
6. Hoşgörülü ve iyimser olmak.
7. Ferâgat etmek ve fedakârlık yapmak: Aile¸ temelde iki kişinin anlaşıp bir araya gelerek oluşturduğu bir birliktir. Bu birlikte aile bireyleri üzerinde bir takım yükümlü­lük ve sorumluluklar düşmektedir. Bu yükümlülükleri yerine getirirken zaman zaman ortaya çıkan bazı sorunlar ancak karşılıklı fedakârlıklar sonucunda halledilebilir. Bu nedenle aile bireyleri arasında sevgi¸ saygı¸ sorumluluk ve fedakârlık duyguları kuvvetlendirilmeye çalışılmalı¸ bu yönde yayın ve eğitim etkinliklerine ağırlık verilmelidir. Yapılan fedakar­lığın karşılığının sadece maddi olarak düşünülmemesi¸ aynı zamanda ahirette Allah tarafından mükafatını göreceği inancı kişilere aşı­lanmalıdır. Böyle bir inanç özellikle gençlerin¸ ailedeki yaşlılara karşı olan saygı ve yardımlarının artmasına neden olacaktır.
8. Tutumlu olmak.
9. Birbirinin kıymetini bilmek¸ birbirini kırmamak ve yıpratmamak
10. Sabırlı olmak ve daha üstün bir hayata kavuşmaya gayret ederek bulunduğu haline razı olmak¸ şikayet etmemek.
11. Eşlerin birbirini suçlamak yerine¸ "Benim yanlışım nerede?" diyebilmesi.
12. Eşlerin birbirine kaşı her zaman açık ve dürüst davranması¸ sözleriyle de birbirlerini incitmemeleri.
13. Eşlerin anne-baba olarak çocukları için olumlu birer örnek olmaları.
14. Sorumluluk bilinci.
15. Helal gıda: Aileye haram lokma sokmamak esastır. Anne¸ baba ne kadar güç şartlarda olursa olsun¸ çocuklarını helal süt ve helal lokma ile büyütmeğe çalışır. Gıdasına haram karışan çocuklarda olumsuz ve ahlaksız davranışlar görülebileceğine inanılır.16. Çocuk sahibi olmak: Çocuk¸ anne-babaya Allah'ın bir lütfu kabul edilir ve "cennet meyvesi" olarak görülür. Ergenlik çağına erişemeden ölmüşse¸ âhirette anne ve babasına şefaatçi olacaktır. Gerek bedenî gerekse dinî yönden en iyi şekilde yetişmesi için çaba sarf edilir. Çünkü anne baba öldükten sonra amel defterlerinin kapanmamasına neden olan etkenlerden biri de çocuktur. Eğer anne baba geride iyi evlat bırakmışsa¸ onun yaptığı her iyi hareketten kendilerine mükâfat¸ kötü evlat bırakmışsa yine onun yaptığı her kötü hareketten de kendileri­ne ceza verilecektir.Aile Kurumunu Olumsuz Yönde Etkileyen FaktörlerAile bütünlüğünü bozan ve aile yapısını olumsuz yönde etkileyen faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz:
1. İhtiras.
2. Kitle iletişim araçlarının olumsuz etkileri.
3. Kötü ve zararlı alışkanlıklar.
4. İnatçılık.
5. Bencillik.
6. Cimrilik ve savurganlık.
7. Kabalık ve merhametsizlik.
8. Somurtkanlık.
9. İkinci plana itilmek
10. Huy ve alışkanlık farklılığı
11. Sevgiden mahrum oluş.Aile Hayatında Kadının Kocasından BeklentileriKadının kocasından en önemli beklentisi¸ ilgi ve sıcaklıktır. Kadın¸ erkeğin ilgisi yanında sorumlu olmasını da ister. Eşinin erkekçe yüklenebileceği görevlerin şuurunda olmasını ister. Derdini¸ meselesini¸ sıkıntısını onunla paylaşmak ister. Paylaşılan şey¸ bir tek lokma bile olsa esirgenen milyonlardan daha değerlidir. O nedenle cimri erkek¸ hemen her kadın için sevimsizdir. Kadın karar ve sorumluluklarında kesin¸ yüreği ve sözü yumuşak erkeklerden hoşlanır. Kadın¸ gerçek güçlülük ile "güç gösterisi"ni çok iyi ayırt eder. Çocuğuna yahut eşine el kaldıran erkek¸ gücünden ve saygısından çok şey yitirir.Evlilik Hayatında Erkeğin Eşinden BeklentileriKadın; olduğu gibi değerli ve bizâtihî¸ olduğu gibi güzeldir. Güç gösterisi ya da güçlü olma çabası kadının kadınca yumuşaklığına ters düşer. Kadın yalnızca çocuklarının annesi değil¸ eşinin de en yakınıdır. Ne kadar olgun olursa olsun her erkeğin çocuksu bir tarafı vardır. Bu yön¸ sevilmek ve ilgi görmektir. Kadın günün her saatinde ve hayatının her döneminde kendi kendisine özen göstermeli ve bakımlı olmalıdır. Yalnızca sokağa çıkarken süslenen kadın¸ kocası açısından bir şeyler yitirir. Baş başa iken tartışmalar¸ yüksek sesli kavgalar oluşursa ve bir başkasının yanında gülücükler¸ imalı sözler gelişirse evlilikler sarsıntıya girer. Evlilik iki insanın yalnızca birbirine bakması değil¸ biraz da aynı yöne bakabilmesidir. Düşünce¸ duygu ve davranış birliği böylece oluşur. Meselâ yorgun argın evine dönen erkek¸ sıcak bir çorba¸ hazır bir sofra¸ kendisini bekleyen ve özen gösteren bir kadın bulmak ister. Bu çorbaya ve bu sofraya yüreğin sıcaklığı da katılırsa eğer¸ erkek krallar gibi karşılanmanın mutluluğunu yaşar. Yerinde susup dinlemesini bilen kadın genellikle kazanır. Erkekler¸ ağzına geleni söyleyip duran kadın tipinden hiç hoşlanmazlar.Özetle ailedeki çözülme¸ toplumsal çözülmenin başlangıcıdır. Çünkü düşüncede¸ yaşamda¸ aile içi ilişkilerde yaşanan çözülme her şeyi bozmakta¸ diri¸ dinamik toplum yapısını ortadan kaldırmaktadır. Ailenin çözülmesi¸ çocukların evden uzaklaşmasına ve onları aynı sona sürüklemektedir. Parçalanan ailelerden türeyen eksik erkek ve eksik kadınlardan geriye kalan ise sadece masum ve mahkum çocuklar olmakta¸ ana kucağı yerini "yuva"lara¸ "kreş"lere¸ "anaokul"larına bırakmakta; çocuk başkalarının kucağında¸ aile sıcaklığı ve anne-baba sevgisinden mahrum kalmakta¸ sahte sevgilerle tanışmakta¸ başka birisi olmakta¸ elimizden kaybolmaktadır. Bugün toplumumuzda anneyi özleyen bir çocuk kalbi¸ babayı bekleyen bir çift göz¸ kucaklara sığmayan şefkat ve yıkılmaz sığınaklar olan evler var. http://www.somuncubaba.net/default.asp* Doç. Dr.

21 Mart 2009 Cumartesi

SAMSUN güzel memleketim benim

Samsun bütün işi bitirmiştir ne rahat büyük şehir işte herşeyin seçeneği hertür fiyat araştırması ayakların karasuyla buluşması sonucu:) taşlar beğenilmiştir akşam saat 10 da eve gelinmiş hemen yatılmıştır:)taşları yarın usta gelip bitrince boyacı gelecek ve işler mutfakçının teşriflerine kalacak valla süper oldu iyiki gitmişiz hem gezmiş hemde içimize sinen, uygun fiyatla almış olduk buranın yarı fiyatına halledildi eşim çocuklar gibi şendi :)anladımki elime geçen küçük meblalarla bu eve hertürlü istek yapılabilir yeterki sabır olsun tek üzüntüm oğlumun gelmemesiydi ama yazın onu özel götürecem inşallah kendime hiçbirşey almadım ona ufak tefek hediyeler aldım çok mutlu oldu canım benim sürekli uzadığı ve birşeyi kalmadığı için pjama takımı ,süveter, bluz aldım çok sevindi he birde elma şekeri bayılır elma şekerine nasıl sevmesinki ona hamileyken ilk istediğim şey elma şekeriydi :)bunu dedimde nasıl güldü he birde geçenlerde kardeş isteyen biri olarak beni hem güldürdü hem düşündürdü öylesine konuşuyorduk bebek konularından anne halamı bebek istiyorsun artık sizi yaşlandınız düşünsene o okula başlayınca kaç yaşında olacaksın dedi ben neee diye kaldım sonra ne yaşlanmasııııııııı dedim :)aman ben ölürsem sen büyütürsün napalım dedim sırıtıyor senden kurtuldum bebek kaldımı diyorsun dedim kahkaha atıyor komik çocuk demek onun tarafından bakınca yaşlanmış gibi duruyoruz üüüüüüüüüüüüüü:(rabbim herkese hayırlı evlatlar nasip etsin ben oğlumu çok seviyorum .

20 Mart 2009 Cuma

işte öyle bir şeyler

Bu gün sabah taşları beğenmiştim adam fiyatı uçurmuş millet krizin acısını bizden çıkarmaya kararlı :)ama tüm türkiyeyide biz kalkındırmayızki demi canıııım işin aslı biz ev için bütçe yapıp birşey ayırmadık şimdi herşey gözde büyümeye başladı birde seçtiğimiz şeyleri getirmeyip yüksek fiyat istiyorlar krizden fabrika durdu yok diyorlar haklı olabilirlerde aslında neyse biz yinede büyük şehirde şansımızı deneyelim dedik yarın elti kuşlarla plan yaptık samsuna uçuyoruz inşallah buluruz yılan hikayesine döndü mutfak sıktı valla diğer taraflar gözüme büyük geliyooorrr imdaaaat diye bağırasım var :) neyse şükürsüzlük yapmamak lazım 1 ay öncesi ev arama telaşındaydım işte klasik insan tavrı sergiledim neyse çok şükür rabbim verdiğin ve vermediğin herşey için herşeyin hayırlı vakti saatinde karşılaşmak duasıyla

19 Mart 2009 Perşembe

tejeeeeeeee:)

Küçük bir kız kapıda annesiyle karşılar tejeyi ama hiç pas vermez tejem diye boynuna sarılan kız aksine kaçar diiit der tejesine annesi oh sana unutmuş benim kızım küsmüş bak ohhh der teje üzülür ama durbakalım der küçük kız teje teje der içerden çağırır tejesi efendim balım der del diye bağırır kendi odasına çağırır ıslak mendilini kendi alır temiz bezine uzanamaz tejesine al der altını gösteriri eg der :)al bunu der tejesi kurban olsun yani kızım pismiş eg olmuş o yüzden uzak dur kötü kokuyom demiş akıllı işte bu kız hem güzel hem tatlı ,akıl küpü sonra tejesine nım nım der açıktım yani tejesi bende der oda gel ben seni doyururum deyip emzirmeye çalışır her zaman yaptığı gibi :)çok seviyorum ben bu kızı ,bide bay göbüşüm var onuda özlediiim hemde çoook:)

Belki Son Günündür.


