25 Haziran 2008 Çarşamba

AİLE OLMAK OLABİLMEK:)


Nedir aile olmak? Bugün elif şafak `yazılarında bir bölüm vardı .Ben kendimle alakalı cümleler buldum içinde aslında tamda anlatmak istediklerimdi bir çatı altında bir ailede büyümeyen kızlar yada erkekler annelik babalık yaparken ,daha şaşkınlar benim gibi sürekli bişeyler yanlışmı diye düşünürler eksikler vardır daima hayatta,ama biz hep eksik büyütülmüş olamanın verdiği eziklikle yaşarız bazı zamanları.klişe bir laftır ama para herşey demek değilidir anneler babalar bunu bilmeli ona göre yaşamalı eksiklik doldurulamaz ama en azından sürekli acitasyon yapmamalı çocuğa kendine acıması öğretilmemeli kimse acımazken kendine acımak garip oluyo çünkü:)varlık yokluk hiç önemli değil öğrenmeyi sevdirmek önemli olan çocukken özgür olmak dünyaya biraz olsun güvenmeyi öğretir tabi en önemlisi kendine de.
Resim MAHMUT YİĞİTOĞLU

22 Haziran 2008 Pazar

PAZAR YALNIZLIK GÜNLERİM


Çocukluğumun kabusuydu pazar günleri çünki diğer çocuklar gibi hayaller kuramazdım ailece yapılan piknik planları yapılmazdı bizim evde.Aileleriyle planları olan arkadaşlarım sokağa çıkmadığından tam bunalım takılma zamanlarıydı .Evlendikten sonra başkaları için büyük anlamı olan bugünü sevmesemde onlar adına mutlu oldum ama büyümemde bişey değiştirmedi biz pazarla birbirimizi hiç sevmedik :( Belki temeli olmayan duygularımdan biri olduğu için çok ruhuna bürünemedim.Hayatımda çokta içini dolduramadım pazar günlerinin kimbilir belki bir gün bende hayaller kuran pazara dair umudu olan bir hatun olabilirim:)Ama yinede pazar pazardır deyip şuursuz bir polyanna olmalı bazen insan.içindeki yalnız çocuğu büyütemesede özgürleştirmeli biryerlerde yoksa tutunmak hayata zorlaşıyor . çocukların pazarı sevmesine sebeb anne babalar olabilmemiz ümidiyle.

20 Haziran 2008 Cuma

BU GÜN ANLATILMAZ YAŞANIR BİR GÜNDÜ

Sabah erkenden kalkmalı ve temizlik pasta börek yapmalıydım çünkü bu gün misafirim vardı .Önceden pilanlanmış misafirlerimin dışında bir akraba ve bir arkadaşıda bize sürpriz misafir olarak katıldılar misafir bayan evlerde pazarlaması yapılan malum bir deterjan firmasının tanıtımı için hazırlık yaptı veeeeeeeee hiçde tasvip etmediğim hatta arkadaşlarımında tasvip etmediği markayı duyduğumda içimde kaynamakta olan ve beni dakika dakika saran ateşi anlatmam benim dışımda gelişen olaya dur demem imkansız misafir hanıma ayıp etmemek için ikram hazırlığı için mutfağa kalktım bir yandanda dinliyorum.Ama arkadaşlarıma çok mahcup oldum tanımadıkları insanlarla muhatap oldular bir, ikincisi hiçbirşekilde yanından geçmiycemiz bir marka tanıtımı çok sinri bozucu ve acınası bir hal içinde olan hanım gayet sakin ama olmaması gereken bir sakinlikte sadece para ve ürünün övgüsüyle okadar yıkanmışki beyin ilerle ne olursa olsun ilerle denilmiş yık geç ama sat yüksel paran artsın kadın bizim söylediklerimz karşısında eğitimde aldığı kelimeleri ısararla tekrar ediyo hiç duymuyor .o İnandığını yaşıyor paranın gücü rabbim bu tuzaklardan hepimizi korusun aslında nasıl bir sistem içinde olduklarını anlamak için kıyısından dönmek iyidir ama dönmemek riskiniz varsa sakın kapılmayın derim sunduğu imakanlar benim kardeşime kurşun olarak dönecekse ben imakan dahilinde şükürle berektlenerek yaşarım .Şu çok önemliydi misafir hanıma arkadaşım bir ayet söyledi hanımın cevabı bu ayet beni aydınlatmadı oldu allah muhafaza ne diyorsun sen kendinde olmadığını ve değişik bir şekilde hipnotize edildiğini düşünüyorum verdiği cevaplar okadar aynı ve hiç mimik yokki anlatılmıycak bir biçimde değişik bir rahatlık var ama bu kendinden ve üründen eminlik değil sizin söylediğiniz benim bi kulağımdan girer bi kulağımdan çıkar gibi bi rahatlık ben kazancıma bakarım bu işi bıraksam siz ban para vercekmisiniz konuşuyosunuz gibi maddi dert bürümüş . çok rahat kzgınlık öfke hiç bir şey umru değil . RABBİM BÖYLE TUZAKLARDAN KORU HEPİMZİ BİLMEDEN YAPTIĞIMIZ YANLIŞLARIMIZ AFFET .

