28 Şubat 2009 Cumartesi

sonunda karar verdik:)







Bu gün saat 15 :00 de fırın ve ocak bakmaya gittik elti kuş şükran, abim , oğlum,eşimle düğün eksiği görür gibi olmuş biraz :) ama ordan bağa gideceğimiz için böyleydi hemde yardım almak iyidir herkesin güzel bir fikri oluyor mutlaka ,fırını ,ocağı ve evyeyi aldık bir tane davlumbaz kaldı onuda eşim beğenip alacakmış aldıklarım üstte umarım mutfağa yerleştiğinde güzel olurlar pazartesi sırada mutfak projesi ve malzeme seçimi var inşallah onlarda böyle uygun ve çabuk hallolur.sonra bağa gittik ağaçların diplerini çapalayıp gübre koyduk yarında gidip devam ederiz inşallah, çok rahatlatıcı birde eşim bahçe teli aldı oda aradan çıktı zaten her tarafı kapalı ,büyük bir bahçeydi her tarafı telliydi babam ilgileniyordu ve bir hayli yorucu oluyordu herkese paylaştırdı herkes kendi ilgilensin dedi şimdi bizlerde kendi toprağımızla ilgileniyoruz bu sebeble abimlerle arada kalan sınır için tel aldık herkes kendi yerinde zaman geçirebilsin daha rahat edilsin diye böyle düşündük içinde kiraz ağaçlarımız var şimdi artı olarak ceviz ,vişne ,şeftali ,kayısı ,armut ,nar gibi şuan aklıma gelmiyor vardır mutlaka herşey ekmek istiyorum her mevsim bir ağaç meyve versin herkesle paylaşabilelim inşallah evlatlarımız gidip dalından meyve yesin .rabbim dileyen herkese nasip etsin burdaki mutfağımı ve işe yarayabilecek eşyalarımı orası için saklamak istiyorum zaten orası bizim dinlenmek ve hafta sonlarımızı değerlendirmek için bir mekan olsun istiyoruz çokta büyük bir ev istemiyoruz bu yüzden yapması daha kolay olabilir şimdi aklıma geldi abim yarın bize kendi bahçesinden gül vericek onlarda ekilecek şuan çiçek açmaden önce ekim zamanıymış ve ilaçlama yavaşyavaş birşeyler öğreniyoruz bu haftaya kalan ilaçlamayıda bitirmek için son zamanımz çünkü hava biraz sıcak olsa çiçeklenir gibi tomurcuklar birde abimin kazları var bahçede anne kaz bebeklerinin üstünde yatıyor bahçede dolaşırken yanından geçerken baba kaz koşup bizi kovalıyor anne kaza ve bebeklerine zarar veririz rahatsız ederiz diye üstümüze yürüyor yanından fazla uzaklaşmıyor onu izlerken bile rabbimi görmek mümkün ne güzel bir his vermiş soyunu korumak ,için dişisini korumak için,demekki neymiş sevmek koruyucu olmakmış :)

nurum güzel kardeşim

Ah be güzellerim bu gün benim gülyüzlü kardeşim için herkes dua etsin onun mutlu ve rahat olması en büyük duam ,o gönlü ,yüzü ,ruhu,düşünceleri dünya ve ahiret güzeli kardeşim ,onu çok seviyorum ve kararlarını verirken yardım etmesi için rabbime dua ediyorum nur kendine iyi bak rabbim seni tüm olumsuzluklardan korusun .

GARİP DÜNYANIN GARİPLERİ. tekrar:)


Garip dünyanın garipleriyiz aslında.Ama kendimizi çoook gücü yeten,akıllı yenilmez düşünürüz . Kimse yaptıklarımızı bilmez, görmez ,duymaz sanırız .Bir gün yaşlanacağız bu gençlik gidecek ve bir gün mutlak son gelecek sonsuz hayata kapı açılacak .Seçilenler hayatını biri görür duyar bilir diye düşünenler ve öyle yaşayanlar rahat mutlu bir hayata geçiş yapacaklar .Ama öyle bir gurup varki kendini akıllı sanan, kul hakkı ,yetim hakkı yiyen.insana saygı duymayan sevmeyen sevmeyi bilmeyen ,ne kadar hak varsa yiyen , herşeyde gözü olan ,iyiliği hakkıyla yapamayan ,gözyaşı akıtan işte bu gurup pekte iyi karşılanmıyacaklar sonsuzluğa açılan kapıda .Aslında ne mutlu garip dünyanı gariplerine. selda

27 Şubat 2009 Cuma

MİS MİS:)

Slm herkeşlere:)gayet yorgun ve tertemiz evimden slmlar efenim sabahtan beri köle isavra formunda evin içinde kaldırmadık yer kalmadı ammada kirli pasaklı bir hanımmışım sanki taşınan insanların temizliğe ihtiyacı yok amaaaan taşınıcaz nasılsa deyip heryeri es geçmişim şu anda ayaklarım ağrıyor ama hzuruluyum pastamı yaptım ,börek hamurunu açtım dolapta sabahı bekliyor pişmek için salataları ve diğer tuzluyu yarın yapıcam keşke birde kek yapsam unutmasamda :)halıyı silerken oğluşum ,paşam aldı elimden birgüzel sildi başak burcu çocuk doğurun süper oluyor öyle takıntılı bir başak değildir kendileri hatta sudan korkar bile diyebilirim :)ilerde gelinimi düşündüğüm için bu durumun değişmesi için dua ediyorum ama temzilik ve ev işinde annesine kıyamaz eline yakışır o benim can yoldaşım dert ortağım evimin ve kalbimin prensi rabbimden herkesin evladına vede kendi paşama hayırlı bir yaşam diliyorum .Daha sonra koltukları sildim ,kırlentleri yıkadım ortalık mis gibi yumuşatıcı kokuyor ohhhhhh yarına pekiş kalmadı komşu günüm olduğundan erken toplanıyoruz diye yetişsin istedim neyse ben gidip uyusam iyi olur herkese iyi geceler :)

26 Şubat 2009 Perşembe

AŞK bumu? evet bu

Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında.... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra...
Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu...Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki... Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağmen çocuk sahibi olmayınca, "bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur" diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... "Senin için ölürüm" derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adam "Hayır, ben senin için ölürüm" diye yanıt verirdi hep...
Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, "Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak...." Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu, "Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma" Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten....
Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hepbirbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde "satılık" levhası asılı olan. "Ne dersin, bu evi alalım mı?" dedi adama. "Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı..." "Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim?" diye yanıt verdi adam. "Amerika'daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık...."
Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika'ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşlarıi çinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: "Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut..."
Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, "Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat" diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği...
Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiğ iarkadaşına dert yanarken, "Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım" diye sözünü kesti arkadaşı. "O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya...."
"Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları" diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın... Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, "son bir kez kucaklamak isterim seni" diyecek oldu ama kadın, "defol" dedi nefretle...
İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın. Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika'ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu.
Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. "Sen, buraya ne yüzle geliyorsun" diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. "Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor." dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: "Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika'daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldığını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika'ya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi..."
Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda. İlk kağıtta, "Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem" diyordu... Sırayla okudu; "Seni çok sevdim", "Seni sevmekten hiç vazgeçmedim", "Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim." "Fakat benim için ölmeni istemedim" "Şimdi bana söz vermeni istiyorum." "Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?" son kağıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kağıtta şunlar yazılıydı:
"Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım...."

mutfak:(


son seçeneklere eklenenler gelecek hafta seçim yapıp işlere başlamak lazım yarınki misafirden sonra toplanıcak yavaşyavaş mutfak

25 Şubat 2009 Çarşamba

süper:)

Benim annem tam bir çılgın bu gün beni aradı halk eğitime gidiyor kendisi okuma yazma için ,bilgisayar kursu açılıyor seni yazdırıyorum dedi dur bi ne zaman ,kaç gün ,kaç saat ne yapıcam ben orda dedim kendisi becerikli ya benide öyle görmek istiyor benim annem kırkından sonra okuma yazma öğrendi seri bir şekilde yazıp okuyor hatta roman okuyup bana anlatıyor anneanneme kitap okuyor ,almanyadaki teyzeme mektup yazıyor ,sonra oturup ağlıyor,ayrıca ben 8 yaşındayken başladığı ve yaşadığı büyük acılardan sonra kafasını toparlayamadığı halde zor öğrendiği kuranı kerimi 24 senedir bırakmadan şu anda seri şekilde hatta beni ağlatacak dualar eden sabırlı kadın hayatını çekip çeviren ve asla kimseye muhtaç olmamak gibi meziyeti olan çılgınım benim yarın birgün beni ingilizce kursunada yazdırı bakın görün :)süper anneanne.Bu gün ayşende günümüz varmış :)varmış diyorum çünki ben şuursuz takvime yazıp gözüme soktuğum halde yarın deyip leyla gibi gezerken bide baktımki bugün neyse hazırlandım çıktım.Güzel bir gün geçirdim içim açıldı ev haberine arkadaşlarım çok sevindi .Yarın koltuklarımı ve halımı silmek istiyorum cumaya misafirim var hazırlık yapmalı ne yapmak istediğime bile karar vermedim güya 3 çeşit kafam okadar doluki hiç birşey gelmiyor aklıma ama olsun mutluyum ya varsın kafam dolu olsun:)

24 Şubat 2009 Salı

SAHNE

Bu benim temmuzda yayınladığım bir yazıydı kendim yazmıştım ve ozamanlar hiç arkadaşım yoktu kimse okumazdı şimdi geçmiş yazılara bakarken herkes okusun diye tekrar yayınlamak istedim beni okuyan herkese selamve sevgilerimle .
Aslında bir oyunmuş hayat.sahnede bizler gülen ,ağlayan,bir yerlerden düşüp dizlerini acıtan kabuk bağlamış yaralarını koparan kendi canını defalarca daha acıtan.Bazen başaran ama hep yalnız olduğunu ve böyle devam edeceğini düşünen ruhunu tamam edememiş yalnız bir ruhla acı çeken ne zaman ruhunun eşini düşünse hüzünlenen .Yardıma muhtaç ama yardım edeni olmayan .Ağlayarak geldiği dünyadan ağlayarak giden ,sahne ışıklarına aldanan ve boşa harcayan ışıkları birbir patladığında karanlıkları hesap edemeyen sahneden sonra neler olacağını düşünmeyen ve içini dolduramadığı bir sahnede tek kişilik oyunu bittiğinde alkışlanmayan hüzün kulisin de yapayalnız ve hüzünle bekliyecek olan kendini var eden büyük sanatkara kavuştuğu gün hesabı kolay alkışı bol oyunculardan olmak duasıyla. .

23 Şubat 2009 Pazartesi

Bu gün

Bu gün anneme gittim oturduk, şaşırdı ve sevindi uzun zamandır gitmiyordum anneannem iyi olmuş ilaçları çok etkiliymiş tonton baya düzelmişti bana yazın bahçe için yapmam gereken hazırlıkları anlattı kendisi bağbahçe konusunda harikadır hatta tarla tam bir köy hatunu annemde fena değildir becerikliler :)şu anda biraz gübre ve ilaç lazım doğal olanları öğrendim annemle 2 hafta içinde ağaçlarımızı ilaçlamaya gideceğiz kenarına tel çevirip kapsını takacağız inşallah bu sene çok vakit geçirmek istiyorum çok fazla sebze şu an yapamasamda bunun için küçükte olsa bir ev lazım en azından biryerden başlamış oluruz meyve fideleri alınması gerekiyormuş şuanda bahçemiz kirazlık gibiydi şimdi kuruyan ağaçların yerine yeni meyveler ekmek lazım , zevkleekerim ben meyve sebzeyi çok severim hele dalından almak çok lezzetli oluyor.Kendime çok şaşırıyorum asla toztoprak işleriyle uğraşamam çocukken bile teyzemle çamurdan ev çocuk falan yapar oyun oynardık ben ellerimi gider gelir yıkardım 2 senedir tamtersiyim ama çözümü buldum eldivenlerim var çok pis olursa :)insan 30 yaşında bile huy değiştiriyor bunuda gördüm :)

Hasta ziyareti

Bu gün köye hasta olan yengemizi görmeye gittik ,kızı almanyadan gelmiş eşi başında oğluda kızıda gurbetteler kızı 1 haftaya gidecek kim bakacak nasıl olacak diyor.Küçücük kalmış ağrıları var kanser zor dert yatakta dahi dönemiyor yardım almadan hiçbirşey yapamıyor düşünmek ve ibret almak lazım uzun boylu kilolu bir hanımdı ama hastalık ve ölüm , ,çocuklar büyüten ,eş olan ,anne olan,gelin olan,çocuk olan, adam ,kadın farketmiyor hastalık herkesi aciz bırakabiliyor.Rabbim tüm hastalara şifa onlara bakanlara sabır ve güç versin .