Adam, telaşlı, öfkeli bir halde hanımına bağırıp, çağırıyordu. Babalarının sesini duyan iki çocuk ise yataklarından kalkıp salona gelmişti. Babalarının öfkesini görünce, korkmuş, sinmiş halde birer koltukta sessizce oturup kalmıştı. Adam, çocuklara, hanımın üzüntüsüne aldırmadan söylenip duruyordu; -Söyledim değil mi, söyledim. Bu gün toplantı olduğunu, açık mavi gömleği ütülemeni söyledim. Kahverengi gömlekle gidiversen nolur! Bu gün sunum yapacağım, karamsar bir görüntü mü vereyim, dinleyenlerin içi kararsın, bu da projeye verecekleri oyu etkilesin! Bunu mu istiyorsun? -Tamam bey, bitti işte Adam açık mavi göleği hışımla aldı; -Bitti, tabi bitti ama ben geç kaldıktan sonra bitmiş neye yarar. Hanımı çocukların korkmuş yüzlerine baktıktan sonra, yine eşini sakinleştirmeye çabaladı; -Dün bundan da geç çıkmıştın, vakit var, yetişirsin. -Anlamıyor ki, anlamıyor ki. Bu gün sunumu ben yapacağım. Herkesten önce gitmeliyim ki, gelecek önemli konuklara Hoş geldin demeliyim. Adam bir sürü söz daha söylenerek, bağırarak çıktı, arabasını çalıştırıp uzaklaştı. Hanımı, direksiyon başında da öfke saçan eşinin halinden endişelendi, Bir kaza yapmasa bari Eşi uzaklaşınca, çocuklarının yanına gidip sarıldı, rahatlatmaya çalıştı. -Madem erkenden kalktınız, hemen size sultanlara layık bir kahvaltı hazırlayıp getireceğim. Mutfağa geçti, zihnindeki huzursuzluğu dağıtmak için hemen neşeli müzikler çalan bir radyoyu açtı. Ocağa haşlamak için yumurta koydu, cezvede süt ısıtmaya başladı. Masaya zeytin, peynir, reçel koymayı da ihmal etmedi.
Biraz sonra çocuklarına seslendi
-Kahvaltınız hazııır!
Çocuklar kahvaltıya otururken, radyoda müziğin birden kesilmesi dikkatini çekti. Son dakika haberi anonsuyla, radyonun sesini biraz daha açtı. Radyoda zincirleme bir kaza haberi vardı. Ayrıntılarla biraz sonra birlikte olacağız demişti spiker ama kazanın yerini söylediği andan itibaren o sandalyesine yığılıp kalmıştı. Spikerin bahsettiği kaza yeri, kocasının her gün işe giderken geçtiği dörtlü kavşaktı.
Eşinin bu kavşaktaki trafikten şikayetçi olduğunu, her sabah yoğun bir trafik olduğunu söyleyişi aklına geldi. Geç kaldım diye acele edip acaba o da Aklına gelen düşünce içini daha da yaktı, hemen ayağa kalktı.
-Çocuklar, unutmayın ocağa yaklaşmak yasak. Kahvaltınızı yapıp salona geçin, oynayın. Benim acil bir yere uğramam gerek, kapıyı da kimseye açmayın tamam mı?
Çocukları uslu, söz dinler olduğu halde, çok kısa süreli de olsa evde yalnız bırakmak zorunda kalsa tekrar tekrar tembihte bulunurdu.
Sokağa çıkmak için üzerine bir şeyler aldı, cebine de bir taksi parası aldı. Kapıya yöneldiğinde kocasının bu kazada ölmüş olabileceği endişesiyle kabaran yüreğine daha fazla dayanamayıp, ağlamaya başlamıştı. Göz yaşlarını çocukları görmesin diye, açık olan mutfak kapısına sırtını dönmeye özen gösteriyordu. İçindeki acının kocasının ölmüş olma ihtimali kadar, giderken kendisini kırması ve çocuklarının önünde bağırıp çağırmasından da kaynaklandığını anladı. Oysa her zaman böyle öfkeli değildi.
-Eğer ölürse, çocuklarım babalarını, son gördükleri haliyle mi hatırlayacak? Kalp kıran, öfkeli bir baba olarak mı kalacak akıllarında?
Kapıdan çıkarken, çocuklarına bir kez daha seslenecekti ama artık akan gözyaşları saklanamayacak haldeydi. Hemen kapıyı açıp dışarı çıkmak için hamle yaptı ama karşısında kapıya doğru adım atmakta olan kocası vardı.
Adam, bir an karısının ıslak yanaklarına baktı; Haberleri mi dinledin? diye sordu. Hanımı, konuşamadan sadece başıyla onayladı. Adam, önce sarıldı, sonra eşinin yanaklarını sildi.Hanımı zorlukla sordu;
-Hani önemli bir toplantına geç kalmıştın, niye döndün?
-Kaza benim hemen yakınımda oldu. O anda toplantıdan daha önemli bir şeyi unuttuğumu hatırladım. Eğer o kazada ölseydim
O anda çocuklar da yanlarına gelmiş, babalarının yine öfkeli olabileceğini düşünerek, annelerinin yanında durmuştu. Adam, bütün içten, samimi gülümsemesiyle çocuklarını yanına çağırdı, boyunlarına sarıldı, yanaklarından öptü

-Ben bu gün büyük bir hata yaptım ve evden çıkarken, sizleri ne kadar sevdiğimi söylemeyi unuttum. Böyle önemli bir şey unutulur mu hiç. Ne yapalım, ben de geri döndüm.

Her günü son günün bil. Bunu anlayabilecek eşlerden olmayı nasip et rabbim .

UYH dıkandım vallaha dıkandım :(

Bu akşam boya ve kartonpiyer ustaları geldi binbir dalga geçme ve akıl satma kendini beğenme tiripleriyle fiyet verip gittiler yanlarında koca bir tuzluk getirmişler fiyatın üzerine epey serpmişler verdiler bize fiyatı :) gittiler inşallah bizim işimizi yapmak nasip olmasın rabbime havale ediyorum .Daha iyi niyetli insanlara nasip olsun müşterek fikir alışverişi olmassa karşılıklı saygı duyulmazsa bana gelenler geliyor kimsenin evi nalettayn işi ve tavrı haketmez olmayacak bir fikir varsa öyle değilde böyle olabilirmi diye fikir ver aman boşver işte işini mesleğini haketmeyen sanatçı tipi yaptığının sanat olduğunu hüner olduğunu ama bunu da ona bir veren olduğunu bilmeyenlerden, bunlar buranın yerlisi bunlardan ne koparsak kar diyen köylü kurnazlarından rabbim uzak eyle kandırmayı ve kandırılmayı nasip etme abla yapacağımız bir oda sen ne kartonpiyeri beğenecen höng kardeşim ben tüm evi nereye yığıp nerede yaşarım yavaş yavaş yapıcan bune saygısızlık sen bir oda diye para almıycan herhalde ,neyse elin alemin adamına saygısızlık ve küfür edecek kadar samimi olmıyacam rabbim layığını versin bizden uzakta .APLA kartonpiyer alçı olursa kafana düşerrrrrrrr:)))) köpük olursa daha iyi ama onuda sen beğemicen verdiğin para neki .

18 Mart 2009 Çarşamba

:(ben kendimmi çizsem ne ?

Slm kızlar yeni haber evye bozuk çıktı mermere oturmaz denildi bırakıldı kendinden olacakmış ve seramik bulamıyorum beğendiklerim banyo seramiği çıkıyor o küçük taşlardan beğenemedim ben biraz sonrada ne hale gelicek takıntısındayım ha dediimmi mutfak fayansı değişmez demi ama küçük küçük olanlarda sonradan çok kirli görünmeye başlıyor 2 annem ve tüm tanıdıklar yaptırdılar ilk günkü parlaklığı kalmıyor neyse ben ne bulduysam çiçeğin ölçüsü tutmadı çiçeği olsa fayans olmadı o olsa yer olmadı :)ayh çatlıyajam :)))))

Yuvanın Yapılışı-

Fâtıma radıyallahu Teala anha:
سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ وَلاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرُ وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ
“Subhânallâhi velhamdu Lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu Vallâhu Ekber. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ Billâh-il’ Aliyy-il’ Azîm” i daimi vird edindi. Bundan böyle bütün işlerinde ruhaniler yardım ediyorlardı.
Yani: “Allah’ı tenzih ederim. Bütün güzel övgüler O’na mahsustur. Allah Teâlâ’dan başka hiçbir ma’bud, mahbub ve ilah yoktur. Ve Allah Teâlâ en yücedir, en büyüktür. Günahları terk etmekte güç, hareket, ibadetlere devam etmekte kuvvet, Âlî ve Azîm olan Allah’tan başkasıyla değildir.”
Pek adetim değildir ama, havass kitaplarında şuna rastladım: Mutfak işlerinde bir kadın bunu daimi vird edinirse, pişirdiği yemekler ruha şifa verir, sofraya bereket getirir. Kuvvetli ise melekler yardımına gelir; zaif ise cinler yardımına gelir; hizmet ederler, işlerini görürler. Şöyle ki yarım saatte beş-on kadının işini görür. Kendisi çalışır ama, beş kişinin, on kişinin göreceği işi görür. Daha da zaif ise, yine sinir sistemi kuvvetlenir, kolayca yorulmaz. Daha başka şeyler de var…

İsmail Çetin (kuddise sırruh)

OĞLUMA HİTAP

Nasıl başlasam bilmem¸ nasıl anlatsam sana¸ Seni verdiği için şükürler Yaradana. Çatallı ayrımına bırakıldın bir yolun¸ İyi ve kötülerle döşenmiş sağın¸ solun¸ Bir tarafta çığ gibi gelişen medeniyet¸ Diğer yanda ahlakı katledilen cemiyet.

Nasıl başlasam bilmem¸ nasıl anlatsam sana¸Seni verdiği için şükürler Yaradana.Çatallı ayrımına bırakıldın bir yolun¸İyi ve kötülerle döşenmiş sağın¸ solun¸Bir tarafta çığ gibi gelişen medeniyet¸Diğer yanda ahlakı katledilen cemiyet.Bir yanda gök yüzünü parselleyen devler var¸Diğer yanda ekmeğe bile muhtaç evler var.Dünya tezat içinde medeniyet ve savaş¸Gerçekleri görmeye başlarsın yavaş yavaş.Batıdan ilim¸ fen al¸ ama modayı asla¸Sırtını kökü derin şanlı çınara yasla.Bu mezarda tarih var¸ kupkuru bir taş değil¸Sana¸ seni anlatır¸ hele kulak ver eğil¸Sen dedene söversen¸ torunun sana söver¸Geçmişe çamur atma¸ saygı beklersen eğer.İnsan yalnız¸ çok yalnız¸ sarıldıkça maddeye¸Gelmiş kalpler¸ beyinler¸ hırstan çatlar raddeye.Robot yapan insanlık bizzat robotlaşıyor.Ruhsuz¸ hissiz¸ mânâsız¸ adeta otlaşıyor.Sığınacak ne mabud ve ne de bir mabet var¸Yaratana kulluk yok¸ maddeye ibadet var.Sırıtan medeniyet ededursun iftihar¸Sonuç; ya uyku hapı¸ ya streş ya intihar.İşin zor¸ yükün ağır¸ hayat yolun engebe¸Gerçeği aramaya sen gebesin¸ sen gebe.Çalışırsan yücelen millet de var din de var¸Ölüm makineleri yapan teknik canavar.Hem öyle canavar ki; bir anda dünya yutan¸Bombaların altında sessiz¸ sakin uyutan.İşte böyle dünyaya nasıl duyarsın güven¸Dünya mayın tarlası¸ hayat korkunç serüven.Dünya batırabilir üç-beş akılsız korsan¸“Peki ya kime güven duyacağım?” diyorsan.Bir Allah var “Bir Allah”¸ O’na sığın yaşarken¸O’nu hisset yanında her engeli aşarken¸İlmin seni ne küstah etsin ne de ukala¸Mânadan uzak ilim başa beladır bela.Basit işlerle kalma¸ sonsuzluğa kafa yor¸Önce kendini keşfet¸ “Niçin varım?” diye sor.Bu duygu¸ bu ruh ile aşarsın her engeli¸İlerle¸ ışığa koş¸ her adımın dengeli.Hep hamalı ol ilmin¸ seni yüceltir bu yük¸Şunu unutma insan¸ imanı kadar büyük.“Maddede ilerleme sırrı mânayı inkâr”Diyenlere inanma¸ onlar büyük sahtekâr.İlmi¸ fenni¸ ithal et¸ ihraç etme ahlakı¸Bari kalsın milletin hiç değil bir yüz akı.Ne garip!... Anlamazsın belki yarın dilimi¸Aşılarlarsa sana uydurukça ilimi.Doğru olmaz belki de sana verilen her derşAyıkla¸ hangi bilgi geliyorsa sana ters.Bu millet gerilerde kalmaya mahkûm değil¸En büyük meselenin üzerin esen eğil.“Ben neyim?” deme sakın¸ “Ben ne değilim ki?” de¸“Milletin kurtuluşu bana bağlı belki” de.Ölmek an meselesi¸ sanma o kadar ırak¸İlminle bu dünyada mutlaka bir iz bırak.Koş!... Koşamazsan yürü¸ o da olmazsa sürün.Hakkını ver dünyada Hakk’ın verdiği ömrün.Yılların ötesinden sana mesaj var işit;“Geçerse zarardasın bugünün düne eşit”. Ahmet Mahir PEKŞEN

HAYATTA EN ÇOK YAPILAN 5 HATA

İnsanlar hayatı hata yaparak öğrenir. Hatalardan alınan dersler bizler için hayat tecrübesidir... Ancak hepimizin sıkça yaptığı ortak hatalar da vardır. İşte ders almamız gereken en sık yapılan hatalar ve hedefinize ulaşmanızı sağlayacak öneriler...