14 Haziran 2008 Cumartesi

HAYATIN 40 ALTIN KURALI

01- Ucuz araba kullan ama, alabilecegin en güzel evi al.
02- Adam gibi üç fIkra ögren.
03- Sevinçlerini sakIn erteleme.
04- Esini çok iyi seç. Çünkü bu seçim mutlulugunun veya bedbahtlIgInIn %90′InI olusturur.
05- Her gün 30 dakika yürüyüs yap.
06- Her yemekten önce sükret.
07- Bir arkadasIna sIrrInI açmadan önce iki kere düsün.
08- Maas çekini imzalayan kisileri sakIn elestirme.
09- Kaybedecek seyleri olmayan insanlardan kork.
10- Gözünün önünde hep güzel seyler bulundur.
11- ÇocuklarIn, adet kelimesini duyduklarInda seni hatIrlayacak sekilde yasa.
12- Dinine ait kitabI tam anlamIyla okumak için kendine bir yIl süre tanI.
13- Kendini ve baskalarInI affetmesini bil.
14- ilkyardImI ögren.
15- Biri seni kucakladIgInda ilk bIrakan sen olma.
16- Her gün 6 bardak suyunu içmeyi unutma.

17- Seni seven insanlarI koru.

18- Zor da olsa ailenle tatil yapmak için her seyi dene. Bu tatildeki anlar, hayatInIn

en degerli anlarIndan biri olacak.
19- Kendine yapIlmasInI istemedigin hiçbir seyi baskalarIna yapma.
20- BasarIya, iç huzura kavustugun, saglIklI oldugun ve sevildigin zamanI degerlendir.
21- iyi ve basarIlI bir evliligin iki seye baglI oldugunu unutma :
a) Dogru insanI bulmak b) Dogru insan olmak.
22- Ebeveynlerini, esini ve çocuklarInI elestirmek istedigin zaman dilini IsIr.
23- Sevimsiz olmayacak sekilde ayrI fikirde olmayI ögren.
24- Cesaretli ol, hayatIna geri baktIgInda yaptIklarIn için degil yapmadIklarIn için üzüleceksin.
25- Çok mükemmel buldugun bir fikri baskasInIn engellemesine izin verme.
26- Keyifsizliklerini açIga vurma.
27- NasIl bir duygu oldugunu ögrenmek için 24 saat kimseyi ve bir seyi elestirme.
28- Evliligini güzellestirmek için her gün bir seyler yap.
29- iyilik dolu bir sözü ve iyiligin etkisini asla küçümseme.
30- ÇocuklarIn hakkInda baskalarIna iyi bir seyler söylerken, bIrak onlar da duysun.
31- Güç, sahip oldugun mallarla ilgili degildir. Unutma !!!
32- ÇocuklarInI anlamaya çalIs, yargIlamaya degil.
33- Kalem ve not defterini daima yanInda tasI.
34- Zaman ve kelimeleri bos yere harcama, ikisi de çok degerli.
35- insanlarIn yaptIklarI olumsuz seyleri degil, ileride yapacaklarInI düsün.
36- Senden az ya da çok parasI olanlarla, paran hakkInda konusma.
37- Bir seyi elde etmek çok caba sarf ettiysen, tadInI çIkarmak için zaman ayIr.
38- Birisinin kahramanI ol.
39- Neyi ve kimi destekledigini insanlara söyle.
40- Sadece ask için evlen.

KAYNAK: http://www.psikoloji.gen.tr

AKŞAMLARI AİLENİZ NE YAPAR?

Dumduz bir soru size: Aksamlari evde ne yapiyorsunuz?