22 Şubat 2009 Pazar







yine yine yeniden :)mutfak




Bunlar beğendiğim evye,ocak,davlumbaz çok içime sindi bakalım güzel olacakmı?nrh ada mutfak önerisini ciddi düşünmeye başladım aslında eşimle onları beğeniyorduk ama ben küçük mekan diye düşünmemiştim 4 numaralı mutfakta gittikçe kafama oturuyor neden olmasın çılgın olmak lazım dur bakalım


21 Şubat 2009 Cumartesi







bunlarda mutfak seçenekleri birebir olmasada hepsinden küçük detaylar alınıp yardımcı olur diye araştıryorum beyaz ve ferah olmalı :)



UMUTLAR


Aslında istediğim takımı evimin ölçüsünde yaptırmalıyım ama hazır bulsam daha mutlu olurum .
Krem rengi yüksek ayaklı sırtı mindersiz ,büyük bir köşe takımı almak istiyorum .Dün akşam eşimle mutfak konusunda konuştum önce camalrın bakımı var arkadaşını pimapen dükkanı var onlar gelip bakımı bitirdikten sonra işler yavaş yavaş başlaıcak gelecek hafta sanırım yoğun geçecek şimdiden program yapıyorum önce tamirler ve mutfak ölçüsü alınacak elektiriği gerekli yerlere prizleri ayarlama yapılıp, duvar ve yer fayanslarından sonra mutfak bitmiş olur takılır:)ohhhhh 2 dakikada bittti keşke bu kadar kolay olsa rabbime emanet inşallah herşey yolunda gider dualarınız eksik etmeyin .

19 Şubat 2009 Perşembe

osmanlı

Sabah kalkmayan avrattan,Söz dinlemeyen evlattan,Akşam eve gelmeyen babadan,Kişnemeyen attan...Hayır gelmez!!!

EV

Sabah annemleri sağlık ocağına bırakırken dua ettim allahım bana hayırlı olacak bir ev göstre diye normalde gelmem gerekn yol ağaç kesimi nedeniyle kapalıydı aaaaaaaa dedim sonra değiştirdim döndüm aşağı yola karşımda kocaman kiralık daire yazısı :) baktım tanıdık biride var apartmanda sonra geniş olarak düşündüm nasıl olur kira iyi genişlik idare eder yaşamım için gerekli güneş pek yok ışık evet ama güneş yok caddede bir yer hiç sevmediğim bir özellik şehir içinde olmazzz:)sonra annemle konuşurken söyledim sen bilirsin dedi sonra da sen ordan çıkma otur istediğin gibi yaptıralım tertemiz olsun dedi :)ben aynen bu şeklile girdim ağzım kulaklarımda kadın benim dengesizliğim yüzünden hasta olacak gerçi 32 sene olmadıysa olmaz demii sonuç mutfağım yapılacak evim istediğim gibi tertemiz bir hale gelecek inşallah öncesi ve sonrası yaparım merak edenler için önce fotoğrafları çekmem lazım oğlum çok istemiyor siz yine tartşırsınız sen üzülürsün diyor yok dedim ben arsız olacağım diye söz verdim kendime ve oğluma kırılgan olarak bu kadar sene yaşadım huy değiştirecem :)yani sonuç olarak duam annemle konuşmama sebeb oldu herkes için hayırlar diliyorum rabbimden bu gün sabahtan beri düşündüğüm kardeşim için dua istiyorum üzülmesini istemiyorum rabbimin ona hakettiği hayatı tüm hızıyla meleklerin kanadında getirmesini istiyorum nur ,sen kendini biliyorsun .seni seviyorum

Alışveriş zamanı

Sabah oğlumu okula bırakıp geldikten sonra ,anneannemi sağlık ocağına götürdüm onları bıraktım ben geri döndüm araba eşime lazım olur diye eşim sonra evlerine bıraktı tontonum üşütmüş zatürre olmuş geçen kış onu hala etkisi sürüyormuş 75 yaşında çok zor nefes alıyor en çok kuran okuyamadığına üzülüyor canım benim sizin başınıza belayım bu sene dedi ne belası dedim sen benim azmı kahrımı çektin tontonum nazlarıma katlanırdı üzülmemem için elinden geleni yapardı dedemle birlikte ve tabiki küçük teyzoşla sonra netten köşe koltuklara baktım oturma odamın değişmesi gerekiyor aslında tüm ev yavaş yavaş bizi terkediyor ben olanca arsızlığımla yapıştım bırakmayın beni diye :)yavaşyavaş acelesi yok rabbim herkese yardım etsin içinde bizede kimileri yeni evi nasıl kuracağız diye endişe eder ,kimileri eskileri yenileme derdinde,kimileri sağlık ,herkes birşeyle sınava tabii herkese kolaylıklar diliyorum .Şimdi pazara gitme vakti bayılırım pazar alışverişi yapmaya sadece hızlı olmak gerekiyormuş çünkü şeytan pazar yerlerini çok severmiş ilk kurulurken gelir kapanırken en son o çıkarmış bunu duymadan öncede hızlı olmaya çalışırdım şimdide acele acele ama doğru seçimler yapmaya çalışırım en güzeli rabbime dua edip çıkmak ALLAHIM aldatılmayı ve aldanmayı nasip etme helal ve bereketli alışveriş nasip amiiiiiiiiiin .

İYİ AVUKAT ADAMI İPTEN ALIR!.. KARAR İDAM..

Yer İngiltere. Birkaç yüzyıl öncesi.Adamın biri cinayetten içeri atılır. Bir avukat bulunur adama.İlk görüşmelerinde avukat "Merak etme seni kurtaracağım" der.Adam da avukata güvenir ve mahkemeye çıkar.Karar ise idamdır!..Adam doğal olarak avukatına kızar, köpürür. "Hani beni kurtaracaktın?" der.Avukat da "Sen merak etme. Bu daha bir şey değil. Temyiz var. Seni kurtaracağım" yanıtını verir.Dava temyize (karar düzeltmeye) gider. Ama, mahkemenin verdiği idam kararı bozulmaz, tersine onaylanır!Adam yine avukatına döner ve sorar:"Hani temyizde beni kurtaracaktın?" Avukat gayet sakin biçimde, "Dur daha, bu karar Avam Kamarası'nda oylanacak. Seni kurtaracağım" der.MECLİS DE ONAYLAR..Dava Avam Kamarası'na (Meclis'e) gider, ama orada da idam onaylanır!..Daha sonra Lordlar Kamarası ve Kraliçe de idamı onaylar, adam kurtulamaz.Kraliçenin onaylaması ile darağacı kurulur, adamı sandalyeye çıkarır, boynuna ipi geçirirler.Bu sırada avukatı ile göz göze gelen adamın öfkesi bakışlarına yansımıştır. Avukat ise hâlâ son derece sakindir.Gözleriyle işaret ederek, merak etmemesini, onu kurtaracağını anlatmaya çalışır.Adamın ise artık umudu kalmamıştır.Cellat gelir, adamın altındaki sandalyeyi iter ve talihsiz adam boynuna geçirilen ipte sallanmaya başlar.AVUKAT KOŞMAYA BAŞLAR..O sırada avukat, kalabalığı yararak darağacına doğru koşmaya başlar. Merakla ne yapacağını anlamaya çalışan celladı bir hamlede geçer, ipi keserek adamı kurtarır. Doğal olarak ortalık karışır, bu kez hem idam mahkûmu hem de avukatı yakalanır.Avukata bunu neden yaptığı sorulunca yanıtı şöyle olur:"Bu adam idam mahkûmuydu. Siz de onu idam ettiniz. Adamın ölüp ölmemesi siz ilgilendirmez. Kanunda 'idam edilir'yazıyor. 'İdam edilerek ÖLDÜRÜLÜR' yazmıyor. İdam gerçekleşmiştir!.." Bu sözler üzerine adamı tekrar idam etmeye cesaret edemeyen yetkililer konuyu Kraliçe'ye iletirler. Kraliçe, zekâsından dolayı avukatı kutlar ve adamı affeder. Bu olaydan sonra, ilgili kanun maddesi değiştirilerek "İdam edilerek ÖLDÜRÜLÜR" biçiminde yeniden düzenlenir. Yazar Hulki Cevizoğlu

18 Şubat 2009 Çarşamba

Beni çok mutlu etti birisi :)

Bu gün eşim samsuna gitmiş sonradan haberim oldu aradı istediğin birşey varmı diye bende evdeki market eksiklerini sıraladım :)malum temizlik yapıyorum koca liste deterjan doldu güya azalttım deterjanları doğal kullanıcam ama nerdeeee en gerekli olanları bile dünya kadar vazgeçilmezler var çamaşır deterjanı,yumuşatıcı,çamaşır suyu,bulaşıkmakinası için ,elde yıkama, camsil,krem vim ,bunun dışındaki çoğu şeyi hayatımdan çıkardım birkaç kalem daha var tabii.Neyse akşamüstü tekrar aradı eşim marketteyim katı meyve sıkacağı var alayımmı dedi:)ayyyyyyyyyyy tabüküüüüüüü dedim mutfak canavarı olarak hayır ben nereye sığdırırım yook al yeterki herşeyim olsun mutfakla ilgili evle ilgili eşim geldi hemen bir elma suyuyla teşekkür ettik yasin çok mutlu mart ayında beden temizliği için çok iyi olucak bu sene yapmayı düşünüyorum oğlum hemen sizin mideler için iyi olur diye bizi düşünüyor çok akıllı benim oğlum çok merhametli yarın hemen pazara gidilip meyve ve sebze alıp gelmeli malum evde 2 tane reflü 1 ülserli hastamız var :)bu gün işlerimi kolayladım biraz, camlar ,mutfak ve balkon bitti yarın salon temizlenecek ve kapılar .Bu gün oğlumla konuşurken babamı tekrar arada benim bir isteğim var onuda söyleyelim dedi bende tekrar arayıp rahatsız etmeyelim bugün çok aradım biz ALLLAH a havale edelim o ,ona göztersin bizim bile düşünemediklerimiz karşısına çıkarsın alma gücü versin diye dua edelim dedik amin dedi anlayışlı oğlum yarım saat sonra eşim aradı meyve sıkacağı alıyyımmı diye eksiklerimizi sordu yasinin isteğinide söylemiş olduk ve çok sevindik rabbime şükür ettim oğluma hatırlattım eveeeeeeet dedi :)Ben bu dediğimi çok yaparım ona havale ettiğim işlerim hiç aksamıyor endişelendiğim panik olup aramıza başkalarını aracı yaptığım zaman herşey karışıyor .

Bayan temizlikçi:)

Ay nekdar mutfak eşyası çoooook:)anlamadığım iş hala alabilme kapasitem var bunun sonu yok ama temizliği zor 2 gündür mutfak temizlenmiyor gerçi bunda evin bakımsız olmasınında etkisi var sanırım çok ta sığmıyor mutfak resmen kusuyor tabak çanağı:) birde ben bukadar eşyayla nereye taşınıcam çokmuş demeye başladım son taşınmamızda eşyayaı taşıyan adamlar bu nekadar eşya deyip fazladan ücret taleb etme durumunda kaldılar haklı olarak şimdi nasıl olacak en iyisi dolap içlerini önceden taşıyıp yerleştirmek iyi olur .Büyük eşyaları sonraya bırakırız böylece halledilir eeeeeeee bu temizlik ne zaman bitecek neyse ben gidip kaç aydır çıkamadığım balkona çıkıp temizlemeliyim :( valla pasaklı olduğumdan değil tamamen reflü korkumdan azıcık üşütüp ağrım başlıycak yine diye tedbirli olmak için çıkamadım kimseyi çağırma huyumda yok yabancı birinin evimde temizlik yapmasına tahammül edemiyorum hani değişmesi gereken huylardan birde bu sanırım insanlara güvenmeye başlamak ama bu huyum değişmeyecek bu kesin boşver çok ta güneli bir dünyada yaşamadığımıza göre rabbim beni buna hazırlıklı göndermiş ohhhh bahanemide buldum ne güzel :)neyse ben uçup balkonu mis yapmalıyım benim gibi bayan temüzlükçü formundaki herkese kolaylıklar diliyorum :)

16 Şubat 2009 Pazartesi

Ateş ve şeytan

Genç bir delikanlı senelerce yurt dışında okuduktan sonra vatanınaateist olarak geri döner. Üç sorusuna hiç kimse cevap veremediğindendolayı canı gayet sıkıntılıdır. Ebeveyni oğullarına yardım etmekniyetiyle büyük ilim sahibi olan köyün hocasına götürürler. Hoca vedelikanlının arasında geçen diyalog şöyle devam eder:Delikanlı: Kimsin sen? Sorularıma cevap verebilecek misin?Hoca: Allah'ın bir kuluyum ve O'nun izniyle sorularına cevap verebileceğim.Delikanlı: Emin misin? Profersörler bile cevap veremedi bana.Hoca: Allah'ın izniyle cevap vermeye çalışırım.Delikanlı: 3 sorum var:1. Allah yaşıyor mu? Öyle ise, şeklini bana göster.2. Takdir (kader) nedir?3. Eğer şeytan ateşten yaratıldıysa neden cehenneme yollanıyor,cehennemde ateş dolu değil mi? Ateş ateşi nasıl yaksın. Tanrı bunu düşünemedi mi?Bu arada, aniden hoca delikanlının başı üzerinde bir saksı kırar.Delikanlı canı yana yana sorar; Neden sinirlendin ki?Hoca: Sinirlenmedim. Bu benim üç soruna bir cevabım der.Delikanlı: Hiç birşey anlamadım.Hoca: Nasıl hissetin kendini saksıyı başında kırınca?Delikanlı: Tabii ki, fena bir acı hissettim.Hoca: Yani, acının varlığına inanıyor musun?Delikanlı: EvetHoca: Bana bu acının şeklini göster o zaman!Delikanlı: Gösteremem.Hoca: Bu benim ilk cevabım. Herkes Allah'ın varlığını hisseder ama Allah'ı göremez.Hoca: Dün gece rüyanda benim başında saksı kırdığımı gördün mü? Yada biri dedi mi?Delikanlı: Hayır.Hoca: Bugün böyle birşey ile karşılaşacağını hiç düşündün mü? Aklından geçti mi?Delikanlı: Hayır.Hoca: Bu işte takdir (kader) dir.Hoca: Biz neyden yaratıldık? Topraktan yaratılmış değil miyiz?Delikanlı: Evet öyle denir.Hoca: E o zaman? Saksıda topraktan yapılmadı mı?Allah isterse ateşten yaratılan şeytanı ateşin içinde cezalandıramaz mı?

