3 Ağustos 2008 Pazar

GÖNDERMESSENİZ VAY HALİNİZE :)

Şaka biryana uzun süredir herkesin kafasını acabamı diye meşgul eden bir sorunun yanıtı mail olarak geldi bende herkese bir yardımı olur diye yayınlamak istedim zaman kaybına sebeb olan bu tür mailleri lütfen yollamayalım ve bana bu açıklamayı yollayan arkadaşıma teşekkür ediyorum allah onlardan razı olsun.
Sual: Birçok mailde, bu maili, şu kadar kişiye gönderin gibi ifadeler oluyor. Özellikle bayanlar arasında çok rağbet görüyor. Birkaç örnek verelim:

1- Gönderirseniz bir mucizeyle karşılaşacaksınız, göndermezseniz başınıza şu felaketler gelir.

2- Şehitlerimiz için Fatiha zinciri oluşturuyoruz, bu maili alan herkes 3 Fatiha okusun ve bu maili 3 kişiye göndersin.

3- Yakında bazı mail adresleri paralı olacak, ancak bu maili şu kadar kişiye gönderirseniz o zaman sizinki ücretsiz olacak.

4- Resulullahı rüyada gördüm bunu herkese duyurun. Duyuran şu nimetlere kavuşur, inanmayan belalara maruz kalır.

5- Bu mail 13 kişiye gönderilirse 13 gün sonra murada kavuşulur. Gönderilmezse başa şu belalar gelir.

6- Bu maili şu kadar kişiye göndermek milli ve dini bir davadır. Göndermeyen bizden uzak olur.

7- Bu maili herkese gönderip, linkteki ankete katılmazsanız vebal altında kalırsınız.

Böyle mailleri herkese göndermek mi gerekir?

CEVAP

Hayır. Bunları göndermemekle kimse vebal altına girmez. Aksine, göndererek bunlara alet olmak, bizi vebal altında bırakabilir. Milli ve dini dava denen mailleri çok kimseye göndermekle, kimse yapacağı işten vazgeçmez. Anketler de böyledir.

Bunların hepsinde, çeşitli menfaatler veya art niyetler vardır. Özellikle dini içerikli olup, göndermezseniz başınıza felaketler gelir denen mailler, misyonerlerin daha önce mektup yoluyla yaydıkları Şeyh Ahmet Vasiyetnamesi türünde hurafelere benziyor.

Mucizeyle karşılaşacaksınız diye gönderilen maillerin ne kadar cahil kişiler tarafından yazıldığı meydandadır. Mucizeler, sadece Peygamberlerde görülür. Mucize kelimesini başka anlamda kullanmak yanlıştır.

Fatiha zinciri oluşturuyoruz demek de uygun değildir. Herkes istediği kadar okuyabilir. Okumak ve insanlara göndermek için, belli bir sayı tayin etmek, bid’atlerin ortaya çıkmasına ve yayılmasına sebep olur.

Herkese gönderin denen bütün bu maillerde, siyasi veya maddi menfaatler de vardır. Bu tür mailleşmelerle, mail adreslerinin reklamı yapılıp, spam mail arayanlara, mail adresi de bulunmaya çalışılıyor. Mesela, bir mail adresinin 10 Ağustos 2005’te ücretli olacağı söylendi, ücretsiz kullanmak için, bu maili şu kadar kişiye gönderin dendi. Bu tarih geçtikten sonra her sene, aynı mailler, farklı tarihler verilerek gönderilmeye devam ediliyor. Bunların da yalan olduğu ve altında çeşitli menfaatlerin olduğu meydandadır.

Bu tür mailleri hiç kimseye göndermemeli, hemen silmeli, imha etmelidir. Sözümüzü kabul edecek biriyse, bize göndereni de ikaz edip bunlara alet olmamasını söylemelidir!


--------------------------------------------------------------------------------

ÖLÜM...




Bir baba ve anne iki çocuklarıyla birlikte, okyanusun ortasında ıssız bir adada yaşıyorlardı. Bir gemi kazasından kurtulup orada yaşamaya başlamışlardı. Karınlarını adadaki bitkileri, bir iki çeşit meyveyi, zar zor avladıkları balıkları yiyerek doyuruyorlar ve bir kayanın hem çok soğuk, hem de çok sert ovuğunda yaşıyorlardı.

Çocuklar, adaya çıktıkları zamanı hatırlamıyorlardı o zaman çok küçüklerdi. Ekmek, süt, çikolata ve bunlar gibi lezzetli yiyecekleri hiç görmemişlerdi. Yumuşak bir yatak, sıcak bir yorgan da bilmiyorlardı.

Bir gün dört adam, dikdörtgen şeklinde dar ve uzun bir kayıkla adaya geldiler. Aile onların geldiklerine sevindi ve adadan kurtulacaklarını sandılar.

Fakat o tuhaf kayık hepsini alacak kadar büyük değildi. Her seferinde sadece bir kişi binebilirdi kayığa.

İlk başta baba kayığa binmeyi kabul etti. Dört adam onu da alarak kayığa binip gittiler.

Anne ve çocukları ağlamaya başladılar fakat baba, “Merak etmeyin gideceğim yer buradan daha iyi olacaktır ve siz de yakında yanıma geleceksiniz” dedi.

Bir süre sonra kayık tekrar geldi ve bu sefer anne bindi. Çocuklar yine ağladılar. Fakat o da:

“Ağlamayın! Daha güzel bir yerde yine birlikte olacağız” dedi.

Bir süre sonra kayık tekrar geri geldi ve bu sefer iki çocuk birlikte bindiler. Önce adamlardan korkuyorlardı fakat karayı görünce korkuları bitti.

Anne ve babalarını sahilde gördüklerinde çok sevindiler. Gölgelik bir yerin altında önceden hiç görmedikleri yiyecekleri yiyorlardı.

“Buraya gelirken korkmamız ne kadar gereksizmiş. Bu kayıkçılar bizi almaya geldiklerinde hiç üzülmememiz gerekirdi” dediler.

“Sevgili çocuklarım” dedi baba. “Harap bir adadan güzel bir memlekete gelmemizin bizim için anlamı çok büyük.

Bu dünya kurtulduğumuz o adaya benzer. Ölüm ise geçtiğimiz fırtınalı denizdir. Küçük kayık ise tabut. Ben, anneniz ve siz bir gün gelecek bu dünyayı terkedeceğiz. O zaman hiç korkmayın. Allah’ı seven iyi insanlar için ölüm, harabe bir adadan güzel bir yere gitmek gibidir.”

Selim Gündüzalp