Divana uzanip, hic tanimadiginiz Amerikali dedektiflerle hic tanimadiginiz Amerikali haydutlari mi kovaliyorsunuz, yoksa yerli dizilere kaptirip hic bilmediginiz konaklarda yasanan hayatlari mi seyrediyoruz?

Dort saat televizyon seyretmenin sekiz saat calismak kadar beyni yordugunu biliyor musunuz ?

Iki turlu hayat var:

1. Yasanan hayat,
2. Seyredilen hayat,

Aksamlariniz televizyona kilitliyse, bilin ki, hayati sadece seyrediyorsunuz ! Aksamlari evde ne yapiyorsunuz? Aksamlarinizi nasil geciriyorsunuz?

“Pek cogu gibi biz de cekirdek citlatip saatlerce televizyon izliyoruz” diyorsaniz, durup bir dusunun lutfen; dunyaya birkac kez daha geleceginize mi inaniyorsunuz? Boyle bir sey olsaydi, simdiki hayatimizin bir bolumunu ziyan etmek simdiki kadar aci sonuclar dogurmayabilirdi belki. Ne care ki sadece bir hayatimiz var. Bu da maalesef, cok kisa. Ortalama altmis yilin yirmi yili uykuda geciyor. Kalan kirk yilin yirmi yili cocukluk, egitim, vesaire…

Son yirmi yili da ziyan edersek, bize yasanacak bir sey kalmaz. Aksamlarinizi sadece televizyona veriyorsaniz, sayili nefeslerinizden bir bolumunu cope atiyorsunuz demektir! Cunku televizyon izleyen kisi hayatta degildir, zira hicbir sey yapmamakta, hicbir deger uretmemektedir; bu da bir anlamda yasamamak sayilir.

Ne mi yapmali?..

1. Ailece kitap okuyun, sohbet edin: Nasil tanistiginizi, ilk nerede gorustugunuzu, sIkilip sIkilmadiginizi, nerede nasil evlendiginizi, nikah sahitlerinizi, dugununuzu anlatin cocuklariniza, onlari hem dinleyin, hem de okumaya calisin.

2. Gezin: Gezmek icin ille de bir maksat olmasi gerekmez, en buyuk maksat hayati paylasmaktir. Yakinsaniz deniz kenarina inin, ayaklarinizi denize sokun ve becerebiliyorsaniz tas sektirme yarisina girin. Sonra da gunesin pembe gulucukler sacarak batmasini seyredin. (Inanin televizyon seyretmekten cok daha keyifli ve dinlendiricidir)

Ormanda hep birlikte yuruyun, agaclara isim takin, yol boyu acan cicekleri sevin ve cocuklariniza bunlarla sevmeyi ogretin. (Ama bilin ki hayat ogrenmek ve ogretmekten ibaret degildir. Dinlenmek, eglenmek gibi olgular da hayatin bir parcasidir) Cocuklarinizla iliskilerinizde asla ogretmen tavri takinmayin. Onlarla arkadaslik etmek dunyanin en keyifli isidir.

3. Akraba ve komsularla ilgi bagi kurun: Onlara ya gidin, ya da onlari size davet edin. Sohbetiniz televizyonsuz olsun ki tadi ciksin. Birbirinizi gercekten tanimaya calisin. Bilirsiniz, “Komsu komsunun kulune muhtactir.”

4. Oturup uzaktaki aile bireylerine mektup yazin. Biliyor musunuz mektup yazmak insani cok rahatlatir. Mektup yazarken, her aile bireyinden (basta cocuklar olmak uzere) birkac cumle isteyin. Yani mektubu ailece yazin. Ama cocuklarinizin cumlelerini begenmezden gelmeyin.

5. Kulturel ve sanatsal etkinliklere katilin.. (Konferans, seminer, sergi, dogru sinema ve tiyatro) Hayatinizi biraz olsun renklendirecek baska seyler de bulabilirsiniz. Yeter ki isteyin. Bir seyi cok isterseniz, Allah sebebini hak eder ve cok istediginiz seye ulasirsiniz. “Olmaz ki” diye dusunup taleplerinizi ertelerseniz, hicbir yere ulasamazsiniz.

Aile baglarinin guclenmesi, paylasacak seylerin cokluguyla mumkundur. Ne kadar cok sey paylasirsaniz aileniz o kadar guclenecek, o kadar diri duracak ve mutlu olacaktir.

