9 Ağustos 2008 Cumartesi

Kelam-ı kibar [büyüklerin sözleri]-1

Sual: Kelam-ı kibar ne demektir? Büyüklerin nasihatlarından yazar mısınız?

CEVAP

Kelam-ı kibar, kibar-ı kelamest, büyüklerin sözü, sözlerin büyüğü demektir. Büyükler buyuruyor ki:

- Allah bir kuluna iman verdi ne vermedi. İman vermedi ne verdi!

- Dünya hiçtir, hiç ile uğraşan da hiçtir.

- Şuna şaşıyorum. İnsanlar dünyanın peşinden koşuyorlar. Ölüm de onların peşinden koşuyor.

- İnsanların çokluğu, dilediklerini yapmaları, gaflet içinde yaşamaları sakın seni de gaflete düşürmesin. Sen tek olarak öleceksin, tek olarak kabre gireceksin, tek olarak hesabını vereceksin. Sen unuttun ama unutulmadın.

- Her namazı “son vakit” bilerek kıl!

- Şu 3 şeye mani olan her şeyi terk et, 3 şeye sarıl, namazları vaktinde kıl, haramlardan sakın, helal kazancı artır!

- Allahü teâlânın yasak ettiği şeylerde zerre kadar iyilik yoktur.

- Alimlerin zineti; bilmiyorum demektir. Cahiller, atar atar söyler. Alim, her kelimeden korkar, vesika bulmadan söyleyemez. Her suale cevap vermek, bir alim için ahmaklık işaretidir.

- Bir cemâat içinde, Allahü teâla en çok hizmet edeni sever.

- Dünya hayatı hayâldir. İnsanların çoğu hayâl peşinde koşuyor. Ne ahmaklıktır hayâl peşinde koşmak...

- Allahü teâlanın dostlarının anıldığı yere rahmeti ilâhi nâzil olur. Yani, oradakilere Allahü teâlâ merhamet eder, günahları olanları affeder. Günahı olmayanları da kendisine yaklaştırır. Allahü teâlâya yaklaşmak demek; onun sevgisini kazanmak demektir.

- Peygamber efendimize "sallallahu aleyhi ve sellem" Allahü teâlâ nasıldır diye sormuşlar. Cevâben buyurmuş ki: (Gözlerini kapat Allah de.. hatırına ne geliyorsa, Allah o değildir.) Çocuk, büyük adamların işinden anlamadığı gibi, akıl da Allahü teâlânın bir şeye benzeyip benzemediğini ayıramaz.

- İlk imanımızı anamızdan, babamızdan öğrendik. Onlar ilk mürşîdimizdir. Onun için ana baba hakkı çok büyüktür. Onun için kâfirler; islamı kökünden kazımak için aile yuvasını yıkmak lazım diyorlar.

- Allah rızası için yapana sevap var. Hayırlı iş yapana niyetine göre sevap verilir. Kötü iş yapanın niyetine bakılmaz. İyi niyetle yapsa da, madem ki günahtır cezasını çeker. İyi niyetle günah işlenmez.

- Allahü teâlâdan ümidi kesmek küfürdür. Onun için rabbimizden daima ümitli olacağız. Hepimizin günahı çok, tevbemiz bozuk, tevbenin şartlarına uygun olması lazım. Tevbemizi unutuyoruz. Yüz kere tevbeni bozsan ümidini kesme buyuruluyor. İşte bu bizim için büyük müjdedir. Hep ona rücû edeceğiz. Allahdan ümid kesilmez Hastalıklar, mü'minlere, îmânı olanlara Allahü teâlânın bir lütfudur. Cenâb-ı Hakdan gelen herşey hayırlıdır. Her ne gelirse yahşîdir (güzeldir). Allahü teâlâ kullarına kötülük yapmaz, zulmetmez. İnsanlar kendi kendilerine kazdığı kuyuya düşüyor. Allahü teâlâ rahimdir, ama aynı zamanda şedîdül îkâbdır da. Çok da şiddetli azâbı vardır. Rahmet, karşılıksızdır, azap ise isyanın karşılığıdır, cezasıdır. Azâba mâruz kalmamak için itaat edeceğiz. İtaat ettin mi korkma.