(:)

Anlatması zor ama birşeyleri özlüyorum bu hatırladığım herşeye dönüşüyor,istanbulu,buraya taşındığım ilk yılları,oğlumun küçüklüğünü, uzaktaki kardeşimi zillim o benim, esinimi ,amaaaaaaaaaan herşeyi ve herkesi .Belki bir yazıda okuduğum gibi bir ada bulmak lazım ama nerde benim adam beni sarıp sarmalayacak huzur verip bulunduğum herşeyden uzak tutacak güvenli sıcacık her zaman beni beklediğini bildiğim bir ada .

SÖZ YANGINI

Sessiz ve sinsi bir yangını haber veriyorum size. Görünmez bir depremin enkazını resmediyorum. Nefeslerimizle harladığımız, hece hece alevlendirdiğimiz bir yangını körüklüyoruz ağzımızda. Dilimizin her kıpırtısında ürkütücü fay hatlarını tetikleyen zelzeleler büyütüyoruz odalarımızda. Sevaphanemizi yakıyoruz dilimizle. İyiliklerimizi yerle bir ediyoruz dudağımızla. Kendi duruluğumuzu bulandırdığımız, kardeşlerimizi küçük düşürdüğümüz, doğrularımızı eğrilttiğimiz, yüzümüzü de sözümüzü de ikileştirdiğimiz “fiskos bombaları” döşüyoruz ağzımıza, aramıza, yuvamıza, sokağımıza… Bir insan inandığını söylediğinde, kendisini Allah’la ilişkilendirir. Bir insan “mü’min” olduğunu beyan ettiğinde, artık Allah’la yaşamaktadır. O’nu kendine Vekil edinmiştir. O’nu kendine Velî edinmiştir. Mü’min, Allah’ın kulu olarak tanımlamıştır kendini. Öyle yaşar, öyle bilir ve öyle bilinsin ister. Vekil’i Allah olan ise dokunulmazdır. Velî’si Allah olana dil uzatılmaz. Kendine “Allah’ın kulu” olarak markalayan, o kutlu markanın ardındadır, onun kalitesi üzerine laf edilmez. “Allah’ın kulu”nun hataları olabilir elbette. Ama o kulun Allah’ı, hatasından dönmesi için sabreder, dönüşünü bekler. Bir başkası, Allah’a kul olanın hatasını görür görmez onu cezalandırmaya kalkamaz, sırlarını yağmalayamaz. O zaman kendini Allah’ın önüne koymuş olur. [Bakınız, Hucûrat, 1] Allah, kulunun ayıbını hemen yüzüne vurmaz, başkalarına ilan etmez. Bildiklerini hemen herkese her fırsatta söylemez. “Halîm” olarak bekler. “Tevvâb” olarak, dönmesi için mühlet verir. “Settâr” olarak kusurlarını gizler. Bir başkası araya girip, Allah’ın gizlediğini açığa vurma hakkına sahip değildir. Bir başka kul, acele edip “Allah’ın kulu”nun o kusurdan asla dönmeyeceğini varsayarak, Allah’ın kulunu o kusura indirgeyemez. Bir başkası, iyilikleri de olan, hatadan dönmesi de iyilik sayılan “Allah’ın kulu”nu hep kötülükten ibaretmiş gibi etiketleyemez. Bir başkası, Allah’ın hatasından dönmesi için beklediği, kusurlarını gizlemek için sustuğu kulunun hatırını hiçe sayıp, o kula ceza kesemez, konuşmaya kalkamaz. O zaman da kendini Allah’ın ve Resûl’ünün önüne koymuş olur [Yine bakınız, Hucûrat, 1]Allah, kulunun hatalarını affedeceğini beyan eder. Hem de severek affeder. Affettiği için sitem bile etmez kuluna. Affettiğini hatırlatmaz bile kuluna. Bağışladığına, bağışladığını bile unutturacak denli nezaket ve anlayış sahibidir O. Hem de O, kulunun kusurunu bilmesiyle yaşadığı mahcubiyeti, kusursuzlukla kapılabileceği gururdan daha sevimli bulur. Hem de O, kulunun pişmanlığıyla döktüğü gözyaşını günahsızlığı sebebiyle kendini beğenmesinden daha makbul bilir. Allah’ın kusurunu af ve bağışı için vesile eylediği kulunu kimse, affedilmez ve iflah olmaz ilan edemez. Allah’ın hatasıyla da sevdiği, hatta (tövbesine vesile olduğu için) hatası için sevdiği kulunu hiç kimse sevimsiz bulamaz. Yoksa, kendini Allah’ın Resûl’ünün önüne koymuş olur. [Daha dikkatlice bakınız, Hucûrat, 1]Allah, mü’min kulunu dokunulmaz ilan etmiştir. [İnanmıyorsanız bir daha okuyun: Münafikûn’un 8. Ayetini: “İzzet, Allah’a, Resûl’üne ve mü’minlere aittir.”] Mü’min olmak şerefli olmak için yetiyor. Ek bir şart koymuyor Rabbimiz. Onurumuz Allah’a ve Resûl’üne göre yaşama çabasından besleniyor demek ki.. Allah’ın ve O’nun elçisinin garantörlüğü altındaymış mü’minin olarak dokunulmazlığımız. Allah’ın dokunulmaz kıldığına dokunan yanar! [Bir de Hucûrat 2’ye bakalım: “…yoksa yapıp ettikleriniz boşa gider, sevaplarınız yanar!]Bir insanın, gıyabında da onurunun korunduğu, olmadığı yerde de saygı gördüğü, işitmediği kapı arkalarında da hatırının sayıldığı biricik medeniyetin mensupları olarak, gıybetsizliğe davet ediyorum sizi. Gıybet Gönülsüzlüğüne… Etlerimiz gibi sözlerimiz de “İslamî usulle kesilmiş” olsun istemez miyiz? İçkinin olduğu kadar gıybetin de “damlasını ağzıma değdirmedim” diyebilmeyi istemez miyiz?Senai DEMİRCİ

Anne sevgisi

Gençler, çok defa içlerinde duydukları "anlık" mutluluğun gerçek sevgi olup olmadığından habersiz, ilgi ve sevgi gördüğü kişilerin peşinden, pembe hayallerle yola çıkıyorlar. Halbuki çocukluk yıllarında doyurulmamış anne sevgisi, kişinin bir ömür boyu sevgiye muhtaç yaşamasına sebep oluyor. Kız ya da erkek fark etmiyor, anne sevgisi çocukluğun ilk yıllarında hayati önem taşıyor. Çocuk, özellikle ilk yedi yılda "doya doya" anne "sevgisini" ve "ilgisini" aldı ise hayatının geri kalan kısmını emin adımlarla ilerleyebiliyor, neyi neden istediğini iyi değerlendirebiliyor. Ancak, çocukluk yıllarında yeterince alınamayan anne sevgisi, bir ömür boyu kişide kendi yokluğunu hissettiriyor. Şefkat hissi ile örülü karşılıksız bir sevgi olan anne sevgisinden mahrum yetişen gençler, özellikle ergenlik çağından itibaren içlerindeki bu boşluğu doldurabilmek için o adresten diğer adrese koşma ihtiyacı hissediyorlar. Halbuki vaktiyle eksik kalan anne sevgisinin, hayatın geri kalan kısmında asla giderilmesi imkânsızdır. O sevgi "çocukluk yıllarında" ve "sadece anneden" alınmaktadır. Vaktinde ve yeterince alınmadığı takdirde yeri bir ömür boyu boş kalacak bu sevgi gençleri imkânsız bir sevgi arayışına itiyor.
Anne sevgisi eksikliğinin yol açtığı "sevgi açlığı" erkek ve kız çocuklarda aynı şekilde kendini göstermekte; ilgi ve sevgiye muhtaçlık ve fakat kendisine yönelen hiçbir sevgiden tatmin de tatmin olamama. Anne sevgisinin önemi bu kadarla da kalmıyor. Çocukluk çağında anneden yeterince ilgi ve sevgi görememiş gençler yetişkinlik çağında "sevme engelli" olma riski ile karşı karşıya bulunuyorlar.
"Sevme engelli" hali nedir?
Kişinin kendisinin sevgiye ve ilgiye aşırı ihtiyaç duyduğu halde, kendisinden sevgi bekleyenlere de yeterince sevgi verememe halidir. Ya da, kişinin peşinde koştuğu insandan sevgi ve ilgi görmeye başlaması durumunda, gördüğü bu sevgiden bir süre sonra bıkıp uzaklaşma isteğinin ortaya çıkması halidir. Çünkü böylesi durumlarda aranılan şey karşı cinsin sevgisi ve ilgisi değil, içinde yokluğunun acısını hissettiği anne sevgisidir. Bir yandan sevilmeye olan aşırı ihtiyaç, diğer kendini seven kişilerden bir süre sonra "bıkma" ve "uzaklaşma" isteği, anne sevgisinin yokluğunun en önemli dışa vurum halidir.
Kişi kendisi ile yüzleşebilmeli
İnsana verilecek en büyük ceza sevgisiz bir ortamda yaşamaya zorlamaktır. İnsan sevgiye muhtaçtır, daha da ötesinde sevmeye de muhtaçtır. Sevilmeye ve sevmeye olan ihtiyaç gayet normaldir ve insan olmanın gereğidir. Ancak burada gençlerin dikkat etmesi gereken hayati nokta, eğer "sevgide doyumsuzluk"sa, işte bu alarm zillerinin sesidir. Kişi kendi eksikliğini, kendi dünyasını ve hatıralarını yoklayarak bu sevilme ve ilgi görme ihtiyaçlarının nedenlerini mutlak suretle öğrenmelidir.
Adem Güneş Uzman Pedagog
Ebeveyn sevgisinden mahrum olanlar, çocukları ile iletişim kuramıyor
Annesinden yeterince sevgi alamamış kişiler, kendileri anne ya da baba olduklarında kendi çocukları ile aralarındaki sevgi bağında da sorunlar yaşama ihtimalini taşımaktadırlar. Yapılan terapi görüşmelerinden net bir şekilde anlaşılmaktadır ki; çocukluk yıllarında anne sevgisinden mahrum büyüyen kişiler, kendisi anne veya baba olduklarında çocuklarına karşı "sınırsız ve karşılıksız sevgi" vermekte zorlanmaktadır. Çünkü, çocukluk yıllarında doyurulmamış anne sevgisinin bilinçaltında oluşturduğu rahatsızlık, kendi çocuğuna aynı kaynaktan sevgiyi vermeye çalıştığı sırada, kişiyi, çocukluk yıllarına götürmekte, sevgisiz kaldığı dönemleri hatırlatmakta ve o günlerin su yüzüne çıkmasına neden olmaktadır. Böylesi bir hali bilinçaltında hissetmek, kişiyi huzursuz etmektedir.
Zaman

15 Şubat 2009 Pazar

AŞK

Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu, saçları taralı, dişleri fırçalanmış adam ya da kadını sevmek kolaydır.
Aslında aşk, aynı insanı, sabahın köründe uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali ile de kabul edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla kullanabilmek, diz yapmış pijamalarıyla kanepede yastıklara sarılıp sızmışken bile şefkatle okşayabilmektir.
Buna katlanamayanlar zaten aşık değillerdir.
Bu durumda evlilik; hoşlandığın insana karşı olan duygularını öldürüyor denilebilir…Zira aşıksan, aynı havayı solumak bile zevk verir, hep beraber olmak istersin, banyodan gelen su sesi bile onun evde olduğunun işaretidir ve huzur verir.
Ütülediğin gömleğin ona ne kadar çok yakışacağını düşünürsün…
Pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini hayal edersin.
On tane ayakkabısı varken, on birinciye sahip olmakla mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan vazgeçersin.
Zamanla olmaktan çok bir şeyler vermekten mutluluk duyduğunu keşfedersin.
Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek, dolabı düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olarak görülüyorsa, o kadının saçlarının hiç yağlanmadığını ve adamın geceleri terlemediği düşünülüyorsa, asla kavga edilmeyecek ve lavabo tamir edilirken dahi gülüşüp öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir evlilik değil, bir Amerikan filminde karakterlerden biri olmaktır.
Bu hayallerle yola çıkıldığında, damat ilk gece gelinin saçlarından onlarca firkete sökmeye çalıştığında, gelin ise damat firketelerini çıkaramayıp kuaföre söylendiğinde zaten evlilik sandıkları şey çatırdamaya başlayacaktır.
Evlilik, sadece aşk değildir
Evlilik; ev arkadaşlığı, sırdaşlık, ortak hesaba sahip mudilik, ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan bir akrabalık ilişkisidir.
Aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama tek başına ayakta tutamaz…
Aşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız, ama kış akşamları evde konyak içip geyik yapamayabilirsiniz.
Hala canınız sıkıldığında onu değil de annenizi arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik.
Aşk evlilikte gider gelir.Halıya kola döktüğünde aşk biter.Ama o, halıyı temizleyebilirsegene aşık olunur.
O aradaki sinir evresini aşabilenler, ellinci yıla kadeh kaldıranlardır.
Tahammül edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık evliliğin yalan olduğuna inanacaklardır.
Zafer, direnenlerin olur.
Can Dündar