Hatira defterine televizyon dizilerini yazamazsiniz. Oraya ancak yasadiklarinizi yazabilirsiniz. Her gun bir seyler yasamali ve bunlari deftere gecirerek gelecege tarih dusurmelisiniz.

Bugun oyle bir hayat yasayin ki, yarina da kalsin. Torunlariniza filan anlatacaklariniz olsun.

Ayrica unutmayin ki ;
Hayati biriktiremezsiniz; ya her anini yasayacaksiniz, ya da ziyan edeceksiniz.

Artik cevap gelsin:
Aksamlari ne yapiyorsunuz? ..
Yasiyor musunuz, yoksa seyrediyor musunuz?

-ALINTI-

BU YENİ ZAMANDA

Bu yeni zamanda… Sevdigim kim varsa, kendim de dahil, sevebilecegim
herkes de dahil …

Sagligi iyi olsun. Kalbi ritmini calsin. Yanaklari kiraz pembesi, dudaklari
bal olsun. Teni sicak kalsin, enerjisi disina tassin. Cigerlerinden nefes,
midesinden gurultu, bacaklarindan guc eksik olmasin. Kani bol olsun,
damarlarinda donup donup dolassin.

Sevdikleriyle birarada olsun. Kolu kollarina degsin, gozu gozlerinin icine
baksin. Laflari birbiriyle baslasin. Nesi varsa, bolusecek biri olsun; nesi
yoksa, bulup getiricek biri olsun. Bu birileri az ama oz olsun. Bazilari
dunyada tek olsun. Sevgisinin tamamini harcasin. Harcasin ki, ona buyuk bir
miras kalsin.

Sevmekten bikip usanmayacagi biri olsun. Onun yeri ayri olsun. Onu soysun,
basucuna koysun ama yalan uydurmasin. O herseyine, her haline tek tanik
olsun. Bir hareketiyle gulduren, bir hareketiyle aglatan olsun. Duygularin
hepsi onda olsun. Kalbi buna teslim olsun. Butun sarkilar onu anlatsin.
Asik olsun, sirilsiklam olsun. Kurumasin.

Yapmaktan bikip usanmayacagi bir isi olsun. Basarinin gercek adinin bu
oldugunu unutmasin. İbadet eder gibi, bu kesfini hergun yeniden kutlar
gibi, onu yapip dursun. Yaptikca daha iyi yaptigini gorsun. Daha iyi
yaptikca bunu baskalari da gorsun. O baskalarinin bunu gordugunu, dis
gozuyle gorsun, ic gozuyle isine baksin.

Nesesi bol olsun. Kendini mutlu etsin, durduk yere neselenmek nedir bilsin.
İcinde birsey durup durup ziplasin. Duyduklari, gordukleri onu gidiklasin,
kahkaha attirsin. Gurultu cikarsin. Sacma seyler soylesin. Cocuklukta en
simardigi ana, sik sik gidip gelsin. Nereye gidip geldigi bilinmesin.

Degistirmek istedikleri degissin.İcte ve dista, iyi gunde ve kotu gunde
tadilat yapsin. Eskilerini atsin, ruhunu havalandirsin. Kapida hep kamyonu
dursun. Diledigi yere tasinsin. Kendinden tasinmak isterse, icindeki guc,
disindaki sevgi ona yardimci olsun. Bilegi, butun aliskanliklariyla,
bagimliliklariyla guressin.

Birsey ona surpriz olsun. Gunlerinden birgunu, bir pakete sarili olsun.
Acilinca, icinden hic beklemedigi guzel bir haber ciksin. Bu gun
ucyuzaltmisbes’ten herhangi biri olsun. Oylesine bir pazartesi, arkaya
kavusturdugu ellerinde, unutulmaz bir sali saklasin. Oyle tahmini mumkun
olmayan birsey olsun ki bu, hayatin zekasini anlatsin.

Bir hayali gercek olsun. Bir hayale gozunu yumsun. Pesinden kosup, onu
sobelesin. Hayalini kendinden saklamasin. Bir cizgi filmde oldugunu,
herseyin mumkun oldugunu unutmasin.

Bu duayi okusun. Kendi sesiyle duysun. Duasi gercek olsun.
Her kelimesine sukretsin. Tek satirina nazar degmesin. Amin :)


Kaynak; Bilinmiyor

KISACA NİYE YAŞADIĞININ TADINA VARMAK

Babalar gününüz kutlu olsun.