- Gelen her iyilik Allahü teâlâdandır. Hem de sebepsiz olarak. Gelen kötülükler de nefsdendir. Yaratmak bakımından herşey Allahdandır. Nefs ister, Allahü teâlâ dilerse yaratır. Allahü teâlâ dilemezse, sivrisinek kanadını bile oynatamaz. Hayır da şer de Allahdandır.

- Zaruret; başka mezhebi taklid etmek imkânı olmayan şeydir. Meselâ yaranın üstünü mesh etmek dört mezhepte de aynıdır, onun için zarurettir. Dört mezhepde de aynı ise zaruret olur, dört mezhepte de aynı değilse, o mesele zaruret olmaz, başka mezhebe uyulur.

- İnsanların çektikleri sıkıntıların sebebi kötü din adamlarıdır. Kötü din adamları, mahsulün önündeki suyu kesmiş kaya’lara benzer. Suyu bırakmazlar ki mahsul sulansın, hayat bulsun. Taş oldukları için, kendileri de istifade edemez.

- En iyi mürşid, en iyi alim, en iyi insan nakledendir, vasıta olandır. Kendinden söyleyen ve kendine bağlayan değil. Sakın ola ki, kendinizden bir şey söylememeye çalışınız. Naklederseniz aziz olursunuz, anlatırsanız rezil olursunuz. Nakledilirse rabıta teşekkül eder. O mübarek zatın ruhu orada hazır olur. Diri kalplerin sözleri nakledilirse, Allahü teâlâ feyz ve bereket verir. Ehli sünnet itikadını, ehli sünnet alimlerinin kıymetli eserlerini yayın. Bundan daha büyük nimet, şeref, rütbe olamaz. En büyük şerefe büyüklerin bereketi ile kavuşulur."

- Âhirette kurtulmak, ibâdet ve amelin çok olmasıyla değil, doğru iman ile amellerin ihlâslı ve şartlarına uygun yapılmasıyladır.

- Mü’minin neş’esi yüzünde, hüznü kalbindedir.

- Nefsin, sende olduğu hâlde, Allahü teâlâyı tanımak istiyorsun. Halbuki nefsin, daha kendisini bile tanımamıştır. Rabbini nasıl tanısın?

- Kanâat, insanın kısmetine düşen rızkına râzı olmasıdır.

- Îmânın gitmesine en çok sebep olan günahların başında üç günah gelir: Birincisi, iman nimetine kavuştuğuna şükretmemek; ikincisi, imanın gitmesinden korkmamak; üçüncüsü, mü’minleri incitmek ve onlara eziyet etmek. Biliniz ki, haksız yere bir müslümanı incitmek, Kâbe’yi yetmiş defâ yıkmaktan daha büyük günahtır.

- İnsanlar Allahü teâlâya kulluk, ibâdet etmek için yaratılmıştır. İnsanlar saâdete kavuşmak için yaratılış gayelerine dikkat etmeli ve dünyaya düşkün olmaktan kaçınmalıdır. Dünya nimetleri geçicidir. Dünya ebedi kalınacak bir yer değildir. Âhirette saâdete kavuşmak için bir binek gibidir. Sevinç yeri değil, ayrılık yeridir. Akıllı kimseler bu fâni dünyâya düşkün olmayıp kulluk vazifesini hakkıyla yapanlardır.

- İlim çoktur fakat ömür kısadır. O halde önce dinde zaruri lazım olan ilimleri öğren!

- Şaşılır şu kimseye ki, dünyaya hırsla sarılır, ama ölüm onu aramaktadır. Unutmuş ama unutulmuş değildir. Güler, ama bilmez ki, Rabbi ondan razı mıdır, yoksa değil midir?

- Üç şey beni hayrete düşürdü. Bunlar; ölüm kendisini yakalamak üzere olduğu halde, dünyalık peşinde olan kimselerin hali, kendisi gaflete dalıp, kendini unuttuğu halde unutulmamış olup, hesaba çekilecek olan kimseler ve Rabbinin kendinden razı olup, olmadığını bilmediği halde, ağız dolusu gülen kimselerin hali.