İnsanlar hayatı hata yaparak öğrenir. Hatalardan alınan dersler bizler için hayat tecrübesidir... Ancak hepimizin sıkça yaptığı ortak hatalar da vardır. İşte ders almamız gereken en sık yapılan hatalar ve hedefinize ulaşmanızı sağlayacak öneriler...1. Sorunları ve hedeflerinizi ertelemek: Sorunlarınızı her zaman ertelemek insanların yaptıkları hatalardan en yaygını. Hedeflerinizi asla ertelemeyin. Sorunlarınızın üstünü örterek görmezden gelmeyin. Yeni yılın ilk ayını doldurduk bile¸ hala hedeflerinizi gerçekleştiremediyseniz daha fazla ertelemeniz için neden yok. Yavaş yavaş hedefinize doğru ilerlemeye gayret edin. Yapılması gereken değişiklikleri¸ ne zaman ilerleyeceğinizi ancak siz bilirsiniz. Bir süre bununla ilgili planlar yapın ve uygulamaya koyun.
2. Acele etmek:Beklentilerinize ulaşmak için acele etmeyin. Yeni yılla ilgili beklentilerinizi olduğundan yüksek tutmuş olabilirsiniz ancak vazgeçmeyin.
3¸ 6¸ 9 ay içinde yaşamınızda büyük değişiklikler yapabilmeniz çok düşük bir ihtimaldir. Hayatanız 6 ay ve 1 yıl arasında değişebilir. Hedefinize ulaşmanız için gereken zamanı doğru hesaplayın. Hayalinizin kısa sürede olmasını ya da size altın tepsi de sunulmasını beklemeyin.
3. Tek başına hareket etmek:Yalnız kalmayın¸ birine danışın. Kilo vermek istiyorsanız zayıflayan birine nasıl başardığını sorun¸ sigara bırakmak için sigarayı bırakan birinden destek alın¸ işinden ayrılan biri varsa sonrasını öğrenin. Doğru yolu bulmak için deneyimlere¸ bilgiye ihtiyacınız var. Bunu yalnız yapmaya çalışmayın. Bir plana ihtiyacınız var. Hedeflerine ulaşan iyi insanların biyografilerini okuyun. İstediğiniz gibi bir değişikliği kimlerin yaşadığını biliyor musunuz? Ne kadar çalıştılar¸ ne kadar zaman aldı¸ ne yaptılar öğrenin.
4. Kaldıramayacağınız yükün altına girmek:Üstesinden gelemeyeceğiniz¸ kaldıramayacağınız yükler edinmeyin. Hayatınızda 5 şeyi değiştirmek isterseniz hiç bir şeyi değiştiremezsiniz. Eğer bu yıl sigarayı bırakma¸ taşınma¸ ¸ kariyer değişikliği ve iyi maaş beklentiniz varsa üzerine soğuk su içebilirsiniz. Gerçekten istediğiniz şeyi elde etmek istiyorsanız en çok iki tanesini belirlemeniz doğru olacaktır. Kendinize sorun: Bu yıl gerçekten mutlu olmak için ne yapmalıyım? Beyniniz istediğiniz şeye daha iyi odaklanacaktır.
5. Geçmişte yaşamak:Sorunların en büyüğü günü takip edememek¸ geçmişte yaşamaktır. Geçmişe aşırı bağlı biriyseniz umduğunuz şeyleri elde etmeniz daha zor olacaktır. Geçmiş¸ gelecekte yapacağınız yanlışları bildirmez. Geçmişte edindiğiniz sizi engelleyen hayalet korkularınızdan kurtulun. Kendinizi affedin¸ geçmişte yaşadıklarınızı kabul edin ve olumsuz tecrübelerinizden ders alarak geleceğinizi şekillendirin. Geleceğinizi siz şekillendirin. Sağlıklı günler dileklerimle…

17 Mart 2009 Salı

başlıksız:)

heryer uçuşuyor ama ben meraklı kimler neler yazmış okumalıyım neyse öylesine girip çıkmak zamanı yoğun işler var herkese sevgiler yorumlar bırakın ,dualar edin ama mutlaka slm verin yalnız olmadığımı bileyim herkese kucak dolusu svegi selam ve dualar rabbim isteyen herkese nasip et bu yorgunlukları amin amin amin :)

16 Mart 2009 Pazartesi

Evet hayal edin


1 yıl önce mutfak masasında otururken duvara çiçekler çizdim nasılsa boya yapılır diye :)oğlum gözlerini kocaman açtı ne yaptııın dedi hani tersi olmalıydı ama o benim büyük abim o beni uyarır dikkat et bunu yap onu yapma :)ne yapalım beraber büyüdük işte şimdi o çizdiğim çiçeğe benzer bir fayans bulunca yasin anneeeee senin çiçek gerçek olduuu dedi:)evet dedim demekki insan hayaller kurmalı olurmuki dememeli rabbim gönlüne göre veriyor dedim çok mutlu oldu mutfak tarih oldu yerinde yeller esiyor ,dolaplar çıktı tahtalar sökülecek bu akşam beton dökülüp fayans ve tahta aynı boy olması gerekiyor sonra boya ve fayans döşenecek,sonra dolaplar gelip yerleşecek inşallah:)çok kolay anlattım yatcaz kalkcaz bitcek gibi oldu neyse sevenlerin duasıyla aynısı olur eminim .
Bu evin işi çok ama nurun duası gibi bittiğizaman kutu gibi huzurlu bir yuva olucak inşallah demekki neymiş sevenlerin birbirine dua etmesi gerekiyormuş:)rabbim tüm arkadaşlarımın dualarını hayırlı olan şekliyle kabul eyle amin amin amin.

15 Mart 2009 Pazar

Hacca giderken kibrim yüzünden 'x-ray'a takıldım

Yürüdüğünüz cadde üzerindeki bir müzik markette ya da bir mağazanın devasa afişlerinde onun fotoğraflarına mutlaka gözünüz takılmıştır. Hatta o fotoğrafın etkisine kapılıp, cebinizdeki belki son parayı o elbiseye, o albüme yatırmışsınızdır. Kayıtsız kalamadığınız, belki de sonradan pişmanlık verebilecek o eyleminizin gerçek faili Zeynel Abidin Ağgül'dür! Adıyaman'ın Şambayat köyünde başlayan bir yol, Ağgül'ünki. Babasını 7 yaşında kaybeden, iki yıl sonra kardeşleriyle birlikte İstanbul'a, akrabalarının yanına gitmek zorunda kalan Zeynel Abidin, 17 yaşına kadar görmez annesini. Adıyaman'daki annesi, 30 yaşında dul kalınca evlenmiştir. Yıllar sonra bir kez daha dul kalan anneye yapılan ziyarette kardeşi, ancak sokağın başına kadar gelebilse de o, çıkar evin merdivenlerinden.
İstanbul'da, büyük ağabeyin ve amcanın bakmaya çalıştığı on bir gırtlaktan biridir. Köyden gelen erzaklara inat, kahvaltıda sadece Vita yağı ve zeytin, şehirlidir: "Öğle yemeğini okul aile birliğinden yerdik. Akşamleyin de genelde bulgur pilavı konulurdu önümüze." Kalabalık bir ailenin sorumluluklarını sırtlanmaya sıra geldiğinde; Zeynel Abidin fotoğrafçı çırağı olmak istediğini söyleyerek, otomobil tamirciliğini elinin tersiyle iter. 12 yaşındadır; bu tercihte daha ilkokula giderken yediği o tokadın izi saklıdır: "O dönemde yanına gittiğim amcamın arkadaşı, bana tokat atmış ve çok ağrıma gitmişti, ıslak, benzinli eliyle vurması." İşi o kadar hızlı öğrenir ki; siyah-beyaz filme rötuş yapabilme becerisi onu Kadıköy'ün en popüler film stüdyolarından birisine taşır. Maaşının beş katının teklif edildiği ve 7 yıl çalışacağı renkli fotoğraf laboratuvarındaki hikâyesi, patronunun karşısına dikilip, "Bana bu işyerinde hisse ver." diyeceği ana kadar sürer. Okuyamadığı için kendisine fotoğraftan başka çıkış yolu göremeyen o çocuk, ağzına tavuk koyduğunda, belki inanılmaz gelebilir ama 15 yaşındadır. Evleri Bağdat Caddesi'ndeki Divan Pastanesi'ne 500 metre uzaklıktadır. Ama bu yakınlık, 'haddini bilme'nin ne olduğunu öğretir Zeynel Abidin'e: "O caddede yürürken, o pastaneden içeriye bakamazdık. Orada zenginler otururdu ve bakmanın hakkımız olmadığını düşünürdük. O açıklığı haddimi bilerek kapatmaya çalıştım." Kendisini üne taşıyacak moda fotoğrafçılığına 18 yaşında başlar. Hisse istediği patronu 24 yaşına kadar oyalayınca, bir fırsatını bularak, beş arkadaşıyla birlikte Kozyatağı'nda ilk dükkânı açar. Ayrılırken, patronuna nasihat etmeyi de unutmaz: "Makinelere değil, insana yatırım yap." Bu gidişin üzerinden 6 ay geçer ki, dükkânının kapısını patronu çalmaktadır. Pişman olmuştur ve hisse vererek, maaşını da artırmayı taahhüt eder; fakat nafile...
Bu sırada Carrefour şirketi Türkiye'ye gelecektir. Sıklıkla yurtdışına çıkan ve o coğrafyaların kültürünü tanımaya meraklı Zeynel Abidin, şirketin açacağı hipermarkette bir fotoğrafçı standı açılacağını öğrenir. Hipermarket müşterileri, çektikleri filmleri bu standa bırakacak ve baskı olarak alacaklardır. Bu proje için görüşülecek laboratuvarlar seçilir. Lakin görüşmeye sadece Zeynel Abidin Ağgül çıkagelir. Ortakları bile kendisine inanmaz. Fakat 3 ay sonra laboratuvardan kazandıkları para kadar buradan da gelir elde edince, hakkını teslim ederler: "Sonradan kıskanan insanlar rüşvet teklif edip, bizim işimizi almaya çalıştılar; ama yöneticileri kabul etmedi. Yabancılar, doğru adamsan seni satmıyorlar. O dönem çok para kazandım, çok yer gezdim, çok lüks yaşadım; ama ertesi gün sokakta, bankta yattım." Farkında olsun ya da olmasın; kendince bir bilgeliktir yaptığı... Cebinde çok para varken, evsiz kalmanın anlamını merak etmiştir. En azından şunun bilincindedir: "Sahibi olduğun her şeye bir gün veda edeceksin. 'Ölüm bizi ayıramayacak' lafları doğru değil. Hele hele bu dünyaya hiç bağlanmayacaksın."
İnsanların yokluk zamanlarında kendi var oluşlarıyla ilgili kurdukları korelasyon, Zeynel Abidin'de tam tersine gerçekleşir: "Bütün bunlar bana neden verildi?" Bu sorunun cevabı, içinde büyük bir ders barındıran sıradan bir iş ziyaretinde saklıdır. Carrefour'la iş anlaşması yapmak için gittiği Adana'da, bir caminin önünde satılan kitaplar dikkatini çeker. O sırada cuma namazı için çağıran ezan okunmaya başlar ve kitabı almak istediği yaşlı adamdan, "Cumayı kılalım, öyle vereyim." çağrısı yükselir. O ana kadar hiç namaz kılmamıştır; üstelik bahanesi de hazırdır; ki 10 dakika sonra iş görüşmesi başlayacaktır. Bunları içinden geçirdiği an telefonu çalar: "Görüşmemiz saat 3'e ertelendi." Kader, bütün nedenleri aradan kaldırırken, adeta 'bir buluşmanın' temellerini atıyordur: "Yaşlı amcadan nasıl abdest alınacağını göstermesini istedim. Bismillah ve Allahû Ekber deyip, aynı hareketleri tekrarlamamı istedi. Böylece cumanın farzını kıldık. Çok hoşuma gitti. Hayatın bir dili ve yol tabelaları vardır. Onları görebilirsen, yürüyebilirsin. Allah yolunu açıyor."
Namaz bitiminde, 'Namazı Öğreniyorum' kitabını aldığında, koyduğu yeri bile hatırlamadan zaman su gibi akıp geçer. 6-7 ay sonra çıktığı tatilde, restoran sahibi bir tanıdığıyla gerçekleşen sohbette, Kur'an okumayı bilmediğini itiraf ederken, şu sözleri söylemeyi de unutmaz: "Daha vakti var herhalde, bir 40-50 olalım, ondan sonra." 35 yaşındadır ve aldığı cevap, dünyasını altüst eder: "Peki, 40'a çıkmak için elinde bir senet var mı?" İstanbul'a döner dönmez Kur'an-ı Kerim meali alan Ağgül'ün, bugün bunları anlatırken bile tüyleri diken diken.
Sınav hacdan sonra daha zorlaştı
Kur'an-ı Kerim mealini, namaz kitabına gösterdiği boşvermişlikten muaf tutan Zeynel Abidin, baştan sona okur Kitâb-ı Ekber'i. Onu, siyer kitapları (Peygamberlerin hayatı) izler. 5-6 ay sonra Muğla Köyceğiz'de yaptığı tatilde, bir bakkalda karşılaştığı arkadaşı sorar: "Zeynel, hacca gitmek ister misin?" 'Erken' diyecek olur, ancak sözler ağzına tıkılıverir. Arkadaşı orada telefonla yaptırır, hac rezervasyonunu. 20 gün sonra büyük yolculuk zamanı gelmiş çatmıştır. Saçları beline kadar uzun, ünlü bir fotoğrafçıdır; o. Hatta bu kibri nedeniyle arkadaşlarına hacca gittiğini söylemeye bile cesaret edemez. Afrika'ya safariye gittiğini anlatır. Hac kafilesiyle birlikte güvenlikten geçerken; güvenlik görevlilerinin uyarısıyla ihrama girer. Bedeninin üzerinde sadece bir bez parçası vardır; ama x-ray cihazından her geçtiğinde alarm çalar. Bu durum tam beş kez tekrarlamasına rağmen cihaz adeta gidiş için hâlâ bırakılması gereken bir şeyi haber vermektedir: kibir: "Güvenliğe rica ettim; ama nafile. Bu arada havaalanındaki insanlar da bana bakıyor. Döndüm ve galiba yüz kere geçsem de öteceğim dedim. Sonra yukarıya bakıp, 'Allah'ım beni affet. Sana gelirken bile, bu kibri üzerimden atamadım. Bundan artık utanmıyorum.' dedim. Geçtim ve ötmedim abi! Dehşete düştüm."
Hacda unutamadığı olaylardan birisi, uzun saçları nedeniyle Lübnanlı bir hacıdan inanılmaz tepki görmesidir. Tepki göstermekle kalmaz, saçlarından çeker. O anda şu sözler dökülür Zeynel Abidin'in ağzından: "Peygamber Efendimiz'in saçlarının da uzun ve dalgalı olduğunu biliyorsundur herhalde. Arafat'tan sonra Peygamber Efendimiz kazıtmıştı saçını ve ben de kazıtacağım. Sen benim inancımı saçlarımdan mı anlıyorsun? Kalbimin içini görebiliyor musun? Ama ben seninkini görüyorum, simsiyah. Çünkü sen beni yaraladın. 10 metre ileride Allah'ın evi varken yapıyorsun bunları." Bu cümleler üzerine utancından ağlamaya başlayan hacı, özür dileyerek kaybolur. Anlamıştır ki, imtihan, kainatın yüreğinde dahi devam etmektedir. Yolda bulduğu parayı da bu imtihana sayar. Peygamber'in saçlarının uzunluğuyla öne sürdüğü benzerliğe öksüzlük ve yetimliği de katıyor, Zeynel Abidin. Bu kader kardeşliğinin yanında, hacca gitmekle sınavın aslında daha da zorlaştığının bilincinde.
FATİH VURAL bugün zaman gazetesinin ekinde harika bir röportaj çok etkilendim .