Canım babacım seni çok özledim.Sensizlik çok zor bunu seneler geçtikçe daha iyi anlıyor ve seni çok arıyorum.Yokluğun gittikçe dahada büyük boşluk oluşturuyor.Yüreğimdeki yara büyüdükçe hayatıma dair bazı şeyler önemini yitirmeye başlıyor.Sana dair keşkelerim yok rabbim böyle istedi çok güzel ve rahat bir yerdesin eminim kardeşlerimle mutlusun ama babacım yüreğime söz geçiremediğim sizi özlediğim zamanlarım oluyor bugün gibi böyle olmalıymış. Seni tanımak babacım demek yokmuş ,kardeşlerimle ve senle bir aile olmak yokmuş kaderde.ömrüm senin boşluğundan dolayı hissedemediğim sevgiyi ve güveni aramakla geçip gidiyor, temeli olmayan bu duyguları kolay kolay kimseye hissedemedim. Herkesi sevmeme rağmen güvenemedim ,onlara buda çok yorucu babacım.Nasipte sıcacık huzurlu baba kucağı görmek yokmuş ,kuvvet alıp hayata rahat bir nefesle devam edebilmek yokmuş.Kader sizlerle yaşamak güzel olurdu. sizinle büyümek güzel bir aile olmak sizlerle yaş almak teyze ve hala olmak nasip değilmiş.senin çok tonton bir baba ve dede olacağından emindim oysa .Ne güzel olurdu seninle bir çocukluk geçirip bir hayatı paylaşmak sana doya doya BABAM demek .Oğlumun sana dede diyebilmesi ....seni çok özledim babacım hiç öpemediğim ellerinden hasretle öperim kızın SELDA 18 HAZİRAN 2006
BU YAZIYI OKUYAN HERKESTEN KÜÇÜK BİR RİCAM VAR BABAM VE KARDEŞLERİM İÇİN BİR FATİHA:(

13 Haziran 2008 Cuma

HZ.ÖMER

BİRKAÇ GÜNLÜK RIZKINI BİR GÜNDE HARCAYAN HANE SAHİBİNE BEN BUĞZ EDERİM .diyor peki bu söze karşılık biz neler yapıyoruz en alasından gün sofralarımızda 6, 8 çeşit yarışı yapıyor en sevdiklerimizle beceri yarışında evimizin bir haftalık masrafını 1 günde harcıyor artan ikramların sıkıntısını yaşıyoruz. vebal bir yanda eşimize yaptığımız eziyet bir yanda maneviyatımızıda maddiyatımızıda yoruyoruz .Anladık çok becerikliyiz ama bunun bir sonu yok yeni tarifler yeni külfetler ve sonu gelmeyen bir yarış demek günün sonunda bir hafta temizlikle ,birgün öncesinden hazırlanan ikramların yorgunluğu ,misafir ağırlama stresi birleşince ailesine ,ibadetlerine yorgunluktan başka bir faydası kalmayan bir hanım kalıyor.He birde nereye harcanacağı hiçbirzaman tam karar verilmemiş alınması gereken çook şey varken en gereksiz yere giden gün parası kalıyor:)biz ne zaman ki dostluğu gerçek muhabbeti kaybettik bu paralı günler girdi hayatımıza paralı dostluk günlerimiz güleriz ağlanacak halimize sevgi ve dua ile SELDA

12 Haziran 2008 Perşembe

Bizde bugün cennet kokusu vardııııı.

Evet bu gün evimizde iki bebek ve güzel kızımız feyza ve anneleri vardı . Bebeklerle okadar hızla geçtiki vakit uzun yaz günü olmasına rağmen doyumsuz bir gündü .Evimiz cennet kokusuyla doldu:) bebekler cennet kokuludur derya büyükler hakikaten öyleydi.Dünyanın en güzel lezzeti evlat sahibi olmak sanırım büyük küçük farketmez hani annelerin gözünde yaşın 50 de olsa farketmez sen büyümezsin aslında güzel şey büyümemek birinin kıyamadığı incitilmesine dayanamdığı olmak .Bazen çocukluğumuzdaki güvenli günleri ararız sırtımızı dayamak isteriz ,güvenmek ,emin olmak eksiğimizin düşünülmesi sıcak bir ev ne yapsak o güzel evi o sıcak yuvayı oluşturamamış gibi hissederiz kendimizi sonra bi bakarız bizle kendini güvende hissedenler vardır bizden emin olanlar bize muhtaç küçük kuzular var.Evet nekadar inkar etsekte büyümüşüz.Zamanla oluşmuş huzurlu, sıcak ileride çocuklarımız tarafından özlemle anılacak bir yuvamız olmuş.Ve yılların ne kadar hızla geçtiğini anlarız .