- Mü'min, doktoru yanında olan hastaya benzer. Doktoru, ona yarayan ve yaramayanı bilir. Hasta, kendine zararlı bir şeyi isterse, mani' olur ve yersen ölürsün der. Mü'minin hali budur. O birçok şeyleri arzular, ama Allahü teâlâ mani' olur, ta ölünceye kadar. Sonra Cennete gider.

- Kalp ile bedenin hali kör ve topal bir kimsenin hali gibidir. Kör bir ağacın altına gider, fakat onda meyve olduğunu göremez. Topal, ağaçtaki meyveyi görür fakat alamaz, ilahi nimetleri kalp bilmeli, inanmalı, beden de onunla amil olmalı ki ahıretteki sonsuz ni'metlere kavuşmak nasip olsun.

- Sizler mümkün olduğu kadar sabah çarşıya ilk çıkan ve akşam en son dönen olmayınız. Çünkü bu iki vakit, şeytanların harp ettikleri zamanlardır.

- Mü'minler de çok şeyler arzu ederler. Fakat Allahü teâlâ onlara faydalı olanları yaratır, zararlı olanları yaratmaz. Mü'minler bu şekilde vefat ederler. Ve Allahü teâlânın Cennetine girerler.

- Bir kimse Allahü teâlâya açık günah işlerse; tevbesi açık, gizli olarak günah işlerse tevbesi gizli olur. Tevbe ettikten sonra: "Ya Rabbi bu tevbe ile günahımı affet" diye dua etsin.

- Bir zenginle arkadaş olduğun zaman, onun yanında dereceni düşürmek istemiyorsan kendisinden bir şey isteme. Çünkü istemek insanoğlunun yüzünde siyah bir lekedir. Verileni red eden kimse ise, verenin gözünde büyük ve ona karşı makamını korumuş olur.

- Farzları tam yapmadığı halde, nafilelerle derecesini yükseltmeye çalışan kimsenin hali, sermayesi elinden çıktığı (iflas ettiği) halde kâr peşinde koşan bir tüccarın haline benzer.

- Mü'minin ölüm zamanında alnının terlemesi, gözleri yaşarıp, burun deliklerinin kabarması, Allahü teâlânın rahmetine nail olduğunun alametidir.

- Namaz bir ölçekdir. Kim dolu dolu ölçer, onu hakkıyla kılarsa, büyük ecir ve mükafata kavuşur. Kim ki, eksik ölçerse (şartlarına ve adabına uygun kılmazsa Allahü teâlânın buyurduğu Veyl'i (Cehennemi) hatırlasın.

-Eline geçmediği halde geçmiş gibi nimetlere şükredip razı olan, eline geçmiş hükmündedir.

- Dünyada Allah için tevazu edin. Dünyada tevazu' sahibi olanları Allahü teâlâ kıyamet günü yüceltir.

- Cehennemin zulmeti ve azabı, dünyada iken insanların kendilerine ve başkalarına yaptıkları zulümdür.

- Bir şeyi yapmaya niyet ettiğin zaman niyetinin, azminin üzerinde Allahü teâlâdan kork (haram ve günah olan birşeye azmetme.)

- Allahü teâlâ mü'minin hastalığını ona kefaret yapar ve günahlarının affına sebep olur. Fasıkın hastalığı ise, sahibi tarafından bağlanan devenin hali gibidir. Daha sonra salındığında niçin bağlandığını ve neden salındığını bilmez.

- Takva akıllıca yapılan işlerin en güzelidir. Hakka âsi olmak ahmakça yapılan işlerin en çirkinidir. Verilen emâneti yerine getirmek en üstün doğruluk sayılır. Hıyanet olarak da, en önde yalan gelir.

- Ömrünü faydasız, boş şeylerle geçiren, tarlaya tohum ekme vaktini kaçırmış olur. Vaktinde tohum ekmeyen ise, hasat zamanında pişman olur.

- Ne söyleyeceğine ve ne zaman söyleyeceğine dikkat et!