EDEP VE İNCELİK

Mevlana, “Edep, aklın dıştan görünüşüdür” diyor. Kırk yıldır bu tarifi düşünüyorum. Beni ürpertiyor. Edep kavramı üzerinde derinleştikçe karşımıza yepyeni alemler çıkıyor. Bazan hayatın en önemli olayı nedir diye düşündüğümde yine edep çıkıyor karşıma. Hayatı güzelleştiren, aile hayatında olsun, meslek hayatında olsun, toplumsal hayatta olsun hep karşımıza çıkan, bizi mutlu eden veya mutsuz eden bir durum değil midir? Bazan edepsizce söylenen bir söz veya davranış karşı tarafı ebediyyen mutsuz edebilir. Hepimizin en az ekmek kadar, su kadar muhtaç olduğumuz bir özelliktir, edep. Hayatın, varoluşun vazgeçilmez unsuru... Beş yaşında bir çocuktum. Rahmetli annem, “Oğlum, bakkal Hacı Efendiye git, bir kibrit al” dedi. Gittim. Dükkandan içeri girdim. “Hacı Amca” dedim, “bir kibrit verir misin?”. Bakkal Hacı Amcanın kaşları çatılmıştı. “Vermem” dedi, sebebini sordum, “Sen”, dedi, “dükkandan içeri girerken selam vermedin. Selam vermeyene kibrit de yok”. Utancımdan kıpkırmızı olmuştum. Özür diledim. Ne yapabileceğimi sordum. “Şimdi çık” dedi, “biraz dolaş, dükkana yeniden gel. Kapıdan girerken selam ver”. Dediklerini yaptım, bakkal Hacı Efendi kibriti uzattı, yalnız kibritin yanında bir de çukulata vardı. Aldım, teşekkür ettim. “Bu” dedi, “selam vererek girmenin mükafatı”. Olayı ömür boyu unutmadım. Ne zaman bir dükkana, bir iş yerine, bir eve girsem aklıma Hacı Efendinin sözü gelir. Edep, hayata, yaşamaya, varoluşa renk veren, ışık veren, güzellik veren harikulade bir unsur. İnsan hayatı bir serüven. Doğduğumuz andan itibaren mücadele veriyoruz. Hastalıklar, parasızlıklar, yanlış anlaşılmalar bizi ömür boyu bırakmıyor. Bu patırtı, gürültü içinde her zaman için kuvvet alacağımız, bize mutluluk verecek, yaşama sevinci verecek bir olay edepli davranışlar. Eski İstanbul terbiyesinde “ben sahibim, ben malikim, mülkiyeti bana ait” gibi sözleri söylemek edep dışı kabul edilirmiş, o şahsın görgüsüzlüğüne verilirmiş. Mesela bir yalının önünden geçiyoruz, soruyoruz, “Efendim, bu yalının maliki siz misiniz?” Adam, saygıyla cevap verirmiş: “Estağfirullah efendim, şimdilik emaneten oturuyoruz”. Bu cevaptaki incelik beni bir ömür boyu ürpertmiştir. Hayat arkadaşım, rahmetli Rana Hanımefendi ile kırk dört sene evli kaldık. Bu süre içerisinde onun önünde bir kere ayak ayak üstüne atarak oturmadım. Bir kere bile çantasına, çekmecesine, cüzdanına dokunmadım. Çünkü çocukken bize öyle öğretilmişti. Lise birden ikiye geçmiştim. Tatilde babamın memleketine gittim: Konya’nın Ermenek ilçesi. Ermenek, Toroslarda şirin, sevimli, güzel bir ilçeydi. Birşey dikkatimi çekti. Yolda herkes tanısın, tanımasın birbirine selam veriyordu. Bu selamda insanı ürperten, heyecan veren, sımsıcak bir sevgi, bir saygı, bir incelik vardı. Beni çok etkilemişti. Ömür boyu unutmadım. Şimdi aynı apartmanda oturanlar birbirlerini selamlamadan, bir poz, bir çalım geçiyorlar. Mübarekler sanki firavunun torunları. Bunu bir türlü kabul edemiyorum, içime sindiremiyorum, izahını yapamıyorum. Madem kader bizi aynı çatının altına getirmiş, ne olur birbirimize selam versek, hatır sorsak, elimizde paketler varsa yardımcı olsak. Bazan bir selam, bir hatır sorma, bir teşekkür etme insanın bütün sıkıntılarını alır, götürür. Yerine tertemiz, pırıl pırıl bir ruh hali bırakır. Bir Viyanalı psikolog “Bir insan”, diyor, “günde on kişiye teşekkür edebilse, o insan ruhen çok mutlu olur”. İnsanların birbirlerinden bekledikleri ne servet, ne şöhret, ne mevki, ne makam, ne mal mülk. Bu minicik ilgiler, edepli davranışlar bizim ruhumuzda en güzel duyguları uyandırabilir. Neden bu fırsatları kaçırıyoruz? Amerika’nın bazı eyaletlerinde bir adet varmış. Otobanlarda giderken hani gişeler çıkar karşımıza, para yatırmamız gereken. Bazı kimseler gişedeki görevliye parayı uzatırken, “Bu benim için, ve benden sonra gelecek on araba için” diyorlarmış. Bilmiyorum, bunu okuduğum zaman çok heyecanlandım. Siz, kendinizden paha biçin. Parayı gişeye uzatıyorsunuz. Gişedeki görevli “Efendim”, diyor, “paranız ödendi”. Burada önemli olan o üç kuruş para değil. Birilerinin sizi düşünmüş olması. Bir insan tarafından sevilmek, sayılmak, düşünülmek ne güzel bir olaydır, hassas bir insanı sevinçten ağlatabilir. Hepimiz birtakım güzel davranışların, güzel sözlerin beklentisi içinde değil miyiz? Ve o karşımıza çıktığı zaman ne kadar huzurlu oluyoruz, mes’ut oluyoruz. Aynı şekilde ev halkının birbirine karşı gösterdiği edep ve incelik örnekleri de karşı tarafı ne kadar mutlu eder. Hepimiz şu dünyada misafiriz. Misafirliğimiz ne gün bitecek bilemiyoruz. Ama yaşadığımız sürece çevremize karşı, insanlara, hayvanlara, bitkilere karşı, eşya ve cemadata karşı daha duyarlı olabilsek, onlar da memnuniyet uyandıracak sözleri ve hareketleri söyleyerek, yaparak onların içlerinde bir memnuniyet uyandırabilsek, ne güzel olur.
Senelerce önceydi, bir gün evde oturuyordum. Telefon çaldı. Bir okul arkadaşım “Sabri”, diyordu, “bana yardımcı ol, çok sıkıntılıyım, boğulur gibi oluyorum. Lütfen bana yardım et”. Arkadaşımın sesi beni ürkütmüştü. Hakikaten o anda ona kitap oku, müzik dinle, ibadet et demek bir netice vermeyecekti. Dedim ki, “Bak kardeşim, banyoya gir, biraz su dökün, bir abdest al, giyin, en yakın hastaneye git. Hastanedeki görevli memura -Bu hastanede bir süredir yatıp da hiç ziyaretçisi olmayan hasta var mı? diye sor. Hastayı öğrendiğin zaman ziyaretine git. Ya bir çiçek yaptır, ya bir kolonya al. Hastaya hatırını sor. Onunla biraz konuş. Bir isteği olup olmadığını öğren. Bir isteği varsa lütfen onu yapmaya çalış”.
Akşam, arkadaşım tekrar telefon etti. Ses tonu tamamen değişmişti. Mutlu, neş’eli bir ses tonu vardı. Anlattı. Hastayı ziyaret ediyor, hediyesini takdim ediyor, biraz görüşüyorlar. Sonra diyor ki, “haftaya tekrar geleyim mi, ister misin?” Hasta yatağından doğruluyor, “Allah razı olsun” diyor, “beni o kadar mutlu ettin ki, haftaya da benim gibi yalnız bir insanı ziyaret et, benim duyduğum mutluluğu o da yaşasın”. Ve diyor arkadaşım, hastanenin kapısından çıkarken öyle neş’eli, öyle mutluydum ki yol boyu sana içimden teşekkürler ettim.
Bizim mutluluğumuz da, mutsuzluğumuz da hep böyle küçücük olaylarla ortaya çıkıyor. Ne olur biz de adet haline getirsek, bu minicik nüanslarla insanları sevindirsek, uzun zamandır aramadığımız, görüşmediğimiz bir dostu bir gün telefonla arayıp hatırını sorsak, hem onu, hem kendimizi ne kadar sevindiririz. Hani, bazı çok yaşlı kimseler vardır. Hayatta kimseleri kalmamıştır. Ellerinden tutacak kimseleri yoktur. Ne olur onları hiç olmazsa telefonla veya beş dakika ziyaretlerine giderek arayıp, sorsak, ne kaybederiz? Onlara desek ki “Ne zaman başın daralırsa, ihtiyaç hissedersen, gece saat kaç olursa olsun, beni ara. Ben arabaya biner gelirim”. Bir bilsek ki bu sözler yalnız bir insanı ne kadar sevindirir, ne kadar göklere uçurur. Daha bunlar gibi pek çok örnek verebiliriz. Alış veriş ettiğimiz tezgahtarın hatırını sorsak, bir sıkıntısı olup olmadığını öğrensek, dolmuştan inerken sade para vermekle yetinmeyip hatırını sorsak, hayırlı işler dilesek, teşekkür etsek, onlar da, biz de ne kadar mutlu oluruz. Bir gül bahçemiz olsa, bir dostumuz ziyaretimize gelse ona, bir gül buketi hazırlarken o gülün kokusu aynı zamanda üstümüze, ellerimize de sinmez mi? Onun için Kainatın Efendisi, “Veren el, alan elden hayırlıdır” ve “Birbirinizle arada hediyeleşin, hediye bazan kalpler arasındaki soğukluğu giderir” buyuruyor.
Ne zaman Hakka göçeceğiz bilemiyoruz. Ama yaşadığımız sürece şu hayatı o kadar güzel, renkli, şiir gibi yaşayalım ki dünyamız cennet gibi olsun. Ve “Dünyası cenet olanın, ahiretinin de cennet olacağı” müjdesi geliyor Kainatın Efendisinden. O halde ne bekliyoruz? Yunus Emre, “Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz” diyordu. Bizler de yaşadığımız sürece hep iyinin ve güzelin tohumlarını ekelim ki yarın mukadder yerimize gittiğimizde yüzümüz kara çıkmasın. Allah, bizlere de ve yeryüzündeki bütün insan kardeşlerimize de hayırlar göstersin, iman ile çene kapamayı nasip etsin.
Sabri TandoğanHak-Ses Dergisi, 2007