Kan gurubu:)

Kan gruplarının insan kişiliği ile yakından ilgisi olduğu anlaşıldı.Japon uzmanlar farklı kan gruplarının erkekler ve kadınlar üzerindeki etkilerini konu alan bi araştırmasının sonuçlarını açıklarken, “İnsan vücudunun kimyası ile kişilik arasında önemli bağlar var. Kan grupları bunlardan biri.” dedi
A Grubu Kadını Para harcamasını çok sever. Seksi iç çamaşırlarına düşkündür. Çocukları çok sever ve çocuk sahibi olduktan sonra eşini ihmal eder. Değişikliği seven biridir.**
A Grubu Erkeği Düzenli yaşamayı sever. İyi bir dost ve konuşmacıdır. Birlikte olacağı kadını seçerken çok titiz davranır.B Grubu Kadınıİstek doludur. Sekse hiç hayır demez. Para konusunda eli ya çok açıktır ya da cimridir
B Grubu ErkeğiÖzgürlüğünün sınırlanmasından nefret eder. Kadınlara saygısı sonsuzdur.Hep neşe dolu bir aileye sahip olmak ister. Yemek konusunda son derece titizdir.
AB Grubu Kadını Erkeklerin yüreğini hoplatan elbiseler giymeye bayılır. Para konusunda tutumludur. Yemek pişirmekte, mükellef bir sofra hazırlamakta üzerine yoktur.
AB Grubu ErkeğiAile içinde mutlaka sözünün dinlenmesini, isteklerinin yapılmasını ister. Hoşgörülü ve kararlıdır. En iyi aşıklar bu gruptan çıkar. Eşine ev işlerinde yardım etmekten çekinmez.
0 Grubu KadınıMutfak masraflarından kısarak kendine hoş elbiseler alır. Çocukları biraz ele avuca geldiğinde hemen çalışma hayatına dönmek, toplumdaki yerini almak ister. Yemek yapmakla fazla uğraşmak istemez. Pratik yemekleri tercih eder.
0 Grubu ErkeğiAşık olduğu zaman birlikte olduğu kadını çok kıskanır. Kalabalığı sevmez. Son derece hareketli, çalışkan ve hırslıdır. Sevgilisine veya eşine sık sık hediye almayı sever.

14 Şubat 2009 Cumartesi

Kadın

Bir kadın çocuktur aslında.Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini de ister. Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını. Ama hiçbir kadın çocuk muamelesi görmek istemez. Söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister. Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz.Bir kadın güçlüdür aslında.Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunugörecektir. Ancak kadını gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.
Bir kadın sevgilidir aslında.İçinde her zaman sevgiyi taşır. Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay. kıramaz. Zor sever ama tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir. Ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette. Bunun nedeni ise engelleyemedikleri ‘acımak’ duygusudur.
Bir kadın yalnızdır aslında.Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisikarar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.
Bir kadın çılgındır aslında.Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez. Yaratıcılığının sınırı yoktur. Ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler. Hoyratça harcamaz yaratıcılığını. Sadece erkeğine saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü yaşamınız asla sıradan olmayacaktır.
Bir kadın hayattır aslında.Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek. su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz?Anlıyorsanız ne mutlu size.Anlamıyorsanız ne yazık ki yaşamıyorsunuz.
Can DÜNDAR

ADANALIM ÖZLEDİM SENİİİİİİİİİİİİ:)

Onur akın onun bana söylediği şarkılardan biriydi o benim canımdır ,o kıyamadığımdır güzel gözlüm güzel yüreklimdir ,herzaman beni sevdiğini bildiğim, hayatı için mücadele eden ,istediğini alan ,özlem duyduğum ,evet özlediğim her duygumu konuşabildiğim ,hayatımda iyiki tanıdım dediğim ,yüreğimde herzaman sevgiyle hatırlayacağım hatırladığımda herzaman sıcacık olacak yüreğim ,bana kendimi en zor ve berbat halimle bile çok özel bir insan olduğumu hissettiren ,hayatı sevmemi ona sarılmamı en önemlisi kendimi sevmemi,sevilecek değerli biri olduğumu herşeyden önce kendim olmam gerektiğini hatırlatan ,keşkelerimden kurtulmamı sağlayan dünya tatlısı ,bana hayatımda duyduğum en canı gönülden en samimi şekilde hitab eden ,ablam diyen canım nafiyem seni çok özledim senin bana ablacım bu şarkıyı duyunca beni hatırla dediğin inci tanem ama onur akın senin bana illalalah dedirtene dek söylediğin şarkıydı :)hatırladınmı canım kardeşim seni çok seviyorum o günler geri gelmesede iyiki yaşanmış sevgilerimle dualarım seninle .




NOT:
Altan civelek bu parçayıda ben çok seviyorum bu benim için ezberleyemediğim tek parça olma özelliği sürmekte ne kadar dinlersem dinleyeyim olmuyor sanırım şiveden dolayı ve bu durum beni çok mutlu ediyor şarkıları unutmaya çalışan biriyim hafıza boşalsında yerlerine dualar yerleşsin inşallah .

13 Şubat 2009 Cuma

Bu gün

Bu gün apartman komşularımızla günümüz vardı .sonraki günü ben aldım . .Gelince annemi aradım anneanemin hastalandığını söyledi üzüldüm tontonumun ağrıları varmış gelme kalsın dedi .Bu aralar öncelerden en özlediğim şeyin kafama esince çıkıp kitap araştırıp almak evimde olmayan hiç duymadığım incelediğimde ,beni kendine çeken ,al beni,oku lütfen diyenleri alıp gelmek özledim en çok keyif aldığım alışverişlerden birsidir kitap ,kitaplığımın büyümesi kalabalıklaşmasının beni korkutmayacağı kocaman bir odayı ayıracağım kocaman bir ev lazım :)kendim için değil kitaplarımı düşünüyorum :)

12 Şubat 2009 Perşembe

ANNEM:)

Bu gün annem geldi bu aralar ne zaman annemi özledim keşke gelse dediğimde annemi karşımda görüyorum .Annem yazdan bahsedince onu üzen bir olayı anlatınca gözleri doldu şuanda bile içim yanıyor onu öyle gördüğüm için onu çok seviyorum o olmasa sanki dünyada kocaman bir ağacım kaybolur gibi geliyor bazen ne kadar beni kızdırdığını düşünsemde aslında herkonuda haklıdır benim annem :)fedakardır bazen etrafından fazla yüklenmeler olduğu için bunalıyor aramızda çatışmalar oluyor aslında 30 senelik büyük yükleri var bitmez tükenmez memnun olmaz birsürü insan ,anneeeeeeeeeeeem seni seviyorum üzülmene dayanamıyorum her evladın söylediği gibi iyiki benim annemsin .Yarın anneannemi annemin yanından alıp getiricem 2 ,3 günlüğüne biraz değişiklik olsun ve annemin yanına eşinin amcası gelecek anneannem rahat edemez diye keşke kimse olmasada annemde 2,3 günlüğüne gelebilseydi he birde bizim çılgın kızımız rümeysa sultan kendileri kardeşim olurlar oğlumdan bir yaş küçük :)nrh kulağın çınlasın kardeş istiyorsunya pek cadı oluyorlar bir o kadar şeker rabbim gönlünüze göre versin .yine nerden nerye geldim ben oy oyyyyyyyy neyse herkes rabbime emanet :)

ÖDÜLLENDİRİLDİM :)


En sevdiğim şeylerden birisi mimlenmek bu ara :)sevdiğim arkadaşım candan tariflerhttp://kzmveben.blogspot.com/ beni mimlemiş mutlulukla kabul ettim şimdi görevimi yerine getiriyorum teşekkür ederim.
1.)Seni ödüllendiren bloğun linkini vermek
2.)Bu ödülü başka 7 blog sahibine linklerini vererek göndermek.
3.)Seçilen blog yazarlarını durumdan haberdar etmek
http://sultansofrasi-leyla.blogspot.com/
http://birkelebekolsam.blogspot.com/
http://lavantin.wordpress.com/
http://macerayolculuk.blogspot.com/
http://yasenince.blogspot.com/
http://nafi-hatipoglu.blogspot.com/
http://haydimutfaga.blogspot.com/
herkese kolay gelsin katılmayanlara küsmeli mi :( :)

11 Şubat 2009 Çarşamba

Temüüüüüüüüüüüzlüüük :)

Ohh mismis heyer olmasada çok içime sinmesede oldu işte birşeyler,biraz kitap koliledim raflar biraz tıkış olmaktan kurtuldu rahatladı herşeyin yeri olunca ,üstüstelikten kurtulunca evin içindeki enerji düzene giriyor aslında tüm evi paketlesem anca huzurlu olacağım :)ne güzel derli toplu tüllerimi ütüleyip taktım ,çamaşırlar yıkandı ,yarında biraz ütü var koli bulmak lazım yavaş yavaş biraz mutfak biraz kitaplar derken biter
EŞYA
Efendimiz eşya
Sabahı şerifleriniz hayırlı olsun
Afiyettesiniz inşaallah
İşte bütün hayatımız
Açık veya kapalı
Eşyaya hizmettir yaptığımız
Kitaplar çıkıyor karşımıza emrediyor okuyoruz
Kalemler geliyor kağıtlarla beraber Emrediyorlar yazıyoruz
Yolculuğa 'çık' diyor vapurlar merdivenler 'in' diyor.
Aynalar 'bak' demeden bakıyoruz
Camlardan geçip giriyor odamıza aydınlık ve sonra saat diyor ki 'uyan'
Biz el pençe divan;
Esir gibiyiz, köleyiz eşyaya ve onlardan alınan emir dairesinde de böylece gider
İnsanlar hükmediyor dünyaya ÖZDEMİR ASAF

Büyümüş bebeğimizi görmeye geldilerrrrr:)

Bu gün tülayın bebek misafirleri vardı ayşen ,zehra,nilüfer,ve biiiiiiz :)eltikuşlar güzel bir gün geçirdik .AYYY unuttum görümce hatunda vardı öldürürür beni unuttuğumu duysa :)tatlı cadım vildan aslında sabah erken kalktım kaşık helvası yaptım dünde sütlü tatlı yapmıştım onları paketledim ,ama son anda eşimin acele ettirmesi sayesinde bir tencere yemeğimi yaktım uzun zaman oldu hatta çok oldu unutmuşum yemek yakmayı rabbim affetsin akşam yemeği hazırdı yanık olarak :)öğlen giderken tüm camlar açıldı oda parfümü eve boca edildi evden kaçıldı:) bu gün ne kadar değiştiğimi hayatı ve olayları ne kadar olduğu gibi kabul ederek davranabildiğimi görme fırsatım oldu dışardan bir pencereden bakıyordum hayata ,yıllar geçtikçe aslında yaşadığım tüm olayların sebeblerini görmek ve hazmetmek güzelmiş teşekkür ederim herşey için ,hiçbirşey eskisi gibi olmıycak ama herşey daha güzel olacak umud ediyorum.

9 Şubat 2009 Pazartesi

Büyümüş bir kız çocuğu


  • Bir gün sen de anlayacaksın
  • Kalabalıklardan kaçıp dizlerini karnına kadar çekip ağlayacaksın
  • İşteo an özleyeceksin eski sevgilini değil pili bitmiş oyuncak ayını.
  • Yanından ayırmadığın, yatarken sarıldığın saflığını tel sarar kızıma tel sarar diyen babana benzemeyecek her erkeğin gözleri.
  • O küçük kız çocuğu değilsin artık ama birgün sen de ağlayacaksın!
  • Kenarları dantelli elbisesiyle saçlarıı ördüğün oyuncak bebeğini nereye koyduğunu hatırlaman gerektiğini anlayacaksın!
  • Tel sarar kızıma tel sarar diyen babana benzemeyecek her erkeğin gözleri.

    Ceyhun Yılmaz

Yalnızlık, Hiç Olmayan Bir Şeydir

Tekrar tekrar okunması gereken harika bir makale. Rabbim Neslihan Nur Türk'ten razı olsun.