Ben geldiiim:)nafi


Kocaman abi olmuş oğlum biz görmeden bizim ricalarımıza dayamayıp annesi nafi paşayı bize getirdi .Çokda iyi yapmış saolsun görmeden .koklamadan bu zamanları geçiyor diye üzülüyorduk canayakın sevimli annesi gibi güzel bir çocuk nafi.anne ve babasına onu bizle buluşturdukları için teşekkür ediyoruz .sağlıklı uzun ve mutlu bir ömür onların ve sevenlerinin olsun . :)

6 Haziran 2008 Cuma

AKRABALIK DİYORUM AKREPLİK DEĞİİİİL:)

Bu gün istanbuldan annesinin ameliyatı için gelen dayımın geliniyle annemlerde kahvaltıdaydık .Çok özlemişiz birbirimizi en azından ben kendi adıma zeynebi gördüğme çok memnun oldum .Bolbol sohbet ettik dünya güzeli bir insan insanın akrabaları gibi yok bence ortak konuların havada uçuştuğu bir paylaşım dilinden anladığın, haliyle halleştiğin ,derdine derman olmak istediklerin kısaca akrabaların :) rabbim hekese akraba olmayı kıymet bilmeyi , bilinesi olmayı herkese nasip etsin:)akrep kıskaçlarımızı toplayalım hakikaten akraba olalım:)))bu yaz bütün akrabalarımla görüşmek umudundayım yakın tarihte eltim ve baldan tatlı oğlu gelicek bütün aile olarak sabırsızlıkla bekleniyorlar bereketli mutlu zamanlar geçirmek duasıyla.

STRES

O'na donup, 'Benim buyuk bir derdim var' demek yerine, derdime donup 'benim buyuk bir Rabbim var' demenin huzurunu yasiyorum. Gunahlarin icinde bogulmanin ezikligiyle 'O beni artik sevmez' derken, bu yaziyi okumama vesile olanin, O en buyuk sevgi oldugunun farkina varmak ne buyuk saadet. Elhamdulillah.
O bizi cok seviyo !!! Bu sevgiye layik olabilen kullar olmaya ugrasalim bizler de insallah.


'Az' konuşan fakat 'öz' konuşan büyükler vardır. Babam da
bunlardan
biridir. Çok sık bir arada olamadığımız için benim için bu 'öz'
konuşmalar daha kısa olur. Birkaç yıl önce öyle bir laf söyledi
ki
sustum kaldım. Uzun süre kafamın içinde dolandı söylediği cümle.
'Strese girenin imanından şüphe ederim!' demişti babam.
Stresle ilgili kitaplar okuyan, zaman zaman 'stresle mücadele'
konusunda seminerler veren biri olarak, cümleyi çok ağır bulmuş
olsam
bile, kafamın içinde cümle dönüp durdu uzun zaman. Yaşadığımız
yüzyılın en önemli problemlerinden biri olan stres hakkında bu
kadar
kesin ve keskin bir ifade duymamıştım.
Geçen yıl memlekette bir arkadaşla otururken hayatın
sıkıntıları ve
zorlukları konuşulmaya başlanınca bende kendisine stres ve stresle
mücadele hakkında bildiklerimi anlatmaya başladım. Arkadaşım da
benimle birikimlerini paylaşıyordu. Bir ara babamın söylediği
'Strese
girenin imanından şüphe ederim!' lafını attım ortaya.
Arkadaşım 'doğru
bir cümle' dedi. 'Hatta bir insan stres yüzünden hasta olursa Allah o
insana bunun hesabını bile sorar' dedi.