- Ölümü özüne sevdir. Nasıl olsa gelecek.

- Ey insanlar, Allah'tan af ve afiyet isteyiniz. Çünkü mü'mine, islâmdan sonra af ve afiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir.

- Müslümanlardan hiçbiri, diğerini hakir görmesin! Zira müslüman demek, Allahın sevdiği insan, Allah yanında kıymeti büyük olan insan demektir.

- Allahü teâlâdan, kendisini, kıyamet gününde cehennem ateşinden korumasını isteyen bir kimse, müminlere karşı çok merhametli ve ince kalpli davransın!

- Bilmiş ol ki, sabâh namazını kılan kimse, Allah'ın himayesindedir. Allah'ın hakkını küçümseme, zira yüzüstü seni Cehenneme atar.

- Allahü teâlâya olan hâlis sevginin zevkine varan, dünyalıktan vazgeçer ve bütün insanlardan yüz çevirir.

- Hak ağırdır. Ağır olduğu kadar da acıdır. Ve aynı zamanda faydalıdır. Bâtıl ise hafif ve aynı zamanda belâlı ve zararlıdır.

- Büyüklerin nasihat ve tavsiyelerine uyarsan, henüz erişemediğin ve mutlak surette sana ulaşacak olan ölümden sevimli bir şey senin için olamaz. Eğer uymazsan da gaybda olan ölümden daha çok buğz ettiğin bir şey olmaz. Halbuki onu önlemeğe gücün yetmez.

- Kişinin kelâmı, aklının beyânı, faziletinin tercümanıdır.

- Ey imân edenler! Size her işte, her durumda Allahü teâlâdan korkmanızı nasihat ederim. Hoşunuza giden işler kadar, size zor gelen durumlarda da hakikate sarılın. Şunu bilin ki, doğru söz dışında hiçbir kelam hayır ve yarar getirmez. Yalan söyleyen, yaradılış hikmetini saptırmış, bunu yapan ise, helak olmuştur. Ey insanlar! Büyüklenmekten sakının. Topraktan yaratılıp, yine toprağa dönecek olan bir varlığın kibirlenmesi de, ne demek oluyor? Bugün var, yarın yok olan bir varlığın kendini beğenmesi ne kadar anlamsız!..

Ey insanlar! Çalışın ve nefislerinizi, içinde yer alacakları Ölüm ötesi için hazırlayın. Önünüzde çözümü zorlaşan şeyleri Allah'ın ilmine havale edin. Öbür âleme geçmeden önce bir şey hazırlayın ki, oraya vardığınızda karşınıza çıksın. Çünkü Allahü teâlâ, "Mahşer gününde herkes, dünyada hayır ve kötülük olarak yaptığı her şeyi hazır bulacak ve isteyecek ki kötülüklerle arasında uzak bir mesâfe bulunsun. Allah size kendinden korkmanızı emreder. Allah kullarını çok esirgeyicidir." (Al-i imran, 30)

O halde, Allah'tan korkun, O'nun emir ve yasaklarına iyice kulak verin. Sizden önce gelip geçenlerden de ibret alın. Ve unutmayın ki, Rabbinizin huzuruna mutlaka çıkarılacak ve küçük-büyük bütün davranışlarınızın karşılığını bulacaksınız.

Bununla beraber Allah dilediğini bağışlayabilir. O bağışlayıcı ve affedicidir.

Kendinizi iyi tanıyın, sadece kendi noksanlarınızla meşgul olun. Yardım istenilecek tek kudret sahibi Allahü teâlâdır. O'nun dışında hiçbir güç ne yapabilir, ne bozabilir.

- Şunlarla beraber bulunmaktan sakın: 1- Yalancıdan. 2- Cimriden. 3- Ahmaktan. Çünkü en çok işine yarayacağı zaman, seni bırakır. 4- Fâsıktan yani günah işlemekten utanmayandan!

- Bir hata işlediğiniz zaman istiğfar edin, hatada ısrar helâk olmaya sebeptir. Bir kimse geçim darlığı çekiyorsa istiğfara devam etsin." "Mihnete şükretmeyen, nimete şükretmez.