Dışarıda kar boran, içeride tatlı bir ılıklık varsa, elbette evde oturmak güzeldir. Kim sevmez ki böyle zamanlarda, güven içinde pencereden dışarıyı seyretmeyi… Hele bir de senelerin yorgunluğu üzerinizde ve yaşınız oldukça ilerlemiş ise…
Şimdi kendisinden bahsedeceğimiz de, işte böyle yaşını almış, yüzünde pek anlamlı çizgiler oluşmuş, yetmişini aşkın, gül çehreli, tebessümlü bir nine... Adı, Nurhayat. Onu ne vakit görsem, gönül penceremde:
“-İşte…”, derim, “İşte ihtiyar böyle olmalı! Hayat dediğin, onunki gibi tefekkürün zengin ikliminde, nur ile aydınlanmış ve aşkla bereketlenmiş olmalı.”
Hani bazen yaşlılarla karşılaşırsınız.
“-De hele, ne anladın bu hayattan?” diye sormaya kalktığınızda, yüzünüze garip garip bakar, koca bir:
“-Hiiiç!..” çekerler.
Hayır. Nurhayat Nine, böyle durumlarda önce koca bir “iç” çeker ve anlatmaya başlar. Anlatır, anlatır, o konuşunca etrafındakiler de bıkmadan dinler. Dili öyle tatlı, konuşması öyle akıcıdır ki, kimse sıkılmaz sohbetinden…
Bütün ömrünü sünnete uygun yaşamış olduğundan, sıhhati de, morali de, güzelliği de yerli yerindedir. Elbet onun da saçları aktır. Elbet onun da alnında kırışıklar vardır ya, mübarek sanki nazarlık misâli… Ziyaretçileri hiç eksik olmaz. Hani, “bir ayağım çukurda zaten” deyip, dünyadan elini eteğini çekmemiştir. Ölüm korkusu içini doldurup, kendine ve çevresindekilere ağırlık da olmaz. “Aman da genç görüneyim; saçımı, dudağımı boyayayım” gibi bir düşünce, zaten aklının köşesine uğramamıştır. Hâlinden râzı olduğu için midir nedir, kendine has bir havası, anlatılmaz bir heybeti vardır. Ah bir görseniz, senelerdir abdestle temelli güzelleşen teni, nasıl da parlar!.. Başına örttüğü bembeyaz tülbentçiği ile cenneti hatırlatan bir hâldedir. Yanakları ölçülü bir olgunluktadır ve öyle tombul ninelerden de değildir.
Bir gün, ziyaretine gelen gençlerle arasında geçen konuşmalardan bazılarını, dilim döndüğünce aktarayım size. Gençlerden biri sordu:
“-Nurhayat Nine, burada yalnız mı yaşıyorsunuz?”
“-Güzel kızım benim, yalnızlık dediğin n’ola ki? Eğer bir evde tek başına yaşamaktan bahsediyorsan, evet, yalnızım. Ama ben hiç tek kalmıyorum ki... Gündüz ziyaretçilerim gelip gidiyor, gece arkadaşlarım…”
“-Gündüzü anladım da nineciğim, geceki mesele neyin nesi?”
“-Ne olsun evlâdım. Gece gündüz, sağımda ve solumda iki yazıcı melek… Biri hayırlarımı yazmakla, diğeri yanlışlıklarımı not almakla meşgul… Bazen Allâh’ın görünmeyen kulları gelir gider. Bazen bahçeden ya bir böcek, ya bir arı odamı şenlendirir. Onlar olmasa, «râbıtam» vardır evlâdım. Gözlerimi kapadığım ânda, sevdiğim karşımda, benimle sohbete koyulur. Hatta çoğu zaman, gecelerim, gündüzlerimden daha kalabalıktır. Anlayacağın, yalnızlık dediğin, aslında hiç olmayan bir şeydir. Zira hiçbir arkadaş olmasa, Rabbim vardır ve beni her ân görür, gözetir.”
“-Nurhayat Nine, biz, niye senin gibi hissedemiyoruz? Hep yanımızda birileri olsun istiyoruz.”
“-A canım kızım, bunu ben de istiyorum. İnsan, insana muhtaçtır. Paylaşmak, konuşmak, yardımlaşmak, dertleşmek için, herkes birini arar. Fakat zaman bana gösterdi ki, insanlar fânîdir ve gelir geçer. Hele de bencileyin ömrünüz uzun olursa eğer, nice sevdiklerinizin göçüp gittiğine şâhit olursunuz. Yaşanan bu ayrılıklarda gözler yaşarır, gönüller sızlar. Düşünün ki, Sevgili Peygamberimiz dahî, evlatlarının vefâtıyla hüzünlenmiştir. Fakat şunu söyleyen de O’dur: «İnsanlardan bir dost edinecek olsaydım, Ebu Bekir’i seçerdim.» Bu söze dikkat etmek lâzım çocuğum. «İnsanlar arasındaki dostum, Ebu Bekir’dir.» demiyor. «Dost edinecek olsaydım…» diyor. Demek ki çok özel, çok güzel yanları bile olsa, insana dayanıp kalmak doğru değil. Zira insan, zaaflarıyla var. Zayıf bir dala binen, ağaçtan tez düşer.
O hâlde, sev, yardımlaş, paylaş, selâmlaş, dertleş; ama dayanma!.. Dayanağın, Hak olsun. Dostun da… İşte o vakit, gelen de, giden de bir olur. Say ki, sen bir kıyısın, gelip gidenler dalga... Kimi okşar, kimi vurur, kimi değer geçer… Kimine mest olursun o dalgaların, kimine sinir… Kimi zoruna gider, kimi hoşuna… De ki: «Rabbim, şu deryanın sahibi sensin. O hâlde bana, mâhiyeti, şiddeti ve ziyareti ne şekilde olursa olsun, dalgalarını sevmeyi; fakat her birinin ne de gelip geçici olduğunu unutmamayı nasip et.» Zira dalga bazen bir kişi, bazen bir olay olur da imtihan bâbından geliverir.”
“-İmtihan?”
“-O, seni olgunlaştırmak için, Allâh’ın lûtfettiği bir ikramdır. Bazen rahatlık, şenlik, bolluk kisvesiyle; bazen de can sıkıntısı, zorluk, fakirlik kılığıyla geliverir. Kimi zaman dostlarla, kimi zaman düşmanlarla imtihan edilirsin. Bazen, kimsecikler olmaz da, kendi nefsinle boğuşursun. Zannetme ki imtihan olmak, hep boğuşmaktır. Hayır, bazen çok sever, sevdiklerinle imtihan edilirsin.”
Tam da burada, gençlerden biri derin bir “âh!” çekerek:
“-Yaramı deştin nineciğim!..” dedi.
“-Hayırdır kızım, ne yarası?” diye sorunca Nurhayat Nine, o genç:
“-Gönül yarası, gönül!” diye inledi.
Bu cevap üzerine sordu Nurhayat Nine:
“-Aman kızım, keşke her yara onun gibi olsa... Niye bu kadar dertlisin, söyle hele.”
“-Kara kaşlı bir yağıza âşığım nineciğim. Vallâhi bak, daha annem bile bilmiyor, ilk sana söylüyorum. Onunla gizli gizli buluşuyoruz. Bir saat görmesem, bir yıl geçti sanıyorum. O da beni çok seviyor. Ne zaman buluşsak bir parkta, el ele tutuşuyor, geziyoruz. Hele de bana sarıldığında, zaman dursun istiyorum be nine... Aah ah!”
“-Aşk acısıyla “âh” ediyorsan eğer, Rabbim senin gönlüne «aşk istîdâdı» koymuş olmalı kızım... Lâkin bu istidâdı zâyî etmemek gerek. Bir nîmetin israfı, o nîmeti yerli yersiz kullanmak, olmayacak kişilerin eline bırakmakla olur. Şimdi herkesi, anne-babanı da koy kenara, sadece kendi açından düşün... Zira kabre tek başına gireceksin, kimseyle değil. De ki: «Kişi, hiç sevdiğini ateşe sürükler mi?» Sen, hem onu sevdiğini söylüyor, hem de sarılıp gezmekten bahsediyorsun be yavrum. Söyle bakalım, günahı-sevabı bilir misin? Anneciğin sana helâli-haramı öğretti mi? Elbet, sen de takdir edersin ki, çok sevmek, Allâh’ın ölçülerini bir kenara bırakma hakkını kimseye vermediği gibi, bize de vermez.
Doğru, gönül ferman dinlemez; ama yaralar da böyle yanlış ilaçlarla iyileşmez. Aşk, en büyük zenginliktir. Ve bilir misin, varlıkta sabır, en zorudur. Düşünsene, hem birine deli gibi sevdâlı olacaksın, hem de ondan ayrı duracaksın. Zor iş… Ama zahmette rahmet olduğunu unutma!.. Hem, parklarda gizli gizli buluşmak da neymiş? Zaten seven, sevdiğinden ayrı mı kalır ki buluşsun be kızım. Sevenlerin buluşması gönüldedir. Biri diğerini anmakla buluşmuş olur. Bunun için de özel bir yere ihtiyaç yok. Her ân, her yer buluşma mekânıdır. Büyükler buna, «Halk içinde Hak’la olmak» derler. Önce halk içinde yârla beraber, ardından halk içinde Hak’la beraber…
Anlayacağın, kıymetini bilen için, «mecâz sevgi» pahası biçilmez kıymette bir basamak olur. Kalbinin Allah aşkına hazır, temiz bir mekâna dönüşmesi, en yüce buluşmalara hazırlanması için gerekli olmasa, “sevmek” denilen azâbı yaşamazdın. Azap dedimse, lezzetin en hasıdır, sev… Sev; fakat haddi aşma! Zira haddi aşman, neticesi hüsran olan işlere sürükler seni… Allah, bizi sevdiği için sınırlar belirlemiştir. O sınırların dışına taşarsan, hem sen, hem de karşındaki kişi zarar görür. Sanma ki, ayrı duranlar, kendilerine eziyeti sevdikleri için öyleler. Hayır!.. Onlar, Hakk’ın rızasını gözetmek çabasında olduklarından ayrılar. Fakat her ân, herkesten daha fazla birlikteler.
“-Ne yani Nine, şimdi sen, «Gitme, sevdiğinle gezme, dolaşma, ona sarılma!» mı diyorsun? Ben buna dayanamam ki…”
“-A benim tatlı kızım. Söyle bana. Sen o yağızı mı, yoksa kendi arzularını mı seviyorsun? Eğer onu seviyorsan, arzularını kenara koy da; sevdiğini de, kendini de yanlışa düşmekten koru!.. Ama eğer arzularının âşığıysan, o vakit «seviyorum» deyip, kendini kandırma!.. Kişi, nefsinin isteklerini, sevdiği kişi karşısında frenleyemedikten sonra, başka nerede frenleyecek!.. Sevdiğinin karşısında kendi arzularını unutamayan kişi, başka nerede unutacak?
Zaten şimdi, adını da koymuşlar bu işlerin. “Flört” diye bir laf çıkmış. Flört, n’olaki? Güyâ gezecek, tozacak, tanıyacak, beğenirse evlenecek... Eee, ya beğenmezse ne olacak? İnsan mal mı ki, sağına soluna bakıp, yok beğenmedim deyip tezgâha bırakacaksın. Hayır!.. Aslâ!.. Görür duyarsınız etrafta, böyle terk edilmişleri... Ne de büyük yıkımlar yaşarlar. Akıllı olmak gerek. «Akıllı olmak, nakle tâbi olmaktır.» Nakil ise, Peygamber Efendimiz’in bizlere aktardığı âyetler ve (hiçbir zaman hevâsından olmayan) bizzat söylediği sözlerdir. İşte böyle, nakle kıymet vererek sevdiğin vakit, adına “âşık” derler.
Biz zayıfız be çocuğum… Kendi arzularımıza göre yaşamaya, doğruları küçük aklımızla tespite kalkışırsak çoğu zaman yanılırız. Bir Müslüman’ın, attığı her adımda nakle tâbî olması zarûrîdir. Sevdiğin zaman da aynı… Bil ki, dedeniz rahmetli olduydu da, o güne kadar her ânım, onun yeni bir yanını keşfetmekle geçtiydi. Tanımak diye bir şey yok be çocuğum. İnsan sır… Lâkin işte sevmek var, hayırlı olacağına inanmak var, hüsn-i zan etmek var.
Hem, sana «Seni seviyorum.» diyene de iyi bak. Seni mi, yoksa seninle gidereceği arzularını mı seviyor, yokla!.. Seven, sevdiğini ateşe atmaz. Seven «sevdiğinden yalnız» kalmaz. İçten içe yanar da, sevdiğine tek bir kıvılcım sıçratmaz.”