14 Mart 2009 Cumartesi

Yaşasın yemek yemeeeeek :)

:)evet sonunda bitti .Bu gün maranki beden temizliğinin son günüydü mutluyum süperim ne desem ifadesi zor rabbim insanı açlıkla imtihan etmesin kaldıki otçul biryaşam sürdüm ama olsun damak alışmış saçma sapan yemeye ben şekerden vazgeçmek için ,en azından azda olsa azaltmak için başladım bu işe ama tersi tuzdan soğumuşum ve ekmekten en özlediğim di ekmek :)ama yinede sevindim 1 haftadır salata yedim yinede salata istiyorum :)neyse bugün mutfağın tüm eşyasını salonu toparlayıp doldurduk oğlum ve yeğen kuşum ahmetimle annesi umreye giden şahsı muhterem kendileri ,2günlüğüne bizdeler gestapo gibiyim tepelerinde bakın ben açım ,sinirliyim ,gülmeyin benle gırgır yapmayın :)iyi kötü hiiiiç bişey demeyin kendi kendime de biryandan yaşlanınca ellerine düşecen kızım dikkat et bak çocukları bezdirme demekten kendimi alamıyorum :)ama güzel birşey 2 evladın olması keşkelerimden birisi oğlumun yalnız büyümesine sebeb görmem kendimi ama rabbim isterse rızkı olanda dünyaya gelirdi ,gerçi şunun şurası 3 yıldır ahmetten ve diğer kuzenlerden ayrı 3 yıl öncesi hep içiçeydik hiç anlamadı oğlum yalnız olduğunu bu eve taşındığımızda kardeşim vardı onlar taşındığında ilk defa bana anne neden beni kardeşsiz bıraktın dedi ilk defa yalnız kalmıştı .Çok üzülmüştüm paylaşımcı uyumlu bir çocuktur hiçbirzaman tek çocuk problemleri yaşamadım en azından ben böyle düşündüm ,birbirlerini gaza getirip ders çalışıyorlar, test çözüyorlar, internete ben izin verirsem giriyorlar .Bu çok yaşanan bir olay değildir genelde bizimkiler gezme delisidir kendilerine iş ,görev icad edip dışarı kaçmaya bahane üretirler ama bugün karın yağmasıyla fazla uçamadılar kuşlarım benim epeyde soğuktu .Güzel bir kar var dışarda rabbim soğukta yakacağı olmayanlara yiyeceği olmayanlara güç ve alım gücü versin inşallah amin amin amin .Yarın mutfak fayansı için usta ne alınmalı ,hangi gün gelebilecek görüşmeye gelecek bizde dolapları söküp paketleyip kaldıralım diyoruz malum daha bağevi hayallerimiz var idareten bizi ihya eder birkaç zaman yenisini alana kadar ne demişler gereksiz olanları alan gerekli olanları satmak zorunda kalır.Bunu okuduğumdan beri atma şurda değerlendiririz diye hemen yerini buluyorum öncedende atma huyum yoktu ben baya tutumlu bir hatunum aman atma şurda kullan diyediye çöp eve 5 kala temizler verilecekleri yollarım nefes alırım ama şimdi değişti işler 2. bir ev içinde herşey lazım orası için dursun bide oraya dolaşmamış oluruz hem maddi hem manevi yorucu işler bunlar gereksiz zaman sarfiyatı .

13 Mart 2009 Cuma

İNCİNSEN DE İNCİTME SEN

Gönül¸ yüz dön kin gütmekten;
İncinsen de incitme sen!..

Gönül¸ yüz dön kin gütmekten;
İncinsen de incitme sen!..
Dost bîzârdır incitmekten;
İncinsen de incitme sen!..
Nûr nefesin aşk dolanda¸
Gülün yanmaz od alanda!..
Sözün başa dert olanda;
İncinsen de incitme sen!..
Can olur mu candan ırak?
Geç ağyârı¸ sen sana bak!..
O yan çıkan nefsi bırak;
İncinsen de incitme sen!..
Sen ki terki terk eyledin;
Günü dünden berk eyledin!..
Tâ elestte ne söyledin?..
İncinsen de incitme sen!..
Sendedir arz¸ arş-ı a’lâ;
Böyle yazmış Kadir Mevlâ!..
Bir hikmettir bu dert¸ belâ;
İncinsen de incitme sen!..
Ma’rifettir hakkı yaymak;
Hatır almak¸ hatır saymak!..
Sana düşmez gönül koymak;
İncinsen de incitme sen!..
Rıfat ARAZ

NASİHAT

Âlemi sen kendinin kölesi kulu sanma
Sen Hakk için âlemin kölesi ol kulu ol
Nefsin hevâsı ile mağrûr olup aldanma
Yüzüne bassın kadem her ayağın yolu ol
Garazsız hem ivazsız hizmet et her cânlıya
Kimsesizin düşkünün ayağı ol eli ol
Allâh için herkese hürmet et de sev sevil
Her göze diken olma sünbülü ol gülü ol
İncitme sen kimseyi kimseye incinme hem
Güler yüzlü tatlı dil her ağızın balı ol
Nefsine yan çıkıp da Ka'be'yi yıksan dahi
İncitme gönül yıkma ger uslu ger deli ol
Güneş gibi şefkatli yer gibi tevâzu'lu
Su gibi sehâvetli merhametle dolu ol
Gökçek gerek dervişin sanı yoksula baya
Suçluların suçundan geçip hoş görülü ol
Varlığından boşal kim yokluğa erişesin
Sözünü söyle gerçek
Hulûsî’nin dili ol
Es Seyyid Osman Hulusi Efendi somuncu babanın torunu 1990 vefat etmiş mübarek.
http://www.hulusiefendivakfi.org.tr/sayfa.asp?D=1&Syf=111

12 Mart 2009 Perşembe

Ah maranki ahhh :)

yarın beden temizliği için son gün tam bir haftadır açım:)tonton biri olarak keseden harcadım 2 ,3 kilo anca verdim çok cimriyim kilo konusunda :) şu şeker ve tuz derdim kilo vermek değil aslın reflü ve ülserden gözümü açabilmek kansızlıktan azda olsa kurtulmak kilo en son düşündüğüm mesele oldu artık ,şeker düşkünlüğümden biraz uzak kaldım çay muahbbeti olmadanda yaşanıyormuş:)ama en çok son 1 yıldır ekmeğe ne kadar alışmışım yemek içmek hiiiç ama börek ve ekmek istedi canım ilk 2 gün oğluma benim rengim solukmu ?birazda halsizim başım dönüyor du ve ağrıyor du çaysızlıktan_ evet biraz solgunsun _iyi ozaman ben bırakayım bunu, yok ama 2 gün boşa gitmesin diye diye bitirdim çok şükür ilk 2 gün çok sinirliydim şimdi pamuk oldum :)en zor olan da ne yenir ne içilir çok iyi bilmemek steyi gezdim ama bu konuda hiç bilgi mevcut değil.Yada ben ulaşamadım yüzeysel geçmiş neyse uykum düzene girdi yemek aklıma gelmediği için oğluma ne pişirsem derdim çok oldu neyse şimdilik böyle işte ben uyumaya gitmek durumundayım herkeşe iyigeceler:)

SENİ SAKLAYACAĞIM

Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmiyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.
Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.
Bakacaksın, benzemiyor
Gelen Günler geçenlere,
Dalacaksın.
Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.
Seni yaşayacağım, anlatılmaz
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.
Bir Gün, tam anlatmaya
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım
Anlayacaksın.
Özdemir ASAF