- Sadaka vererek rızkınızı çoğaltınız. Zekât vererek mallarınızı koruyunuz. Tasarrufa riayet eden sıkıntı çekmez. Tedbirli, düzenli yaşamak, geçimin yarısıdır. İnsanlarla iyi geçinmek, aklın yarısıdır. Musibet zamanında dizini döven, sevabından mahrum olur.

- Şu dört şeyin azı da çoktur: Ateş, düşman, fakirlik, hastalık.

- Şu üç şey Müslümana şeref verir: Kendisine zulmedeni affetmek, bir şey vermeyene iyilikte bulunmak ve kendisini aramayanı, arayıp sormak.

- Allahü teâlâyı an, dilini, başka işlerle uğraşmaktan koru. Nefsini hesaba çek. İlme yapış ve edebi muhafaza et. Merhamet sahibi ve yumuşak ol. Allahü teâlâyı unutturacak her şeyden uzak dur. Bir kimsenin, Allahü teâlâya olan sevgisinin gerçek olup olmadığının alâmeti, kendisinde deniz misâli cömertlik, güneş misâli şefkat ve toprak misâli tevâzu gibi üç hasletin bulunmasıdır.

- Şu dört şeye dikkat et: Günahlardan sakın, namazını cemaatle kıl, cömert ol, Allahü teâlânın yarattıklarına şefkat göster.

- Allahü teâlâ için yaptığın her şey ihlâstır. Halk için yaptığın herşey de riyâdır.

- Şu iki kişinin çıkardığı fitneyi, şeytan bile çıkaramaz: Dünyaya düşkün âlim ve ilimsiz sofu.

- Bir mümin kardeşini sabahtan akşama kadar incitmeyen kimse, o gün akşama kadar Peygamber efendimizle yaşamış olur. Eğer incitirse, Allahü teâlâ onun o günkü ibâdetini kabul etmez.

- Allahü teâlâ hepimizi dünya ve ahiretin efendisi ve bütün insanların her bakımdan en yükseği ve en iyisi olan Resulullaha tâbi olmak saadetiyle şereflendirsin! Çünkü cenâb-ı Hak, Ona tâbi olmayı, Ona uymayı çok sever. Ona uymanın ufak bir zerresi bütün dünya lezzetlerinden ve bütün ahiret nimetlerinden daha üstündür. Hakiki üstünlük, O'nun sünnet-i seniyyesine tâbi olmaktır.

- Kalbin kararmış olmasının alâmeti, günahlardan, üzüntü duymaması, günahta ısrar etmesidir. İşlediği günahlardan dolayı kalbi o kadar kararır ki, artık nasihat tesir etmez, gafletten uyanmaz.

- Tasavvuf, vakti, en değerli olan şeye sarfetmektir."

- Tasavvuf, herkesin yükünü çekmek ve kimseye kendi yükünü çektirmemektir.

- Tasavvuftan maksat, kendini zorlamadan her an Allahü teâlâyı hatırlamaktır.

- İnsanın kıymeti; idrâkinin, ehli sünnet büyüklerinin hakikatlerini anladığı kadardır.

- Belâlara sabretmek hatta şükretmek gerekir. Çünkü, Allahü teâlânın birbirinden acı belâları vardır.

- İnsanın yaratılmasından maksat, kulluk yapmasıdır. Kulluktan maksat ise, her hâlükârda Allahü teâlâyı unutmamaktır.

- Bütün kerametleri bize verseler, fakat itikadımız düzgün değilse, hâlimiz haraptır. Eğer bütün harablıkları, çirkinlikleri verseler itikadımız düzgün ise, hiç üzülmemeliyiz. Doğru itikad, düzgün itikad, ehli sünnet itikadıdır.

- Dervişlik, yalnız bir yere çekilip oturmak, gökte uçmak, keramet göstermek değildir. Dervişlik; gönlü, mâsivadan, [Allahü teâlâdan başka her şeyden] yüz çevirmektir. Bir yandan günah işleyip, bir yandan da, "Estagfirullah" demek, istigfar değildir. İstigfar; Allahü teâlânın emirlerine uymak, yasak ettiği şeylerden sakınmaktır.

- Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakk'a kavuşamaz.

- Eşin dostun gönlünü almak için günah işlemek ahmaklıktır.

- Farzı bırakıp, nafile ibadetleri yapmak boşuna vakit geçirmektir.

- Gına sahiplerinin yani zenginlerin, alçak gönüllü olması güzeldir. Fakirlerin ise onurlu olması lazımdır.

- İnsana lazım olan önce Ehl-i sünnete uygun inanmak, sonra Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymak, daha sonra tasavvuf yolunda ilerlemektir.

- Kalbin tasviyesi (temizlenmesi); İslamiyete uymakla, sünnetlere yapışmakla, bid'atlerden kaçmakla ve nefse tatlı gelen şeylerden sakınmakla olur. Zikir ve rehberi, doğru yolu gösteren alimi sevmek bunu kolaylaştırır.

- Kalbin birçok şeyleri sevmesinin sebebi, hep o bir şey içindir. O da nefsdir.

- Kâfirlere kıymet vermek, müslümanlığı aşağılamak olur.

- Kelime-i tevhid; putlara ibadeti bırakıp, Hak teâlâya ibadet etmek demektir.

- Küfür, nefs-i emmarenin isteklerinden hasıl olur.

- Malı zarardan korumanın ilacı, zekat vermektir.

- Mübahları gelişi güzel kullanan, şüpheli şeyleri yapmağa başlar. Şüphelileri yapmak da harama yol açar.

- Büyükleri sevmek, saadetin sermayesidir. Muhabbete müdahane, gevşeklik sığmaz.

- Nefs bir kötülük deposudur. Kendini iyi sanarak Cehl-i mürekkeb olmuştur.

- Nefse, günahlardan kaçmak, ibadet yapmaktan daha güç gelir. Onun için günahtan kaçmak daha sevaptır.

- Razzak olan Hak teâlâ, rızıklara kefil olmuş, kullarını bu sıkıntıdan kurtarmıştır.

- Saadet, ömrü uzun ve ibadeti çok olanındır.

- Sünnet ile bid'at birbirinin zıddıdır. Birini yapınca öteki yok olur.

- Zahid, dünyaya gönül bağlamadığı için, insanların en akıllısıdır.

- Zekat niyeti ile bir kuruş vermek, dağlar kadar altını sadaka olarak vermekten kat kat daha sevapdır.

- Salih ameller İslamın beş şartıdır. Salih amelleri yapmadan kalp selamette olmaz.

- Cennet ile Cehennemden başka ebedi bir yer yoktur. Cennete girmek için iman ve dinin emirlerine uymak lazımdır.

- Dünyayı maksat edinmemeli. Dünya, nefsin arzularına yardımcıdır. Dünya ve ahiret bir arada olmaz. Dünyaya düşkün olmak, günahların başıdır. Dünyaya düşkün olanlar ahirette zarar görür. Dünyaya düşkün olmamanın ilacı, islamiyete uymaktır.

- Bu zamanda dünyayı terk etmek çok zordur. Dünyayı terk lazımdır. Hakikaten terk edemeyen, hükmen terk etmelidir ki, ahirette kurtulabilsin. Hükmen terk etmek de büyük nimettir. Bu da, yemekte, içmekte, giyinmekte, meskende, dinin hududundan dışarıya taşmamakla olur.

- Dünyayı terk etmek iki türlüdür; birincisi, mübahların, zaruret mikdarından fazlasını terktir. Bu çok iyidir. İkincisi, haramları ve şüphelileri terkedip yalnız mübahları kullanmaktır. Bu zamanda bu da iyidir.

- Tesbih okumak (sübhanallah demek), tövbenin anahtarı ve hatta özüdür.

- Vakit çok kıymetlidir. Kıymetli şeyler için kullanmak lazımdır. İşlerin en kıymetlisi sahibine hizmet etmektir. Yani Allahü teâlâya ibadet ve taat etmektir.

- Gençlik zamanında dinin emirlerine uymak, dünya ve ahiret nimetlerinin en üstünüdür.