İşte böyle, bizim Nurhayat Nine…
Bir başka sohbetine nasip olur da denk gelirsek, size birkaç kelâm aktarırız yine... O zamana dek, hadi bakalım, mâdem yalnızlık da hiç olmayan bir şeymiş, köylü köyüne, evli evine…

DOSTA OLMAK, DOST BULMAK DUASIYLA



Arkadaş evinize geldiğinde misafir gibi davranır
Dost geldiğinde buzdolabını açıp istediğini alır
Arkadaş senin ağladığını görmez
Dostunun omuzu ise senin gözyaşlarınla ıslanır
Arkadaş davetine katılınca bir paket hediye ile gelir
Dost sana yardım etmek için erken gelir; toparlanman için geç gider
Arkadaş, onu o yattıktan sonra ararsan rahatsız olur
Dost neden bu kadar geciktiğini sorar, derdini anlatmak için
Arkadaş bir kavgadan sonra her şeyin bittiğini düşünür ve bir daha telefonu acmaz.
Dost ise tekrar arar
Arkadaş senin daima onun arkanda olmanı ister
Dost ise her zaman senin arkandadır
Arkadaş zaaflarınızı öğrenir ve onları kullanabilir
Dost zevklerinizi öğrenir ve onlara hitap eder
Arkadaş zayıflıklarınızı bilirse başınıza kakar
Dost zayıflıklarınızı bilirse örtmeye çalışır
Arkadaş sıkıntınız olmadığında yanınızdadır
Dost sıkıntınız olduğunda size koşar
Arkadas en ufak hatanızda sızı sıler
Dost sıze bır sans daha verır
Arkadas sizi ikinci görmek ister
Dost ikinciniz olmaktan seref duyar
Arkadaslariniza siz huzur vermeye calisirsiniz
Dostlariniz size huzur vermeye calisir…
Yazi netten alintidir…

8 Şubat 2009 Pazar

Sevgililer Günü

Erken bir uyarı belki unuturum zaman bulamam diye aklıma gelmiş olanı paylaşmak istedim duam müslüman kardeşlerimin sevgilerini ,sevdiklerini,bir güne ,birgüle hapsetmemeleri
Yazan Prof. Dr. Ali AKPINAR
Pazartesi, 12 Şubat 2007
Hep söyleriz, bizim kadar kendi değerlerinden habersiz olan yahut değerlerini iç eden bir başka toplum yoktur, diye. İbn Haldun, zayıf toplumlar, güçlü toplumları taklit ederler, diyor. Gerçekten de bizler, kendi gücümüzü kaybedeliden beri güçlü toplumları her konuda taklit eder olduk. Oysa Hz. Peygamber ısrarla bizleri uyarmıştı başkalarına benzemek, başkalarına özenip onları taklit etme konusunda. O şöyle buyurmuştu: “Kendi arzusu ile bir topluma benzeyen onlardandır.” “Siz karış karış sizden önceki Yahudi ve Hıristiyanları izleyeceksiniz. Onlar bir kertenkele deliğine girseler,
siz de onlarla birlikte aynı deliğe gireceksiniz.” Yani işin sonunun nereye varacağına bakmadan, başınıza neler geleceğini düşünmeden izlemeye, taklit etmeye devam edeceksiniz.

Toplumun temel taşı aile kurumudur.
Güçlü toplumlar, güçlü ve sağlam temeller üzerine kurulan ailelerden oluşur. Bizim kültürümüzde aile kurumu, Allah’ın emri ve Peygamberin kavli ile kurulur. Bunun anlamı şudur, aile yuvası kurulurken Allah’ın ve Peygamberin bu konuda koyduğu ölçülere uyulur, yuva kurulduktan sonra da bu ölçüler çerçevesinde hayat devam eder/etmelidir.
Ne var ki söylemde bu ifade kullanılsa, yuvalar bu ifade ile kuruluyor gibi gözükse de; gerçekte Allah ve Peygamberin ölçülerine riayet edilmemekte ve çoğu zaman bu ölçülerin dışına çıkılmaktadır. Uygulamadaki tarafların tanışması, dünür olması, söz kesme, nişan, nikâh ve düğün merasimlerine baktığımızda ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.
Ne hazin ki kendi değerlerinin farkında olmayan insanımız, karşılaştıkları kimi problemlerin çözümünde kendilerine ait olmayan kültürlerden medet ummaktadırlar.
Sözgelimi üç yüz altmış dört gün annesini, babasını hatırlamayanlar, senede bir gün anneler günü yahut babalar gününde anne ve babalarını hatırlayarak, onlara karşı yükümlülüklerini yerine getirdiklerini sanmaktadırlar.
Kadını sömürü aracı haline getiren ve onu bir eşya gibi gören anlayış, senede bir günü kadınlar günü ilan etmekle kadının haklarını gözettiğini sanabilmekte ve insanları böylece kandırabilmektedirler.
14 Şubat Sevgililer Günü diye kutlanan gün de bunlardan biridir. Nedir bu günün tarihçesi, bu kutlama nereden gelmiştir, bunu hiç sorgulayanımız yok? Biz söyleyelim öyleyse:
Miladî 14 Şubat 270 Roma’da Papaz Aziz Valentine’nin dövülerek öldürüldüğü gündür. Bu öldürmeden 226 yıl sonra Papa Gelasius, Valentina’yi onurlandırmak için bu günü Aziz Valentine Günü ilan etti. Yine rivayete göre putperest Roma’da bu gün, genç kız ve erkekler arasında çekilen kur’alar ile arkadaşlıklar kurulur ve bu gün flört bayramı olarak kutlanırdı. 1800’lü yıllarda Amerika’da bu tarih ilk defa Sevgililer Günü olarak kutlanmaya başlandı.
Şimdi soralım bu gün ve kutlamanın bizimle ilgisi ne? Özellikle din/İslam denilince nasırları sızlayan çevrelerin, bir putperest geleneğini ve bir Aziz’in ölüm yıldönümünü kutlama yarışına girmelerine ne demeli? Bin dört yüz küsur sene önce insan aklı ve eliyle bozulan Tevhid dinini yenileyen Hz. Peygamberin mesajını, çağdışı ve gericilik olarak görenlerin iki bin yıl öncesinin kutlamalarını çağdaşlık olarak lanse etmeleri nasıl izah etmeli?
Tekrar başa dönecek olursa, aile toplumun en önemli dinamiklerindendir. Kültürümüzde aile yuvası gücünü, kuruluşundan itibaren kendi dinî değer ölçülerinden alır. Bizim kültürümüzde aile Allah’ın emri ve Peygamberin kavli ile kurulur.
Peygamberimizin aile hayatı, en güzel örnek olarak bize sunulur. O bize, kadın-erkek ilişkileri konusundaki evrensel ölçüler sunar. Onun bu konudaki örnekliği, bugün de hepimize ışık tutmaya devam ediyor ve o sözleriyle bizi aydınlatmayı sürdürüyor. Tabiî ki ona inanan, ona bağlanan ve onu selamlayanlara. Sevgililer Sevgilisi Hz. Muhammed Mustafa buyuruyor:
"Sizin en hayırlınız, ailesine karşı iyi davrananınızdır. Ben, aileme karşı en iyi davrananınızım. Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı iyi davrananlardır."
"Müminlerin iman bakımından en mükemmeli ahlakî bakımdan en güzel olan ve ailesine şefkat ve mülayemetle davranandır." 1
"Kadınlara karşı hep hayır tavsiye edin. Zira onlar sizin yanınızda birer emanettir." 2
"Eşlerinize yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, sakın onları dövmeyin ve onları incitecek çirkin sözler söylemeyin." 3
"Harcayacağın tüm harcamalardan dolayı, Allah'ın izniyle mükâfat alacaksın. Hatta eşinin ağzına verdiğin bir lokmanın bile karşılığını alacaksın." 4
"Sizden biri hem karısını köle gibi döver, hem de utanmadan sarılıp yatar" 5
"Kadınları, ancak kötüleriniz döver" 6 buyuran Hz. Peygamber, bu konuda en güzel örnekliği kendisi sunmuştur.
O, Yüce Allah'ın "Eşlerinizle en güzel bir biçimde geçinin" 7 emrini en güzel bir biçimde uygulamıştır.
O, eşleriyle en güzel bir şekilde geçinmiş, onlara her konuda yardımcı olmuş, ev işlerinde onlara ortak olmuş, onlara asla bir fiske vurmamıştır. Onları hayatlarında ve vefatlarında her zaman hayırla anmıştır.
O, "Ey Aişe, bu gece bana, Rabbime ibadet için izin verir misin?" 8 diyerek nafile ibadet için eşlerinden izin isteyecek kadar ince bir ruha sahiptir. Kadınların çokça dayak yediği günümüz dünyasında, kadını dövmeyi İslam’ın gereği gibi görenler, Hz. Peygamberin bu örnekliğini göz önüne getirmek zorundadırlar.
Peygamberimizin yirmi üç yılda insanlığa tebliğ ettiği dinin özeti mesabesinde olan Veda Hutbesinde de şu önemli cümleler yer almıştır:
"Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu konuda Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız.. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinde hakları vardır..”
Hz. Aişe hakkında "Halkın en sevimlisi kadınlardan Aişe, erkeklerden Ebubekir'dir" diyerek Hz. Aişe'ye ve kayınpederine iltifat etmiştir. Eşlerine karşı son derece yumuşak huylu ve şakacı olan Peygamberimiz, Hz. Aişe ile yarış yapmıştır.
Hz. Aişe'nin hastalığında "Ben sağ iken ölsen de namazını kılıp sana dua etsem" diye latife yapmış, Hz. Aişe de "Beni defnettikten sonra dönüp bir hanımla evlensen, ben yine de seninle olurum!" diyerek karşılık vermişti. Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Peygamberimiz ev işlerinde eşlerine yardım eder, et-kabak doğrar, evi süpürür ve çeşitli hizmetler görürdü. 12 O, eşlerinin yanına güzel kokular sürünerek giderdi.13
Nadir oğullarıyla Hicretin 7. yılında yapılan Hayber savaşında babası ve kocası öldürülerek esir düşen, daha sonra da Hz. Peygamberle evlenen Hz. Safiye "Babamın ve kocamın öldürülmesine neden olduğu halde Allah'ın Rasülü beni hoşnut etti" diyerek Hz. Peygamberin güzelliklerini özetler. Nitekim Peygamberimiz iki dizini birleştirerek durur ve eşi Hz. Safiye onun dizlerine basarak devesine binerdi. Onu 'Yahudi kızı' diye hakir gören kumalarına karşı Hz. Peygamber şunları söylemesini tavsiye etmişti: "Benim kocam Muhammed, babam Harun, amcam ise Musa'dır." 14
Hudeybiyye anlaşmasında çaresiz kalan Hz. Peygamber eşi Ümmü Seleme ile istişare etmiş ve onun teklifi doğrultusunda hareket etmiş ve problem böylece çözülmüştü. 15 Bir hadislerinde o, şöyle diyordu: “Kendilerini ilgilendiren konularda kadınlarla istişare ediniz…” 16
Hanımları ile arasında ufak tefek tartışmalar olmuş, ama onların hepsini en güzel bir şekilde tatlıya bağlamasını bilmiştir. Eşleri, onun yanında rahatlıkla fikirlerini söyleyebilir ve hatta onunla tartışabilirlerdi.
Sevgili eşi Hz. Âişe’nin dayak konusunda eşinin durumunu şöyle özetlemiştir: “Peygamberimizi ne bir hizmetçiye ve ne de bir kadına vururken asla görmedim. O, mübarek eliyle hiç kimseye asla vurmamıştır.” 17 Kadının dövülmeye devam ettiği günümüz dünyasının bu konuda da onun örnekliğine şiddetle ihtiyacı vardır.
Karı koca olarak can yoldaşlarımız ve hayat arkadaşlarımıza bu mesajlar doğrultusunda bir yaklaşımı esas almalı ve ömür boyu sürecek olan kutlu aile ilişkilerimizi bize ait olmayan, bizim değerlerimizle bağdaşmayan bir tek gün ile geçiştirmekten kurtulmalıyız. Hediyeleşeceksek -ki hediyeleşme Peygamberimizin sünnetidir- onu bu günün dışında daha sık olarak yaşatmalıyız.

Prof. Dr. Ali AKPINAR
Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Tefsir Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi

7 Şubat 2009 Cumartesi

CUMARTESİ

Bu sabah ezanı kalktıktan sonra uyku tutmadı namazdan gelen eşim hadi hazırlanın annem geldi kahvaltıya gidelim dedi bizi resmen uyuyauyuya ve sürükleyerek annemlere götürdü hiç bukadar zor gelmezdi bu kansızlık hiçbirşey için istek bırakmadı bende bu sonra sürünerek giden ben elti kuşları görünce güller açtı geceye kadar kapanmadı 23 00 de eve geldik :)annem ışın tedavisi görüyor birde küçük bir yumru daha çıkmış tedavi sırasında boyun bölgesinde ,sürekli hastaneden cenazeler çıktıkça moral olarakta çökme oluyor sanırım ,ama bizim becerikli hatun ordada boş durmamış kendini avutup zaman geçirmek için örgü örmüş neler yapmış neler hastane çeyizimi yaptın deyip güldük ,bu gün hayrunnisaya hareketlerine konuşmalarına çok güldü bana teje(teyze) diyor ,addım (attım),annemmm ,abbacı ,abici,babacımmm,birde küçük erkek nafi paşa aradı onunla telefonda konuştular ,balım onuda özledik sesine bile çığlıklar koptu evde hayrunnisa çok heyecanlıydı söyleyebildiği ve söyleyemediği bütün şirin dilini kullandı :)karşı tarafta aynen rabbimden bukadar güldüğümüz için af diliyorum ama çok güzeldi kahkalarla güldüm onları çok seviyorum tüm elti kuşları gurbet kuşunuda sakın kıskanma o hülüşün işi :)Rabbim seni çok seviyorum ,peygamber efendimizi çok seviyorum ,ailemi çok seviyorum................................. ,blog arkadaşlarımı çok seviyorum :)kendi sevginden fazla sevgileri terbiye etmeyi nasip eyle .