DOLUNAYIN BİZLERE YAPTIRDIKLARI OKUYUNCA İNANAMIYACAKSINIZ


Eyyam-ı biyz: DolunayZaman ihtiyarladıkça Kur'an-ı Kerim ve Sünnet-i Nebeviyye gençleşiyor. Modern ilimlerin terakkisiyle, on dört asır önce gelen o ümmi zatın (s.a.v.) yaşadığı hayatın ve tavsiye ettiği prensiplerin mükemmelliği daha iyi idrak ediliyor. Nitekim Rabbimiz celle şânühu şöyle buyuruyor:“(Rasûlüm) de ki, hamdolsun 'a. 0, ayetlerini (delillerini) sizlere gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız.” (Neml suresi, 93) “Varlığımızın delillerini, (kâinattaki uçsuz bucaksız) ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz ki, o Kur’an’ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin, her şeye şâhit olması yetmez mi? (Fussılet suresi, 53) Bugünlerde ilim adamlarının dikkatini çeken yeni bir konu var: İnsanoğlunun ayak basıp yakından tanıdığı Ay'ın insanlar üzerindeki tesiri. İlim adamlarının araştırmalarına göre, dev gibi okyanuslarda med-cezir (gel-git) olaylarına yol açan dolunay, vücudunun yüzde 80'i su olan insanoğluna da tesirler yapıyor. Vücuttaki sıvı dengesi bozuluyor, beyindeki düzenli işleyiş aksıyor ve kalp atışı hızlanıyor. Özellikle kalp ve şeker hastalarında tehlikeli sonuçlara yol açabilen dolunay, sinir sistemindeki hücrelerin işleyiş düzenini bozduğu için dengesizlikler meydana getiriyor. Bunda vücuttaki elektrik akımının iki misline çıkması da büyük rol oynuyor. Dolunayın kadınlara daha fazla tesir ettiği de bir gerçek. İlim adamları bu tesirleri şöyle sıralıyor: 1) Kadınlar dolunay günlerinde çok hassas oluyor ve daha çabuk ağlıyorlar.2) Doğumlar, bu günlerde yüzde 20 oranında artıyor.3) Dolunay adet görme düzenini bozuyor ve kanamaları arttırıyor.4) Cinsiyet hormonundaki artış sebebiyle cinsi arzular fazlalaşıyor.5) Kadınlarda migren artıyor ve daha saldırgan hale geliyorlar. SUÇ ORANLARI, OLAYLAR, İNTİHARLAR1993 yılının Ağustos ayındaki dolunay günlerinde, Almanya'daki adam öldürme, cinnet geçirme ve intihar olaylarında önemli artışlar meydana geldi. Yapılan araştırmalara göre dolunay, yalnız Kuzey Avrupa ülkelerinde değil, yeryüzünün her yerinde insanlara tesir ediyor. Psikologlar, dolunay zamanı insandaki ruhi değişimin tespit edildiğini söylüyorlar. Ay'ın bu günlerinde cinnetlerin arttığını söyleyen Fransız araştırmacı Rene Claude Guillot, işlenen cinayetleri araştırmış ve konuyla alakalı olarak "Dolunay Cinnetleri" adlı bir kitap yazmış. Araştırmacı: "Yalnız Fransa'da değil, Amerika'daki polis kayıtlarından da dolunay gecelerinde işlenen cinayetlerin sayısında artış olduğunu fespit etmek mümkün" diyor. Bilim ve Teknik Dergisi'nde neşredilen "Dolunay ve Suç" başlıklı haberde aynı doğrultuda: "Hindli iki bilim adamı, 1980'deki dolunaylar sırasında görülen zehirlenmelerin ve 1984'teki dolunaylarda cereyan eden suç oranının arttığını" bildirdi. Bu çalışmalar, ciddi bir tıp dergisi olan British Medical Journal'da yayınlandı. Araştırmacı Prof. C.P.Thakur'a göre, dolunay günlerinde zehir alma veya zehir verme yoluyla gerçekleşen intihar ve cinayetlerin artış sebebi, insan vücudundaki gel-git (med-cezir) dalgalarıdır.Dolunay sırasında Dünya, Ay ve Güneş aynı doğru üzerinde olduklarından, Ay'ın insan üzerindeki çekim kuvveti artar ve vücuttaki su miktarı yüzde 60'ı aşar. Bunun yol açtığı bedeni ve ruhi değişmeler ise, zehir alma-verme ve suç işleme eğilimini arttırır. Araştırmacı, beş yıl içinde üç polis karakoluna bildirilen suçları bilgisayara yükleyip, neticeyi dolunay tarihleriyle karşılaştırarak bu sonuçlara varmıştır.HADİS-İ ŞERİFLERDE DOLUNAYİncelediğimiz bu yeni araştırmalar, bize eyyam-ı biyz tabir edilen ve kameri Ay'ın 13, 14 ve 15. günleri tutulması sünnet olan orucu hatıra getirdi. Acaba Efendimiz (s.a.v.) bu orucu niye tavsiye ediyor? Araştırmamızın neticesi, binlerce ehl-i ilmin 14 asırdır önünde saygı ile eğildiği 0 Ümmi Peygamberin (s.a.v.) doğruluğunu ve peygamberliğini adeta bir kere daha tasdik etmektedir: "Evet doğru söyledin ve hakkı konuştun ya RasûlAllah" diyerek… Şimdi dilerseniz mûteber hadis kitaplarının mevzu ile alâkalı hadislerine bir göz atalım:1. Buhari, Müslim ve Nesei'nin ittifakla rivayet ettikleri hadiste, Ebu Hureyre (r.a), Efendimizden şöyle rivayet ediyor: "Dostum Halilim (s.a.v.) bana her ay 3 gün oruç tutmayı tavsiye etti."2. Müslim'in Ebu'd-Derda'dan (r.a) rivayet ettikleri hadisi şerifte, "Habibim, yaşadığım müddetçe terk etmeyeceğim her ay 3 gün oruç tutmayı tavsiye etti." buyurulur.3. Buhari ve Müslim, Abdullah Bin Amr'dan ittifakla şu hadis-i şerifi rivayet ediyorlar: "Efendimiz buyurdu ki: Her aydan 3 gün oruç tutmak, bütün sene oruç tutmak gibidir." 4-Beyhaki, Taberani, Ebu Davud, Nesei, Tirmizi, Ahmet b. Hanbel, Bezzar, İbn Hibban sahihinde ve diğer hadis kitaplarında, bu konuyla alakalı birçok hadise rastlıyoruz. Mesela: Tirmizi ve Nesei, Ebu Zerr’den ( r.a) şu hadisi rivayet ediyorlar: "Ey Ebu Zerr, her ay üç gün oruç tutarsan, 13,14 ve 15.ci günleri tut." Bilindiği gibi ayın ortasına rastlayan bu üç gün, dolunay günleridir. Ve bütün bu hadisler, Efendimizin (s.a.v.) ümmetine eyyam-ı biyz (beyaz, ak-parlak günler) orucunu ısrarla tavsiye ettiğini ortaya koymaktadır. Bu günlere, gündüz güneşle, gece de dolunayla 24 saat aydınlık olmasından dolayı eyyam-ı biyz denmiş.Efendimiz (s.a.v.) bu orucu niçin tavsiye ediyor? Ahmed bin Hanbel, İbn-i Hibban sahihinde, Beyhaki, Bezzar, İbn Abbas'dan rivayet ediyorlar. Efendimiz (s.a.v.) buyurdu: "Sabır ayının (Ramazan) orucu ve her aydan üç gün oruç tutmak, göğsün vahar'ını giderir. "Vahar” kelimesi Arapça'da "kin, gayz, öfke, düşmancık, vesvese, hile, sinirlenme" manalarına gelmektedir. Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inde, Ebu Zerr (r.a) Peygamber Efendimizden (s.a.v.) şu hadis-i şerifi rivayet ediyor: "Her ay üç gün oruç tutmak, göğsün mağalle'sini giderir." Sahabiler sordular: "Ya RasûlAllah, göğsün mağalle'si nedir?" Efendimiz buyurdular: "Şeytanın pisliğidir." Efendimiz (s.a.v.) tarafından dolunaya rastlayan günlerde oruç'un tavsiye edilmesi, gerçekten 0'nun kıyamete kadar devam edecek mucizelerinden biridir. Ebû Dâvud ve Nesei’de, Kudame b. Nilham şöyle söylüyor: "Efendimiz (s.a.v.) bize eyyam-ı biyzde (beyaz günler) oruç tutmayı emrederdi ve "Bu, bütün sene oruç tutmak gibidir" buyururdu. Bu hadisleri bir bütün olarak incelediğimizde, Efendimizin ihbar-ı gaybi nevinden iki mucizesi zuhur ediyor:a) Efendimiz (s.a.v.) Dolunay'ın insan vücudu üzerindeki menfi tesirlerinden haber veriyor ki; bu hadise 14 asır sonra yeni anlaşıldı ve araştırmalar hala devam ediyor.b) Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), insanın bu menfi tesirlerden korunmasını tavsiye ederken tedavi yolunu da gösteriyor. Bu ikinci şık, henüz ilim adamlarınca tespit edilmiş değil. Ve araştırmacılar, Dolunay'a karşı vücudumuzdaki tabii dengeyi nasıl koruyacağımız hususunda yeterli bir şey söyleyemiyorlar, zira çok yeni bir konu (!). Ama maddede ve manada rehberimiz olan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.), mucizevi tıbbıyla asırlar öncesine ışık tutuyor, tekrar Tıbb-ı Nebevi'ye dikkatleri çekiyor, kafa ve kalp bütünlüğüne ermiş doktorları, bu sonsuz hazineye davet ediyor. Hadis şerhlerinde, eyyam-ı biyz'in faziletleri üzerinde durulurken, bu orucun sıkıntı, stres ve şeytanın pisliğini gidermesi hususunda bir şey söylenmiyor. Zira bu (stres), eskiden bilinen bir şey değildi. 21. asrın başlarındaki bizler, dolunayın insan üzerindeki menfi tesirlerini öğrenince, Efendimizin (s.a.v.) orijinal ve her zaman taze tavsiyelerinin hikmetini daha iyi anlıyor ve bunu bütün dünyadaki ihtiyaç sahiplerine duyurmanın heyecanını yaşıyoruz. Bakalım dolunayın insanlar üzerindeki menfi tesirlerini tesbit eden ilim adamları, bu tesirlere karşı korunma ve tedavi yollarını da keşfedecekler-edebilecekler mi? Bilmiyoruz. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, 14 asırlık farkı kapayamayacaklardır.
Hazret-i Ali (k.v.) buyurdu: Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'in öğle vaktinde yanına geldim, selâm verdim. Selâmımı aldıktan sonra bana:"Yâ Ali! Bana yaklaş, bu Cebrail'dir (as.) sana selâm söylüyor." dedi. Ben de:"Yâ Resûlallâh, ona ve sana selâm olsun." dedim. Bana "Yaklaş" dedi, ben de yaklaştım."Ya Ali! Cebrail (as.) sana diyor ki: Her aydan üç gün oruç tut, birinci günde tuttuğun oruca mukabil on bin hasene(sevap) yazılsın, ikinci gün için otuz bin hasene, üçüncü gün için ise yüz bin hasene yazılsın." Ben de:Bu hasene'ler (sevaplar) hususî ile bana mı, yoksa bütün insanlara mı?" deyince Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):Yâ Ali! Allâhü Teâlâ bu sevapları sana ve senden sonra senin amelin gibi amel eden kimselere verecektir." buyurdu. Ben,Yâ Resûlallâh! Her aydan tutulacak bu üç gün hangileridir?" deyince,"Eyyâm-ı biyz olan on üç, on dört ve on beşinci günlerdir." buyurdu.Antere (r.a.) Hz. Ali'ye (k.v.): "Bu günlere neden eyyam-ı biyz denildiğini sordu.", Hz. Ali (k.v.) cevaben buyurdular ki:Allâhü Teâlâ Hz. Âdem'i (a.s.) cennetten yeryüzüne indirince mübarek vücudunu güneş yakmıştı. Cebrail (a.s.) "Yâ Âdem, vücûdunun beyaz olmasını ister misin." diye sordu, o da "Evet, isterim." demişti. Bunun üzerine, "Yâ Âdem, her ayın on üç, on dört ve on beşinci günlerinde oruç tut." buyurdu.Hz. Âdem birinci gün tutunca vücudunun üçte biri, ikinci gün tutunca üçte ikisi, üçüncü günü tutunca vücudunun tamamı beyazlamış, bundan dolayı bu günlere beyaz günler mânâsına "Eyyam-ı biyz" ismi verilmiştir."
Birkaç gündür kendi kendime okuduğum syrettiğim cinyetlerin acaba dolunayla ilişkisi varmı bune millet çıldırma noktasında dediğim anda bu maili aldım inanamadım evet kitabımızda açıkladığı gibi doğrusu bu nefsimizi zayıflatmak için oruç ve namaza sığınmalıyız .

fayans:)seçimi

Bu gün işlerimi bitirip mutfak fayansı beğenmek için oğlumla çıktık kuaföre gittim ,kuaförüm 2 kardeşin çalıştırdığı biryer elemanları vasıtasıyla tanıştık bu gün kardeşlerden birinin umre hazırlığı ve heyecanı yaşadığını öğrendim ,çok mutlu 1 ay sonra gidecekmiş ne mutlu insanlar artık dedelerimizin yaptığı gibi unumu elerim 50 ,60 ımdan sonra giderim demiyorlar genç yaşta heyecan ve sevgiyle gidiyorlar .Daha sonra taş seçimi için gittik ama istediğim parlak beyaz yer taşını bulamadım duvarada karar veremedim olay beyaz yer ve duvar fayansı istiyorum ama değişikde olsun kendinden orjinal birtaş olsun ama yok seçenek çok görsel olarak kullanılmış uyumlu birşey yok genelde son çıkanı , moda olanı tercih eden insanlarız sanırım bu yüzden ben biraz gıcık kalıyorum bu döneme göre benim istediğim küçük taşlılardan olmasın yıprandığında mutfakta hiç hoş görünmüyor çünkü güzel sade olsun içine,canlı bir çiçek gördüm lale sanırım ama banyo içinmiş:)bilmem nasıl birşey beğenipte severek kullanıcam aman işte temiz olsun tek derdim o aslında illa modanın peşinde değilim.Neyse rabbime havale ediyorum o herkesin içine sineni buldursun ve yaşatsın amin amin amin :)bu arada benimle aynı telaş içinde olan arkadaşım doyumluluk 'a kolaylıklar diliyorum .