* * * * * * * * *

Stres, halkın bildiği ve kullandığı anlamıyla, sıkıntıları
kafaya
takmak demektir. Sıkıntılar insanı mutsuz ediyor. Mutsuzluk insanı
hasta ediyor.
Kimisi hastalıklarla mücadele etmekten yoruluyor. Mutsuz ve hasta
oluyor.
Kimisi ailesiyle problemler yaşamaktan bunalıyor.
Kimisi çocuklarıyla baş edememenin sıkıntısını yaşıyor.
Kimisi maddi sıkıntılarla boğuşuyor.
Kimisi çevresindekilerin kendisini anlamadığından dert yanıyor.
Kimisi bir sevdiğini toprağa verince hayata küsüyor.
Hayatta insanı strese sokan o kadar çok şey var ki. Herkes kendisine
dert edecek bir sıkıntı bulabilir.
Stresle iman arasında bir bağlantı var mı dersiniz?
Sıkıntılarla dolu bir hayat denilince benim aklıma hep Peygamberler
geliyor. Allah Peygamberlerin kıssalarını ayrıntılarıyla bize
niçin
aktarıyor dersiniz? Okuyup, ibret almamız için değil mi?
Peygamberlerin hayatlarından yola çıkarak bazı sorular sormak
istiyorum.
Hz. Eyyüb'ü hastalıkla imtihan eden Allah, bizi de aynı imtihana
tabi
tutma hakkına sahip değil mi?
Hastalığı kafaya takıp bunalıma giren insan 'Allah'ım beni niçin
hastalıkla imtihan ediyorsunuz ki?' demiş olmuyor mu?
Hz. Nuh'u oğluyla imtihan eden Allah, sizi evlatlarınızla imtihan
edemez mi?
Hz.İbrahim'i babasıyla imtihan eden Allah, sizi öz babanızla
imtihan edemez mi?
Hz. Lut'u eşiyle imtihan eden Allah'a, 'Beni niçin eşimle imtihan
ediyorsun ki?' deme hakkına sahip olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?
Hz. Yusuf'u kardeşiyle imtihan eden Allah, belki sizi de
kardeşlerinizle imtihan ediyordur!
Tüm peygamberlerin hayatları sıkıntı (imtihan) dolu olduğuna
göre,
bizim hayatımızda da bazı sıkıntıların olması hayatın bir
parçası
değil mi?
Anne veya babasını kaybedince bunalıma giren bir insan Allah'a 'Benim
annemi / babamı niye alıyorsun ki?' deme hakkına sahip olduğunu mu
sanıyor?
'En büyük acı evlat acısıdır!' denir. Bu acıyı yaşayan anne
babalar
'Allah kimseye yaşatmasın!' derler.
Alemlere rahmet olarak yaratılan Hz. Muhammed Mustafa'ya bile torpil
yapmayan Yaratıcının, bize torpil yapmasını beklemeye hakkımızın
olmadığını hiç düşündünüz mü? Beş defa evlat acısıyla
imtihan edilmiş
bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu bilmek zorundayız.
'Kardeşim onlar Peygamber, biz insanız' diye kimse itiraz etmesin.
Peygamberler de bizler gibi üzülen, ağlayan, Allah'a sığınan
insanlardı. Allah tarafından özel seçilmiş oldukları gerçeği
'insanı'
acılara tepkisiz kalacakları anlamına gelmez. Bize düşen hayatı
doğru
anlamaktır. Unutmamalıyız ki, Peygamberlerine torpil yapmayan Allah,
bize de torpil yapmaz.

* * * * * * * *

Stres ile iman arasında ki ilişki kafamın içinde uzun zamandır
dolanıyordu. Bir okuyucum bana öyle bir söz gönderdi ki, o sözü
okuyunca kafamın içinde dolanan cümleler köşe yazısına
dönüştü. Bu
yazıyı da o güzel sözle bitirmek istiyorum.
Çok sıkıldığınız zaman bu cümleyi hatırlayın. Hatta bana
kalsa pano
haline getirilip ev veya işyerinin duvarlarına asılması gereken bir
söz.
Bir gün dünyaya ait büyük bir derdin olursa Rabbine dönüp, 'Benim
büyük bir derdim var!' deme, derdine dönüp 'benim büyük bir Rabbim
var!' de.

Sait ÇAMLICA
Eğitimci – Yazar

Nedir insanların derdi?