OLMALI

İnsanın eşi olmalı, bakarken yüreğinin kabardığı, gözlerinden gözlerine yüreğinin aktığı...aşık olduğu bir eşi olmalı! Sabah gözlerini açtığında, yanında olduğunu görüp, şükürler etmeli Yaradana. Koklamalı saçlarını. Uyuyan eşine şefkatle bakıp, usulca dokunmalı yüzüne, varlığını hissedebilmek için. Parmakları titremeli, incitirim korkusuyla. Sürekli çağlayan bir pınar olmalı gönlü...kramplar girmeli midesine, onsuzluk aklına geldikçe! Rüzgar onun kokusunu getirmeli, yağmur onun sesini. Elleri yanmalı ellerini tutabilmek için. Akşam onu görecek diye, pırpır etmeli yüreği. Kelebekler gibi olmalı insanın kalbi. Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan, eve dönerken eşi. Beklemek asırlar gibi uzun gelmeli. Gelişi ile sonsuz bir nur dolmalı içine. Yüzüne baktığında, konuşmadan anlamalı derdini, tasasını, öfkesini, sevincini, coşkusunu...vs. Güven duymalı, herşeyiyle. Başını göğsüne koyup, huzurla uyuyabilmeli, tüm düşüncelerinden arınmış olarak. Babası, abisi, arkadaşı, dostu, sırdaşı, anası, çocuğu olmalı...Şımarabilmeli yanında. Kıskanılmalı zaman zaman da... Bir eşi olmalı insanın!!! Sabah yolcularken işine, içi acımalı, daha yollarken özlemeye başlamalı. Seni şimdiden özledim!!! Akşam dönüşünü beklemeli sabırsızlıkla. Gözleri yollarda kalmalı ve kapıyı çalmadan açmalı...aşkla karşılamalı, hasretle sarılmalı boynuna, özlemle koklayıp, öpmeli, yıllarca uzak kalmışcasına! Her günü bir başka güzel olmalı yaşamın, bir başka özel, bir başka soluklanmalı her anında. Verdiği hiç bir şeyin yeterli olmadığını düşünüp, kahrolmalı, daha fazla ne yapabilirim diye düşünmeli. Mutluluk saçmalı etrafına. Bir eşi olmalı insanın, cennetten köşe almışcasına sevdiği, sakındığı, bakmaya kıyamadığı...Her bir hücresinden aşkın fışkırdığı, çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı!!!
ALINTI

6 Şubat 2009 Cuma

BOYKOTA DEVAM

> Boykotun zararı 370 milyar dolar!> BOYKOTA DEVAM YAPILAN BOYKOTLAR ETKİSİNİ GÖSTERMEYE BAŞLADI ALLAH HEPİNİZDEN RAZI OLSUN LÜTFEN ARKADAŞLARINIZIDA DAVET EDİN!!!!!!> > Yahudi Mallarının Boykot Edilmesi İle Yol Açtığı Zararlar;> > *** Hindistan’ın 127 milyar dolar> > *** İran’ın 62 milyar dolar> > *** Türkiye’nin 26 milyar dolar gerçekleştirdiği kaydedildi.> > > > İsrail’in TEK TARAFLI ATEŞKES kararı almasındaki en büyük faktör, Türkiye Ve Dünyanın Diğer İslam ülkelerinde başlatılan boykot kararlarıdır. Yahudi mallarının boykot edilmesi ile Yahudilerin çeşitli ülkelerde zararları şu şekilde açıklanmıştır.> > > Dünyadaki Müslüman ve diğer dinlere mensup ülkelerinin, boykot eylemi başlattığından bu yana, Yahudi malları ve hizmetleri, üreten ve satan firmalara açtığı toplam zarar, yaklaşık "370 milyar dolar"" olarak açıklandı. > Dünyada pazar paylarını araştıran şirketler tarafından yapılan bu açıklamada, en büyük boykot eylemini Hindistan’ın (127 milyar dolar) daha sonra İran’ın (62 milyar dolar) ve üçüncü olarak Türkiye’nin (26 milyar dolar) gerçekleştirdiği kaydedildi.> Boykotun devam etmesi halinde, Yahudi firmaların, çok zor duruma düşeceği, hatta iflas edebileceği kaydedildi. > Yahudi lobileri tarafından ACİL ACİL ACİL başlıklı yazı ile ABD hükümetine verdiği yazıda; tahmini açıklanan bu zararın, Yahudi malı ve hizmeti üretip satan firmaları derin bir şekilde yaraladığı açıklanmıştır, > > Musevilerin ACİL olarak sunduğu yazısında; ABD hükümetine bu konuda bir girişimde bulunup, İsraillin ACİLEN, hiçbir şart ve koşul gözetmeksizin derhal ateşkesi kabul etmesi ve hemen GAZZE den geri çekilmesi isteniyor. Zaten zor durumda olan ABD ekonomisine bir darbe de, karar alınan boykotun bu boyutlara ulaşması ile gerçekleşti.> > Boykotun devam etmesi halinde iflasın eşiğine gelecek olan firmalara, İsrail ve ABD tarafından maddi kaynaklar aktarılmasını öngören bir projenin üzerinde çalışıldığı da kaydedildi.> Boykotun, mevcut hali ile devam etmesi halinde, Yahudi firmalara aktarılması planlanan kaynak miktarının 1 trilyon dolar olduğu ifade edilen açıklamada, boykotun genişlemesi ile ABD ve İsraillin ekonomik bir kaosa sürükleneceği tehlikesine işaret edildi.> > Bu sebeple, ACİLEN ABD ye çağırılan İsrail dış işleri bakanına, işgalin 12 saat içinde bitirilip, en geç 1 hafta içinde GAZZE yi boşaltması istendi. Bunu yapmadığımız taktirde, yandaş firmalarımızın hepsinin, alınan boykot kararı ile darboğaza gireceği, ve hatta boykot büyürse iflas edceği, bu sonucunda ise, ABD ve Yahudilerin (İsrail) biteceği anlamına geldiğini aktarıldı.> > Filistin işgali ile başlatılan bu boykottan zor duruma giren bu firmaların, ABD ve İsraillin gücüne olan katkılarının unutulmaması gerektiği kanaatine varıldı. Aynı günün gecesi, İsrail, hiçbir şart koşmaksızın, acilen, tek taraflı ateşkes kararı alıp, 1 hafta içinde de, GAZZE den çekileceğini açıklamıştı> > 1) ALLAH VE HZ. MUHAMMED ( S.A.V ) AŞKINA , BU HABERİ YAYIN.> > 2 ) ALLAH VE HZ. MUHAMMED ( S.A.V ) AŞKINA , DURMAK YOK BOYKOT’A DEVAM.> > 3) ZALİMİN BELİNİ KIRMAK ANCAK EKONOMİSİNE DARBE İNDİRMEKLE OLUR.> > 4 ) UNUTMA ARKADAŞ, ZALİME GÖSTERECEĞİN TEPKİYİ ALLAH MUHAKKAK BEREKETLENDİRECEKTİR.

CUMA

Bu gün sabah kahvaltısı için ayşene davetliydik gerçi bizim muhabbet ikindiyi buldu ama artık kusura bakmasın ,maşallah döktürmüştü hatun becerikli ne denir .Bende misafir çağırmak istiyorum yeni bir evde yenilenmiş bir selda olarak :)herkesten dua istiyorum .Emlakçıya gittim geçenlerde geniş yüksek kat ,güzel ısınan ,güneşi içinde,geniş ,uygun fiyatlı olsun dedim emlakçı güldü haklı olarak adam demiştirki öyle bir yer bulursan haber ver ben tutarım :)aman dua değilmi rabbimden istiyorum aslında kendi evim olsun arzusundayım nasip, rabbim tüm evsizlere nasip et içinde bizede ,amiiiin .Arada geziyorum hep gözüm evlerde heryer kiralık tokiden dolayı boş emlak fazla ama artık temiz düzenli biryer olsun istiyoruz birde bebek olsun içinde neşeyele huzurla büyüsün abisiyle bizimle .

Hastalık ve dua

Evde bir yandan temizlik yapıyorum bir yandan özenle biriktirdiğim ütü ve çamaşır dağıyla mücadeleye girdim 2 hafta evde durmadım ev bu halde ya çalışan bir hanım olsam yada hergün gezmeyi gezmeye eklesem gece gündüz gezinsem ne yaparmışım :)ay ne pasaklı olurmuşuuuum .Akşama kadar işlerle uğraştım .sanırım kansızlığım yeniden başladı her tarafım ağrıyor hiç ayakta duramıyorum eklem yerlerimde değişik bir acı var sanki damarlarım tıkanmış kan gitmiyor gibi çok değişik birşey ne kadar uyumaya çalışsamda dinlenemiyorum daha yeni kan şurubu içtim ben ne zaman bitti anneanneden miras kaldı anemi annemde ,bende ,kardeşimde ah be hatun şöyle antika bir broş bıraksana :)bıraka bıraka anemi mi bırakılır?:)ve sinirlerim laçka oluyo artık ezberledim bana ne oluyo demiyorum ve aşırı tatlı deliliği gelsin kilolar ama bana yakışıyorrrrrrr YALAN hiçkimseye yakışmıyor :)ama şikayet yok dua vakti ALLAHIM tüm arkadaşlarımın dualarını kabul eyle sıkıntılarını al üzerlerinden ,borçlarını ödemeyi nasip et sevdiklerine kavuştur (adamla nrh )onlarıda elifle buluştur .Dünya ve ahiret saadeti nasip eyle ,evlatlarımıza zihin açıklığı ver hayırlı insanlarla karşılaştır ,anne babalarımıza sağlık sıhhat ver ,eşimede gönlünde dilediği dillendiremediği dualarını katıyla kabul eyle dünya ve ahiret huzuru ver senin kulluğundan ayırma tövbelerimizi kabul yaptıklarımızı makbul eyle sevdiklerinden olmayı sevdiklerini bulmayı nasip eyle rabbim amiiiiiiiiiiiiiiiiin.

5 Şubat 2009 Perşembe

TINGIR, kerebiç ,dolmataşı:)

kocacık maraştan geldi .Bana hiç anlam vermediği ama kırmayıp aradığı ve bulduğu kerebiç kalıbı ve dolma kapağını getirdi :)niye bukadar sevindiğime kimse anlam veremedi valla bilmiyorum mutfak eşyasına deli oluyorum ama hiçbir mutfağada sığamıyorum doğal olarak kendim mutfağım olsa herşeyin yeri olacak inşallah :)birde kendileri görüp beğendikleri küçük bir kova getirmişler saolsun bizim köydeki tıngırlara benziyor çok şirin ilerde balkonuma kömür koyarım diye geçirdim aklımdan :)şuanda evsiz ortada duran patateslerime evsahipliği yapmaktalar.Eşimin gelmesine sevindim onun çok uzağımda olmasına dayanamıyorum yıllarca çok iş gezmelerinden sonra bir tahammülsüzlük var çok ta isteyerek gönderemiyorum oğlum olmasa daha zor gelirdi iyiki o var aksine onlarda çok seviyorlar gezmeyi :)gezgüçlerim benim

ESMAÜ'L HÜSNA'YLA NASIL TEDAVİ YAPILDIĞINA DAİR

  1. BİYOLOJİ İLMİNİN MUCİDİ DR.İBRAHİM KERİM ANLATIYOR;

    Esmaü'l hüsna'nın tüm hastalıklara şifa olduğunu keşfettim, gözümle şahit olduğum bir olayı anlatayım: Benim yanımda bir arkadaşımın iki gözü iltihap tutmuş,kıpkırmızı kesilmişti.İki elini gözlerinin üzerine koyarak "YA NUR- YA HABİR- YA VEHHAB" Esmaü'l şeriflerini okudu. 10 dakika içinde Allah'ın lütfuyla gözleri eski haline geldi.
    KEMİK HASTALIĞI ----EL KAVİ TANSİYON--------EL HAFIZ DİZ HASTALIĞI------- EL RAUF KULAK HASTALIĞI--------EL SEMİ SAÇTAKİ KEPEK--------CELLE CELALUHU KALIN BAĞIRSAK HASTALIĞI-----------EL NAFi KALP RAHATSIZLIĞI------EL NUR YAĞ BEZLERİ VEYA ÇİBAN--------EL NAFİ KALP DAMARLARININ TIKANMASI------EL VEHHAB AKCİĞER HASTALIĞI-----------EL CEBBAR SİNİR HASTALIĞI---------EL MUĞNİ OMURGA HASTALIĞI---------EL BEDİ BAŞ AĞRISI--------AL ĞANİ SAÇ DÖKÜLMESİ-----------EL KAVİY GUATR--------EL CEBBAR KALP KASLARI AĞRISI--------------EL CEBBAR GÖZ HASTALIĞI-------EL NUR, EL BASİR,EL VEHHAB DAMAR HASTALIĞI----------CELLE CELALUHU GÖZÜN İNCE DAMARLARININ RAHATSIZLIĞI------EL RAUF KANSER-----EL LATİF,EL ĞANİ,EL RAHİM PROSTAT HASTALIĞI-------EL HADİ SİNÜZİT----------EL RAFİ MİDE HASTALIĞI------EL REZZAK BACAK RAHATSIZLIĞI-----EL MUTEAL BÖBREK HASTALIĞI------EL HAYY KARACİĞER HASTALIĞI------EL REŞİD BAĞIRSAK HASTALIĞI-------EL SABUR MESANE RAHATSIZLIĞI------EL BARİ PANKREAS--------EL BARİ BÖBREK ÜSTÜ BEZİ-------EL REZZAK RAHİM HASTALIĞI--------EL HALİK ROMATİZMA---------EL MUHEYMİN GÖZ SİNİRLERİ--------EL ZAHİR

gazzede bir sınıf


ALLAHım onlara güç ver. Ne desem içimdeki yangını anlatamam ne söylesem o küçük yüreklerin dili olmaz acı sadece acı ve çaresizlik var rabbim sen koruyucusun onların yüreklerini ancak sen onarırsın sen bağışlayıcısın affet bizleri hiç bir şey yapmayan seyirci olan bizleri affet demeye utanan bizleri .