- Annenin yavrusuna faydası olmadığı (annenin yavrusundan kaçacağı) kıyamet günü için, hazırlık yapmayana yazıklar olsun!

- Ayet-i kerimede mealen; "Vallahu basirun= Allah onların ne yaptıklarını görmektedir" buyruldu. Allahü teâlâ her şeyi gördüğü halde, (insanlar) çirkin işleri yaparlar. Aşağı bir kimsenin bile bu işleri gördüğünü bilseler, vaz geçerler yapmazlar. Bunlar ya Hak teâlânın görmesine inanmıyorlar, yahut onun görmesine kıymet vermiyorlar. İmanı olana her ikisi de yakışmaz.

- Velilerin hiçbiri, peygamber mertebesine varamaz.

- Velilerin hiçbiri, Sahabi (eshab-ı kiram) mertebesine çıkamaz.

- İhlas ile yapılan küçük bir iş, senelerce yapılan ibadetler gibi kazanç (sevap) hasıl eder.

- Her ibadeti seve seve yapmalı. Kul hakkına dokunmamağa, hakkı olanlara hakkını ödemeğe titizlikle çalışmalıdır.

- Dünyanın vefasızlıkta eşi yoktur, dünyayı isteyenler de alçaklıkta ve bahillikte (cimrilikte) meşhurdur. Aziz ömrünü, bu vefasızın ve değersizin peşinde harcayanlara yazıklar ve korkular olsun.

- Gençlik çağının kıymetini biliniz! Bu kıymetli günlerinizde, İslamiyet bilgilerini öğreniniz ve bu bilgilere uygun yaşayınız! Kıymetli ömrünüzü faydasız, boş şeyler arkasında, oyun ve eğlence ile geçirmemek için uyanık olunuz.

- İnsanlar riyazet deyince, açlık çekmeği ve oruç tutmağı anladılar. Halbuki, dinimizin emrettiği kadar yemek için dikkat etmek, binlerce sene nafile oruç tutmaktan daha faydalıdır.

- Bir farzı vaktinde yapmak, bin sene nafile ibadet yapmaktan daha çok faydalıdır.

- Sonsuz kurtuluşa kavuşmak için, üç şey muhakkak lazımdır: İlim, amel, ihlas.

- Ölülere dua ve istigfar etmekle ve onlar için sadaka vermekle, imdatlarına yetişmek lazımdır.

- Dünyayı ele geçirmek için ahireti vermek ve insanlara yaranmak için Allahü teâlâyı bırakmak ahmaklıktır.

- Nefse kolay ve tatlı gelen şeyi saadet zan etmemeli, nefse güç ve acı gelenleri de şekavet ve felaket sanmamalıdır.

- Birkaç günlük zamanı büyük nimet bilerek, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmağa çalışmalıdır. Geçici lezzetlere, çabuk biten, tükenen dünyalıklara aldanmamalıdır.

- İbadetlerin hepsini kendinde toplayan ve insanı Allahü teâlâya en çok yaklaştıran şey namazdır.

- Nefs-i emmâreden kurtulmanın alâmeti, insanların övmesi ile ayıplamasını, eşit görmektir. İnsanların rağbetine sevmek, önem vermemelerine üzülmek, basitlik ve akılsızlıktır.

- Münkirden (inkârcıdan) ve bid'at ehlinden aslandan kaçar gibi kaçın! Münkirin ekmeğini yiyenin kalbi, zikre karşı kırk gün ölür. Bu münkirler, Resulullahın zamanında olsalardı, ona iman etmezlerdi.

- Amellerinizi ucb (kendini beğenmek, ibadeti kendinden bilmek) ile örtüp yok etmeyiniz.

- Bir şey için olan hırs ve gayret, ona olan sevginin neticesidir.

- Müminin kabrinde yüzünün kıbleden çevrilmiş görünmesi, dünya sevgisi üzerine ölmesindendir.

- Sükutumuzdan istifade edemeyen, konuşmamızdan da edemez.

- Evliyanın menkıbelerini dinlemek, muhabbeti artırır, Eshab-ı kiramın menkıbeleri imanı kuvvetlendirir, günahları mahveder.