11 Mart 2009 Çarşamba

karışık :)


Bu gün mutfak dolaplarının ince ayrıntılarını verdik ,eklemeler, çıkarmalar ,son rütuş yapıldı gelecek hafta cuma bitermiş dolap .Annem en sonunda herşey bittikten sonra gördü çizilmiş planını ve bir oh çekti ve resmen laf şuydu saçma sapan birşey bekliyordum ama çok şükür:)))) güzel birşeye benziyor .yani normal buldu ah ah bir bise uçmuş modellerin mutfağa sığmadığını ve gayet tuzu fazla olduğunu :)tek derdim yeni temiz ilk kullanan ben olup azda olsa hayallerimle birleşmesi ve kendi evinde huzurla yaşamak ,günden güne zorlaşan bir yaşam beklerken insanoğlunu ,imkanlar dahilinde mutlu olmalıyız ve oluyoruz:).Daha sonra tülaya gittim küçük eltim özledim kaç gündür görüşemedik küçük ve tatlı kzımız hayrunnisamız hergün yeni kelimeler öğreniyor hareketlerde insanı mest ediyor dua edersen yanında amiin deyip yüzüne sürüyor birde bu gün bana birşey anlatırken hacece gibi birşey söylerken ben hatice dedim oda devamlı tekrar etti hacice hacice ve çok mutlu oldu yeni birşey öğrendiği için ayrıca tejeeeem (teyzem )bayıldığım laflardan balım o benim aşkım nereye gideceksin kızım diyorum adda, neyle vuuuuuuuu (uçak )ne diyeceksin avvah (ALLAH)umreye gidiyor hatun :)bu gün büyük yengesi gitti eşiyle 20 gün sonrada küçük hanım ve ailesi inşallah .Çok akıllı ve mutlu bir çocuk ona öğretiyorum orda benim için dua öğretiyorum allahım tejeme benim gibi güzel bir kız evladı nasip et amin amin amin:)ne çıkarcıyım demi olsun dua iyidir helede küçük bir nur damlasından.

9 Mart 2009 Pazartesi

BENİ UNUTMA



Bir gün gelir de unuturmuş insan
En sevdiği hatıraları bile
Bari sen her gece yorgun sesiyle
Saat on ikiyi vurduğu zaman
Beni unutma
Çünkü ben her gece o saatlerde
Seni yaşar ve seni düşünürüm
Hayal içinde perişan yürürüm
Sen de karanlığın sustuğu yerde
Beni unutma
O saatlerde serpilir gülüşün
Bir avuç su gibi içime, ey yar
Senin de başında o çılgın rüzgar
Deli deli esiverirse bir gün
Beni unutma
Ben ayağımda çarık, elimde asa
Senin için şu yollara düşmüşüm
Senelerce sonra sana dönüşüm
Bir mahşer gününe de rastlasa
Beni unutma
Hala duruyorsa yeşil elbisen
Onu bir gün benim için giy
Saksıdaki pembe karanfilde çiğ
Ve bahçende yorgun bir kuş görürsen
Beni unutma
Büyük acılara tutuştuğum gün
Çok uzaklarda da olsan yine gel
Bu ölürcesine sevdiğine gel
Ne olur Tanrıya kavuştuğum gün
Beni unutma..

8 Mart 2009 Pazar

kandiliniz mübarek olsun


ziyaret edemediğim tüm arkadaşlarımdan özür diliyorum hepiniz çok seviyorum kandiliniz mübarek olsun peygamber efendimizin hürmetine tüm dua ve istekleriniz kabul edilsin inşallah sevgiler dualarım sizlerle

7 Mart 2009 Cumartesi

KADIN

....... bir kadini aglatirken cok dikkat edin!......
cunku
Allah goz yaslarini sayar!
Kadin; erkegin kaburgasindan yaratildi,
ayaklarindan yaratilmadi.
Öyle olsaydi ezilirdi!
Üstün olsun diye basindan da yaratilmadi.
AMA GOGSUNDEN YARATILDI......
Esit olsun diye...
Kolun biraz altinda...
Korunsun diye...
KALP HIZASINDA, SEVILSIN DIYE!
CAN DUNDAR

4 Mart 2009 Çarşamba

Hayat Kat Kattır.

Evvel zaman içinde Memleketin birinde 90 yaşlarında fakat çok dinç ve genç görünümlü bir adam yaşarmış? Çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve sorarlarmış

"bu gençliğin sırrı nedir" diye. İhtiyar delikanlı güler geçermiş her soruldukça bu soruya…Ama sorular sık, soranlar çoğalınca cevap vermek vacip olmuş sanki.

Düşünmüş nasıl anlatırım bu sırrımı kolayca herkese. Sonra karar vermiş tüm meraklıları yemeğe davet etmeye evine."Bu davette size sırrımı açıklayacağım" demiş. Herkes merakla davete gelmiş.Yemekler yenilmiş, içilmiş, sohbetler edilmiş vakit iyice gecikmiş.Ama gençlik sırrı ile ilgili tek kelam edilmemiş.Herkes konu ne zaman açılacak diye merak ederken adamcağız huri gibi sevimli hanımına seslenmiş.

"Hatun , şu kilerden bir karpuz getirirmisin bize sana zahmet!.." Hanım hemen doğrulmuş kilere giderek kaş ile göz arasında gidip bir karpuz getirmiş. Adamcağız şöyle eliyle bir vurmuş tık tık diye sonra da :

" Bu olmamış hanım, güzel çıkmayacak, başka getirir misin bir zahmet" demiş. Hanım onu götürmüş bir tane daha getirmiş.Adam onu da bir yoklamış yine beğenmemiş.

"Hanım sana yine zahmet olacak ama bu da olmamış başka bir tane getirir misin" demiş. Başka istemiş?. Bu böylece dört sefer daha tekrarlanmış . Dedemiz beşincide karpuzu beğenmiş ve karpuz kesilmiş, misafirlere ikram edilmiş?. Herkes karpuzunu afiyetle yerken bizim dedicik sormuş.

"Eeeee?. Arkadaşlar işte benim gençliğimin sırrı burada anladınız mı??" Herkes birbirinin yüzüne bakmış.Kimse bişey anlamamış..

"Aman dede demişler nerde? Anlamadık biz bu sırrı!" Dedecik gülmüş.

"Efendiler" demiş

"O gördüğünüz karpuz kilerde bir tanecikti, tekti. Ben hanıma git de başka getir dedikçe o kilere gidip geliyor aynı karpuzu getiriyordu.Bir kere bile (aman be adam, delimisin nesin şu tek karpuzu ne taşıtttırıyorsun bana defalarca…) demedi. Beni sizin önünüzde mahcup duruma düşürmedi.İşte bütün bu gençliğimi hanımıma borçluyum."
"Biz birbirimizi hiç başkalarının önünde zor duruma düşürmeyiz. Aile içindeki hiçbir şeyi dışarıya yansıtmayız.Hep birbirimize destek olur, dert ortağı olur, yardım ederiz. Birbirimizle ilgili olan problemleri yine birbirimize anlatırız.İyi kötü her olayı da birlikte paylaşırız." Demiş.
SENİN NE ANLATTIĞIN DEĞİL,
İNSANLARIN NE ANLADIĞI ÖNEMLİDİR.
SENİ ANLAYAN BİRİNE ANLAT.
ANLAŞILMIYORSAN SUS Kİ,
ANLATTIĞINI ANLATMAK ZORUNDA KALMAYASIN!! !!
Hayatınız seçtiğiniz kadındır….
Zevkli bir kadına rastlarsanız, ZEVKİNİZ,
bilgili bir kadına rastlarsanız BİLGİNİZ,
zeki bir kadına rastlarsanız ZEKANIZ gelişir.
Hayat kat kattır.
Babil'in Asma Bahçeleri gibi teraslar halinde yükselir ve
bir terastan bir terasa sizi kadınlar götürür.
Ve bugün durduğunuz teras ,
seyrettiğiniz manzara,
gördüğünüz hayat
yanınızdaki kadının terası,
manzarası ve hayatıdır.
Hayatınız seçtiğiniz kadındır.