Kur'an İle Konuşan Kadın

Tebe-i Tâbiîn neslinden Abdullah ibn Mübarek r.aleyh anlatıyor: Hacca gidiyordum. Irak-Suriye topraklarından geçerken yalnız birkadına rastladım. Selâm verdim; selâmımı "Söz olarak Rahîm bir Rabden selâm sözüdür onların duyacağı" (Yâsîn:58) âyetiyle aldı. "Buralarda ne yapıyorsun?" diye sordum. "ALLAH kimi yoldan çıkarmışsa, ona yol bulduracak yoktur" (A'râf: 186)âyetini okudu. Anladım ki, yolunu kaybetmiş. Nereye gittiği soruma "Bir gece kulunu Mescid-i Haram'dan alıp Mescid-i Aksâ'ya götürenALLAH'ı tesbih ederim" (İsrâ: 1) âyetiyle karşılık verdi. Anladım ki,geçtiğimiz hacc mevsiminde haccını tamamlamış, Kudüs'e gidiyor. "Ne zamandan beri böyle yolunu kaybettin?" dedim. "Tam üç gece (yani üç gündür)" (Meryem: 10) dedi. Yiyecek verme teklifinde bulundum. "Sonra orucunuzu gün batıncaya kadar tamamlayın" (Bakara: 187)âyetini okudu. "İyi de Ramazan'da değiliz" dedim. "Kim ALLAH için nafile bir hayır yaparsa, ALLAH her hayrınkarşılığını verendir, her şeyi hakkıyla bilendir" (Bakara: 158)âyetiyle cevap verdi. "Yolculukta oruç açılabilir" dedim. "Ama orucu tutarsanız, bu hakkınızda daha hayırlıdır" (Bakara: 184)âyetini okudu. Niye benim gibi konuşmadığını sordum. "Ağzından tek bir söz bile çıkmasın ki, yanında onu gözleyen ve o sözükaydetmeye hazır bir gözcü bulunmamış olsun" (Kâf: 18) dedi. "Kimlerdensin?" diye sordum. "Bu konuda bilgin yok (ailemi söylesem de tanımazsın). Sonra göz de,kalb de (görmeden, kesin bilgiye dayalı olmadan verdiğin her hükümden)sorumludur" (İsrâ: 36) âyetiyle cevap verdi. "Hata ettim, hakkını helâl et!" dedim. "Bugün size kınama yok. ALLAH, sizi bağışlasın" (Yusuf: 92) dedi. Deveme bindirip kafilesine ulaştırma teklifinde bulundum. "Hayır adına ne işlerseniz ALLAH onu bilir" (Bakara: 215) âyetiylemukabele etti. Devemi yanına getirdim. Binecekken, "Mü'min erkeklere söyle, bakışlarını sakınsınlar" (Nûr: 30) âyetiniokudu. Gözlerimi çevirdim; binecekken deve ürküp kaçtı, bu arada elbisesi azyırtıldı. "Başınıza musibet olarak ne gelirse, bu bizzat işleyip, onu haketmeniz sebebiyledir" (Şûrâ: 30) âyetini mırıldandı. "Sabret, deveyi bağlayayım!" dedim. "Bu hususta Süleyman'ı anlayışlı ve daha isabetli davranırkıldık" (Enbiyâ: 79) âyetini okuyarak, devemi yönlendirme konusundabenim daha başarılı olduğumu kasdetti. Deveye bindi ve "Bunu bize baş eğdiren ALLAH'ı tesbih ederim; yoksa bunu bizbaşaramazdık. Ve sonunda şüphesiz Rabbimize döneceğiz!" (Zuhruf:13-14) âyetlerini okudu. "Haydi!" diye deveyi hızlandırdım. "Yürüyüşünde (ve davranışlarında) vakur ol ve sesini yükseltme.Seslerin en çirkini, (bağıran) eşeğin sesidir!" (Lokman: 19)mukabelesinde bulundu. Yürürken şiir okumaya başladım. "Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun!" (Müzzemmil: 20) dedi. "Şiir okumak haram değil ki!" dedim. "Bu hususu ancak gerçek idrak ve basiret sahipleri düşünüpanlar!" (Bakara: 269) cevabını verdi. Bir süre gittik; sonra evli olup olmadığını sordum. "Ey iman edenler! Cevabı verildiğinde sizi üzecek meselelerdensormayın!" (Mâide: 101) âyetini okudu. Derken kafilesine ulaştık ve "Kafile içinde kimsen var mı?" dedim. "Mal ve evlât dünya hayatının süsüdür!" (Kehf: 46) dedi. Anladım ki, evlâdı var. İsimlerini sordum. "ALLAH İbrahim'i dost edindi; ALLAH Musa ile konuştu; Ey Yahya,Kitab'a kuvvetle tutun!" (Nisâ: 125, 164; Meryem: 12) âyetleriniokudu. "Ey İbrahim, ey Musa, ey İsa!" diye kafileye seslendim. Nur yüzlü üçgenç "Buyur!" diye çıkageldi. Onlara para verip, "Bununla içinizden birini şehre yollayın! Yemeklerin helâl ve temizolanına baksın ve size bir yiyecek getirsin. Dikkatlidavransın!" (Kehf: 19) dedi. Yiyecek gelince bana, "Geçmiş günlerinizde yaptıklarınızın karşılığında şimdi afiyetle yiyipiçin!" (Hâkka: 24) dedi. Çocuklara, "Annenizin bu durumunu bana söylemezseniz bu yemektenyemem!" dedim. "Annemiz" dediler,"Ağzından Cenab-ı ALLAH'ın gazabını çekecek yanlış bir söz çıkarkorkusuyla 40 yıldır böyle sadece Kur'an'la konuşur." Abdullah İbn Mübarek r.aleyh, bu hadiseyi Kur'an'da her şeyinbulunduğuna delil olarak anlatırdı .ne mutlu keşkelr olmasa iyi böyle bir birikime sahip olmayı istiyorum rabbim seni seviyorum sevdiklerinden olmayı istiyorum cemi cümlemizin inşallah.

1 Şubat 2009 Pazar

OĞLUM:)

Benden küçüklüğünü anlatmamı çok ister bu yüzden onun hatıralarını olurda unutursam olurda anlatamassam diye küçük notlar halinda yazmak istiyorum doğumu benim 2 yaşında geçirdiğim kazadan kalma bir hasardan dolayı 25 gün gibi bir süre erken zezaryanla dünyaya geldi solunum probleminden dolayı 5 günlük bir küvez macerası oldu köyden gelen büyük dayısı onu bayramlarda gördüğünde hala inanmıyorum bu çocuğun büyüyüp delikanlı olacağına hiçde inanamamıştım hatta geline çok üzülmüştüm der ama bizim akıllı olğlumuz hiçde düşünüldüğü gibi bir çocuk olmadı gayet iştahlı ,uykusu düzenli gece saat 11 de 1 saat karnını doyururdu sabah ezanına kadar uyurdu hiç gece uykusu bölünüp uyanan bir anne olmadım çok şükür çok tatlıydı tek derdimiz ona kıyafet yetiştirmekte zorlanırdık bu ay giydiği kıyafeti sonrakinde giydirmek zor olurdu:)halada öyledir bu seneki forması ikinci dönemde zor olur :)bebekliği hızla geçti doyamadım hala resimlerde severim geçenlerde keşke küçüklüğüme dönsem dedi niye dedim kendimi severdim çok tadluuu dedi :)deli çocuk 5 6 yaşına kadar R leri söyleyemedi onlar hep Y diye çıkardı hala aklımda sesi incecik en çok anne dedem beni çayıyo düğüne didcez diye tepinmesi beni sinir ederdi.Gezme hastasıydı halada öyledir sever gezmeyi gezgüççç:)Onun hamileliğim döneminde büyük sıkıntı içindeydim annemin evlenme meselesi vardı bana çok acı verdi o dönemde olması yavrum sanki bunu hissederdi hiç kımıldamazdı sanki benim ağlamamı dinlerdi sonradan bunun benim arabeskliğimle alakası olmadığını tamamen kazaanın açtığı bir sebebten olduğunu öğrenmiş bulunuyorum:)sonra annem oğlumun doğduğu gün nikahlandı tamamen tesadüf daha 25 gün vardı annem bilmiyordu ama o dönem çok kızgındım özel bir durumuda olduğu için birazda dediğim gibi acıtasyonlarla büyütülmüşüm arabesk takılıyormuşum ay benim başıma nasıl gelirrr buuuu diye yana yakıla ağlardım tamamen delilik :)neyse bu oğlumun hatırası yine nerden nereye ama birazda geçmişle vedalaşma ve hesaplaşma oldu neyse bu günlük bu kadar aklıma geldikçe oğlumu anlatırım .

içimden onu anlatmak geldi :)MUHAMMED YASİN


Onu ne kadar sevdiğimi hergün dile getirsemde neden burda bahsetmedim diye hayıflanmamak için zamanı geri alamıyacağımız bir gün keşkelerimin arasına eklememek için seni çok seviyorum ,rabbini tanıyan mutlu bir insan olman güzel bir insana aşık olup güzel bir yuva kurabilmen için dua ediyorum sevdiğin bir işin olsun aklını ,dilini ,bedenini güzel işler için kullanan bir kul olman beni ogün bulunduğum yerde mutlu edecektir güzel kuran okuyan okuduğunu anlayıp hayatında yaşayan bir ailen olsun çocukların sana kalmış nasıl istersen yetiştir:)yeterki allah korkulu eğitimli olsunlar seninle yaşayamadığım keşkelerimi cennete bırakıyorum ama şunun keşke olmamasını istiyorum seninle ve babanla bir umre ziyareti ,en büyük keşkemiz ortak hayalimiz güzel bir kız kardeştir nasip belki oda olur,senin bendeki yerin herzaman ayrı olacak sen benim küçük ama büyük yürekli erkeğimsin yaşına göre hem çocuk hem büyük olur benimle oyun oynamak ister,bakarsın bana araba sürmeyi öğretir ,alışverişimi 5,6 yaşından beri usanmadan yardım eder gerekirse kendi gider aklıma gelmişken seninle alışverişte hiçbirzaman çok büyük zorluk yaşamadık yerlerde tepinen raflara saldıran oyuncak delisi bir çocuk hiçbirzaman olmadın bekken bile seni seven market görevlileri siz gidin biz bakalım diye seni severler biz alışverişimizi bitirip gelirdik büydüğündede değişmedi ,bazen kavgalar eder ama kıyamaz annesine hemen gönlünü alır ,bazen araba sürmeye gideriz keyif için öylesine o mutlu olsun diye ıssız yerlerde araba sürer küçük hayalleri vardır mütevazi bir hayatla mutlu olabilen bir yapısı vardır imkanımız olduğu zamanda olmadığındada bu değişmez herşeyim marka olsun diye hiç birzaman takıntısı olmadı sağlıklı kıyafetler olsun üşümesin ,dağınık olmasın yeter ,kimseye çok büyük kıskançlık duyduğunu görmedim ,aslında güzel düşünceleri istekleri var hepsi evimiz ve bizim için benim dert ortağımdır ,beni acıtan olayları hemen çözer bu kadar bağlı ama ileride sağlıklı bir aile babası olması içinde ara ara telkinlerim vardır öyle yapış yapış bir ana kuzusu olmasın diye:),ailesiyle vakit geçirmek onu mutlu eder özellikle çok ayrı kaldığı yeniyeni vakit geçirebildiği babasına aşıktır bizim evde oğlan anneye kız babaya aşık olur durumu ters eminim kızım da olsa babaya aşık olur çünkü o eğlenceli bir insandır :)arkadaşlığı ,dostluğu başkadır canım oğlum seni seviyorum iyiki varsın rabbime seni bize verdiği için binlerce şükür olsun sağlığın ve mutluğun için herzaman duacın olacağım .sevgilerimle annen SELDA