29 Ağustos 2008 Cuma

DOST

EĞER HERKES DOST SANDIĞI KİŞİLERİN BİR DE KENDİ ARKASINDAN SÖYLEDİĞİ SÖZLERİ DUYSAYDI DÜNYADA PEK AZ DOST KALIRDI.

DOSTLUK ÜZERİNE

Allah dostlarından Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretleri talebeleriyle bir yerden geçiyorlarmış. O sırada talebelerinden birisi, iki köpeğin koyun koyuna yattığını göstererek:

“Efendim, şu manzaraya bakın. Ne hikmetli ve ne ibret alınacak bir dostluk örneği değil mi?” demiş. Büyük velî:

“Sen, bunların arasındaki dostluğun ve birliğin ne kadar samimî olduğunu bilmek istersen, onların aralarına bir kemik veya ciğer parçası atıver. O zaman bu dostluğun nasıl bir dostluk olduğunu görürsün. İşte bu gördüğün dünya ehli ve dünya malına tapanların aralarındaki dostluk da böyledir. Aralarında bir garez veya menfaat olmadıkça, birbirlerinin dostudurlar; fakat dünyalık bir şey aralarına girince nice senelik namus ve şereflerini hiçe sayarlar ve aralarındaki tuz-ekmek hakkını bir tarafa atarlar.”*

Gerçek dostluk menfaatin çevresinde toplanmak değildir. Aksine zor günlerde dostunun yanında olmaktır. Mevlânâ Hazretlerinin buyurduğu gibi, ortaya çıkacak bir menfaat çatışması dostluklarımız için bir mihenk taşı oluverir. Dostluğumuz Mevlâ için mi yoksa dünya için mi imiş ortaya çıkar.

Gerçek dostluk Allah için olmalıdır. Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek en faziletli ibadettir. Kişinin Allah için sevdiği kişiye, sevgisini ifade etmesi de sünnettir.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “Kişi dostunun dini üzeredir.” buyurmakta. Öyle ise herkes dost edineceği kimselere dikkat etmeli. Yarın mahşer yerinde;

“Eyvah, yazıklar olsun bana! Keşke falanı dost edinmeseydim!” (Furkan, 28)

denildiği zaman, her şey için çok geç kalınmış olacaktır.

Kimlerle dost olmalı?

Bize Allâh’ın dostluğunu kazandıracak kişilerle dost olmalı...

Allah dostlarıyla...

Peygamber dostlarıyla...

Diğer yandan, mü’min geçim ehlidir. İnsanlarla geçinmek, onlarla dostça, hoşça muamele etmek bir mü’minin en mühim içtimaî vazifeleri arasındadır.

Şeyh İbn-i Nûh -kuddise sirruh- Hazretleri insanlarla iyi geçim hususunda şu nasihatlerde bulunmuş:

1. İnsanlardan gelen eziyet ve sıkıntılara sabret. Fakat sen onlara katiyen eziyet etme, sıkıntı verme.

2. İyi olsun, kötü olsun herkese adaletle muamele et.

3. Haklı bile olsan, insanlarla münakaşa ve mücadeleye girişme.

4. İnsanların kusur ve eksiklerini ortaya koyma, hiç kimseyi küçümseme, hiç kimseyle alay etme.

5. İnsanlar arasındaki anlaşmazlık ve ihtilâflarda taraf olma. Gücün yetiyorsa onların aralarını düzelt, ikaz gerekiyorsa en uygun şekilde söyle.

Bugün böyle güzel nasihatlere kulak veren gerçek dost, çok az.

Böyle bir dost bulana ise ne mutlu!

Bir türküde ne güzel söylenmiş:

Cümle dünya sizin olsun,
Bir dost, bir post yeter bana!..
Atlas dîbâ sizin olsun,
Bir dost, bir post yeter bana!..

Bir dost bulun!

Ama gerçek olsun. İyi gününüzde yanınızda, kötü gününüzde karşınızda olmasın. Arayan, soran, sizi hiç yalnız bırakmayan bir dostunuz olsun.

Dostlukta hatalar hoş görülebilmeli. Bir hatası yüzünden insan dostuyla alâkayı kesmemeli. Kendi kusur ve hatalarımızın bağışlanmasını istediğimiz kadar biz de başkalarının hata ve kusurlarını bağışlayabilmeliyiz.

Diğer yandan da; “Dost acı söyler.” atasözümüzün de ifade ettiği gibi, dostu ikaz etmek, yanlışa meyleden yönünü düzeltmek yine dosta düşer. İnsan dostunun bu mânâda yaptığı yapıcı tenkitleri de hoş karşılamalıdır.

Unutmayalım ki, gerçek dostluk Allah için sevmektir!..

Dostluk, ayçiçeği gibi olmaktır. Ayçiçeği gün boyu hiç ayırmaz yüzünü güneşten.

Gerçek dostluk; dünyada başlayan, cennette devam edendir.

Rabbimiz, bize ukbâda pişmanlık duymayacağımız dostluklar nasip etsin.

Bizi, hayırlı dostlarımızla birlikte cennetinde bir araya getirsin.

Âmîn...



Yazar:Naci Öztürk, Yüzakı dergisi,Temmuz 2008

* Nihat ÖZTOPRAK, «Mevlânâ ve Nükte», Yüzakı, sayı: 27, s. 11.