Dikkat edelim lütfen

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ BAŞKANI PROF DR .ERKAN TOPUZTARAFINDAN DİLE GETİRİLEN YAPILACAK VE YAPILMAYACAKLAR LİSTESİ :
1. GÜNDE EN AZ 6-7 SAAT KARANLIK ODADA UYUMAK GEREKİR.
2. HAFTADA EN AZ 6 GÜN ERKEN YAT ERKEN KALK
3. ELEKTRONİK ARAÇLARDAN UZAK DUR KULANMADIĞINIZ ZAMAN AÇIK VE YANINIZDA TUTMAYINIZ.
4. BİLGİSAYARINI AÇIK TUTMA
5. TELEFONDA KISA KONUŞ
6. CEP TELEFONU İLE KONUŞMAN 30 SANİYEYİ GEÇMESİN
7. ŞAMPUANLAR VE DUŞ JELLERİ KANSEROJEN. VÜCUDUNUZU SABUNLA TEMİZLEYİN VE BOL BOL DURULANIN
8. ZAMAN ZAMAN YALIN AYAK TOPRAKTA YÜRÜYÜN
9. GİYDİĞİNİZ TERLİĞİN LASTİK- PLASTİK OLMAMASINA DİKKAT EDİN
10. GECE UYURKEN ODADAKİ TELEVİZYONU BİLGİSAYARI VS FİŞTEN ÇEKİN VEYA ANA DÜĞMESİNDEN KAPATIN
11. CEP TELEFONUNUZU GECE UYURKEN YATTIGINIZ ODADA BULUNDURMAYIN
12. HAFTADA 4 KEZ BALIK YE VE BALIK ÇORBASI İÇ BALIĞIN KILÇIĞI KANSER ÖNLEYİCİDİR. MÜMKÜNSE BALIĞI KILÇIĞI İLE YE
13. ZERDAÇAL (KÖRİ) Yİ BOL BOL KULLAN SALATALARINA EK, ÇORBANA KÖFTENE KOY VS
14. GÜNDE İKİ BARDAK DOMATES SUYU İÇ
15. KEPEK EKMEĞİ VE EKMEĞİN KABUĞUNU YE BELEDİYE EKMEĞİ GENÇLER İÇİN İYİ
16. TUZ KULANMAK İSTİYORSAN KAYA TUZU KULLAN
17. ZEYTİNYAĞI FAYDALI SABAH KAHVALTISINDA BİR ÇORBA KAŞIĞI ZEYTİNYAĞININ İÇİNE KEKİK, NANE, KÖRİ, KOYUP YE
18. ESMER PİRİNÇ TÜKET
19. ZEYTİN ÇOK YARARLI BOL BOL TÜKET
20. YAĞSIZ PEYNİR VE KEÇİ PEYNİRİ YE
21. HAFTADA EN ÇOK İKİ KEZ KIRMIZI ET YE
22. ÇAY ÖNERİSİ-YEŞİL ÇAY+BÖĞÜRTLE N+ISIRGAN+ LİMON KABUĞU NU KARIŞTIR KAYNAT GÜNDE İKİ KUPA İÇ DİKKAT BUNU İLAÇ ALMAYAN İNSANLAR İÇEBİLİR
23. EĞER HİÇ BİR İLAÇ İÇMİYORSANIZ VEYA İLAÇTAN 6 SAAT SONRA BİR SU BARDAĞI GREYFURT SUYU İÇİN
24. BİTKİSEL OTLARI ALIRKEN İNTERNETTEN ALIŞVERİŞ YAPMAYIN-TARIM BAKANLIĞI ONAYI OLANLARI ECZANELERDEN ALIN
25. SENTETİK YASTIK YORGAN KULLANMAYIN PAMUIK YORGAN YASTIK DAHA SAĞLIKLI
26. ÖZELLİKLE BEYAZ İÇ ÇAMAŞIRLARINIZI KAYNATMADAN GİYMEYİN ÇÜNKÜ BEYAZLATICI MADDE KANSEROJEN BİR MADDEDİR
27. MUTFAKTA TEFLON BULUNDURMAYIN CAM-ÇELİK-PORSELEN KAPLARDA PİŞİRİN
28. SENTETİK MALZEME İÇEREN HALI KULANMAYIN
29. AYAKKABI İLE EVDE DOLAŞMAYIN
30. ORGANIK ÜRÜNLER TÜKETİN EN AZINDA SEBZE MEYVEYİ MEVSİMİNDE TÜKETİN
31. FASTFOOD KANSEROJENDİR
32. ACI BİBER KANSERE ÇAREDİR
33. HAFTADA EN AZ BİR KÖY YUMURTASI TÜKETİN VE ÖZELLİKLEDE BEYAZINI DAHA ÇOK TÜKETİN
34. ELMA SİRKESİ MERTABOLİZMAYI HIZLANDIRIR GÜNDE BİR TA TLI KAŞIĞI İÇİN( kadınlarda kemik erimesine sebep oluyor. dikkat edin)
35. HER SABAH AÇ KARINA 1 BARDAK ILIK SU TÜKETİN
36. KURU ERİK, BÖĞÜRTLEN, ÇİLEK TÜKETİN
37. HAVUZLARDA KULLANILAN KLOR KANSEROJENDİR EĞER GİRERSENİZ DE HEMEN DUŞ ALIN
38. İÇME SUYU-İSTANBULDA ŞU ANDA BELEDİYENİN SUYU İÇİLEBİLİR EĞER SATIN ALIYORSANIZ 3 AYDA BİR MARKASINI DEĞİŞTİRİN
39. KIZARTMA YEMEYİN HAŞLAMA BUĞULAMA YENMELİDİR
40. MİKRO DALGADA FAZLA ISITMA
41. YANMIŞ YİYECEKLER KANSEROJENDİR. MANGAL KEYFİNDEN HEMEN VAZGEÇ
42. DİŞ FIRÇALARKEN KURU FIRÇAYA MACUNU KOY FIRÇALA SONRA DURULA
43. KURU TEMİZLEME KANSEROJENDİR
44. DOMATES ORGANİKSE VEYA MEVSİMİNDE YENİRSE KANSER ÖNLEYİCİDİR. KABUĞUNU SOYMADAN YE
45. ELMAYI KABUĞU İLE YE. KİBARLIK YAPIP KABUĞUNU SOYMA
46. SEBZEYİ MEYVEYİ ÖNCE ELMA SİRKELİ SUDA 20 DAKİKA BEKLET SONRA DURULA YE VEYA KULLAN
47. BROKOLİ, KARNIBAHAR, ISPANAK, LAHANA. KIRMIZI TURP, KARA TURP, HAVUÇ, MAYDANOZ, REZENE, TERE TÜKET
48. EN YEŞİL, EN KIRMIZI, EN SARI OLAN YİYECEKLERİ YE
49. YEŞİL ÇAYI GÜNDÜZ TÜKET
50. KARA ÜZÜM, KARADUT, BÖGÜRTLEN ŞURUBU, ANANAS TÜKET
51. ÇİN ÜRETİMİ HİÇ BİR ŞEY KULLANMA ŞU ANDA MADE İN CHİNA YERİNE PRC (PEOPLE REPUBLİC OF CHİNA) YAZIYORLAR DİKKATLI OL.
52. SÜT YERİNE AYRAN VE YOĞURT TÜKET ÇÜNKÜ SÜTE HAYVANIN GÜBRELİ YEDİĞİ OTLARIN KALINTILARI KARIŞABİLİYOR
53. FINDIK, FISTIK, CEVİZ KABUKLU AL KIR ÖYLE GÜNLÜK BİRAZ TÜKET
54. MEVSİMİNDE ÇEKİRDEKLİ KARPUZ ÇOK FAYDALI55. ŞARABA BÖCEK İLACI KARIŞIYOR O NEDENLE KANSEROJEN, BİRA KOLON KANSERİNİ ARTIRIYOR, BUNLAR YERİNE KARA ÜZÜM YE
56. MEYVE SUYU YERİNE TAZE MEYVE TÜKET MEYVE SUYU ŞİŞMANLATI YOR
57. HAREKETLİ HAYATI TERCİH ET
58. OKSİJENLİ ORTAMDA GÜNDE EN AZ YARIM SAAT 45 DAKİKA YÜRÜ
59. SİGARA İÇİYORSANIZ YÜZDE 85 VEYA 90 AKCİGER KANSERİ OLACAKSINIZ VE KALP KRİZİ GEÇİRECEKSİNİZ DEMEKTİR.SIGARAYI BIRAKINCA VÜCÜT 10 YILDA YENİLENEBİLİYOR. HEMEN SİGARAYI BIRAKIN. BIRAKINCA KIRMIZI OLAN ÜRÜNLERİ TÜKETİN MEYAN KÖKÜ VE KARA MEŞENİN KABUĞUNU EZİP TOZ OLARAK ALIN BU VÜCÜDUN DAHA KOLAY TEMİZLENMESİNİ SAĞLIYOR . 2015 YILINDA 9 MİLYON KİŞİ AKCİĞER KANSERİ OLACAK. YİRMİ SANİYEDE BİR KİŞİ AKCİĞER KANSERİ OLUYOR.
60. AKCİGER KANSERİ BELİRTİLERİ OMUZ AĞRILARI, YÜKSEK ATEŞ, ÖKSÜRÜK VE KANLI BALGAMDAN ANLAŞILIR.
61. STRESTEN UZAK DURUN KANSERİ TETİKLİYOR: YOĞA, MEDİTASYON, NAMAZ STRESE IYI GELİYOR
62. TANRIYA INAN, DOKTORA INAN, AİLE SEVGİSİNE BAĞLILIK GÖSTER Kİ STRESİN ETKİLERİNİ MEN ET
63. ÜZÜM ÇEKİRDEĞİ VE KETEN TOHUMU GÜNDE BİR TATLI KAŞIĞI TÜKET
64. GÜNDE BİR SU BARDAĞI AKŞAMLARI KEFİR TÜKET GÜNDE BİR KEZ BÜYÜK APDESTE ÇIKILMASI GEREKİR EĞER OLMUYORSA İLERDE KOLON KANSERİ OLMA OLASILIĞI YÜKSEKTİR. BUNA DİKKAT ET
65. MENAPOZDAKİ KADINLARIN VÜCUDUNDA ÖDEM OLUR BUNU ATMAK İÇİN KİRAZIN SAPI+MISIR PÜSKÜLÜ+MAYDONEZ SAPI KÖKÜ+DEFNE YAPRAĞINI 5 DAKİKA SICAK SUDA BEKLET İÇ GÜNDE EN ÇOK İKİ KUPA OLARAK BU BİRİKEN ÖDEMİ ATIYOR
66. BEYAZ UN BEYAZ ŞEKER VE TUZDAN UZAK DUR
67.HALSİZ HİSSEDİYORSANIZ GÜNDE BİRER ADET B VE C VİTAMİNİ AL
68. KANSER HASTALARI DOKTORUNA DANIŞMADAN HİÇ BİR BİTKİSEL OT KULLANMAMALIDIR. İLAÇ İÇİYORSA ASLA OT KULANMAMALIDIR
.69. BÜTÜN PETROL ÜRÜNLERİ KANSEROJEN. ŞEYTANIN DIŞKISI OLARAK ADLANDIRILIYOR. KULANDIĞINIZ HER ŞEYİN PETROL ÜRÜNÜNDEN YAPILIP YAPILMADIĞINI SORGULAYIN

Ben mutlu bir hatunum :)

Niye mutluyum bu gün ölçü almak için mutfakçı abimiz geldi harika ve içime sinen bir mutfak çizdi ve kimse duymasın ayakkabılık :)küçük birşey ama o gittikten sonra daha güzel fikir geldi neyse benim söylemeyi unuttğum noktaları o hatırlattı işinin ehli biridir kendileri öğrencilik yıllarımda önünden geçerken ne güzel mutfaklar deyip beğendiğim ve halen işini başarıyla yapan insanlar, çalışma fırsatı bulmuş olduk bu yüzden nasipli olduğumu ve rabbimin bizi sevdiğini düşündüm mutlu oldum her işimiz rast gidiyor çok şükür eşim benim düşüncelerime saygı duyuyor .oğlumda değişik bir mutluluk var annesini seven oğlum benim için mutlu oluyor .Mutafağım ve evimin tertemiz olması için sabırsızlanıyorum içinde misafir ağırlamak ve ailemle rahat etmek rabbim isteyen herkse nasip etsin inşallah.

3 Mart 2009 Salı

Proje:)


Aldıklarımızı ücretini vermeye gittiğimizde teslimde alacaktık bugün gittik davlumbaz ve ocağı başka model görüp onunla değiştirdik pek uyumlu değil gibi ama ne yapalım böyle oldu artık.Mutfağımızı rengine ve çizimine son rütüşlar için yarın gelecekler bilgisayar çizimi yapılıp başlayacakmış .Bunlar bittiğinde hülyada akraba günü vardı oraya geçtim umreye gidecekleri için erken kabul etmek durumunda kaldı nisandada diğer eltimiz gidecek orada karşılaşmalarını ümid ediyorum ne mutlu burada olduğu gibi oradada beraber olurlar inşallah ,ne mutlu genç yaşta mübarek yollara çıkmak orası için hazırlanmak üstelik küçük eltimin 1,5 yaşında kızı var.
rabbim yardım eder biliyorum oda bunu farkında ve okadar mutlularki hepsine melekler yardım etsin .isteyen herkese nasip et ALLAHIM içinde bizede amin amin amiiiin:)

2 Mart 2009 Pazartesi

PAZAR ve BAĞ:)

Pazar günü kahvaltıda elti kuşumla eşleri alıp bağa gittik bahçe işlerimize start verdik .67 meyve ağacı saydık bunların dipleri çapalanıp gübre koyulmalıymış 25 tane kaldı yorucu ve huzurlu birişti akşama kadar ordaydık babamlarda geldi amcamlar diğer eltim ve görümce sultan herkes kendi bahçesini halletti babam bize diğer bahçelerin söktüğü güzel güllerden ekmemiz için yardım etti ve 2 tane ceviz okadar yorulmuşuzki akşam 9 .30 yataktaydık anladım köyde neden erken yatıyorduk temiz hava yorgunluk ve yatak :)şuanda hiçbir yorgunluk yok harika hissediyorum en çokta hoşuma giden babamla oğlumun gülleri yardımlaşarak dikmesiydi ne mutlu beraber yaptıkları ve cansuyunu verdikleri, gülleri ,paylaştıkları mutlu oldukları bir hayatları var çok şükür.