Dünya nereye gidiyor diyen insanlara benimde bir sorum var bunu benim için bir bilene sorsunlar lütfen biz toplum olarak nereye gidiyoruz.Bir selamı bile esirgeyecek kadar birbirimizden uzak yaşamlar yaşamaya ne zaman başladık ,ne zaman tebessüm dudaklarımızdan silindi,samimiyet denilen şey nasıl bir şeydi,dedikodu en muhafazakar insanımızı nasıl esir aldı ve en kutsal vazifesi haline geldi.insanların herşeye laf olarak mutlaka yetişmesi, her konuya fikir beyan etmesi ne zamandan beri normal oldu .Gıybet ,kötü ahlak değildi de matahmıydı.Benmi unuttum insanları küçümsyenler rabbimizin onlara bu şekilde huzurunda olmaktan utanmıyacaklarmı? Zengin çevrem olsunda gerisi ne olursa olsun diyen samimiyetsiz muhafazakar toplum ne kadar daha hüküm süreceğini düşünmekte.Ben derimki tövbe edip bir güzel derlenip toparlanmalı o mutlak gelecek olan ölüm kapımızı çalmadan biz kalbini kırdıklarımızla helalleşelim tabii kime ne yaptığımızı hatırlayacak kadar zekiysek :(
selda

3 Haziran 2008 Salı

Son yıllarda yaygınlaşan çift yönlü ayna kullanımı hakkında bir uyarıdır.

Kaldığınız otelin odasında Veya girdiğiniz soyunma kabininde bulunan ayna acaba sıradan ve normal Bir ayna mı yoksa diger taraftan birinin sizi izlediği çift yönlü bir Ayna mı? Bunu anlamanın basit ve pratik bir yolu var; Parmağınızı tırnağınız ayna yüzeyine gelecek Şekilde aynaya dokundurun. Eğer tırnağınız ile tırnağınızın aynadaki Yansıması arasında bir boşluk VARSA Sorun Yok demektir,
bu normal bir Ayna...

Eğer tırnağınız ile tırnağınızın aynadaki Yansıması arasında bir boşluk YOKSA, yani tırnağınız ve aynadaki Görüntüsü doğrudan birbirine temas ediyorsa ;
DİKKAT IZLENIYORSUNUZ !!! Kendinizi ve sevdiklerinizi bir gün iğrenç bir İnternet sayfasında Çıplak görmek istemiyorsanız, lütfen bu maili sevdiklerinizle Paylaşın... Aman dikkat..............

KISA KISA

Bir gün bir doktora, “gerginlik ve tedirginlikten” şikâyetçi olan bir hasta gelmiş. Yapması gereken çok işinin bulunduğunu; fakat kendisinin rahatsız, işlerin ise beklemeye tahammülü olmadığını ek olarakda bu işleri yapabilecek başka kimse olmadığını söylemiş. Doktor,
— Sana bir reçete vereceğim. Bu reçeteyi aynen tatbik etmen gerekiyor! diyerek, yazıp eline vermiş.
Adam reçeteyi eline alıp baktığında, hayretler içinde kalmış. Reçetede, “ Her gün en az iki saat işi bırakıp yürüyüş yapacaksın ve her haftanın yarım gününü bir mezarlıkta geçireceksin” yazıyormuş. Hasta adam;
— Yürüyüşü anladık ama; neden mezarlık? diye sormuş. Doktor,
— Oraya gidip mezar taşlarına bakmanı istiyorum. Mezarlıklar, kendilerini vazgeçilmez sanan insanlarla doludur. Sen de onlar gibi ölüp mezarlığa gömülünce, kendinden başkasının yapmasına imkân olmadığını zannettiğin işlerin, başkaları tarafından da yapılmaya devam ettiğini göreceksin, demiş.

GENÇLER

GENÇLERE



Rahman ve Rahim olan Allah (Celle celaluhu)'ın adıyla.



Hamd Allah (Celle celaluhu)'a,
salat ve selam, Efendimiz Hz.Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e
O'nun ailesine, arkadaşlarına ve O'nu dost edinenlere olsun.



Ey Gençler;



Bir fikir ancak kendisine olan inanç güçlü olduğu,
yolunda samimiyetle çalışıldığı,
bolca gayret sarfedildiği,
uğrunda hiç bir fedakarlıktan kaçınılmadığı zaman başarıya ulaşır.
Bu başarının dört temel ilkesi vardır.Bunlar:
İman-samimiyet-gayret-çalışma dır.
Bunların dördü de GENÇ lere ait özelliklerdir.



İmanın esası, canlı bir kalp; samimiyetin esası,temiz bir ruh; gayretin esası kuvvetli bir şuur; çalışmanın esası ise genç bir gayrettir.



Bu dördü birden yalnızca GENÇ lerde bulunur. Bu nedenle yeni ve eski tüm ümmetlerin kalkınmasının temel direği gençlerdir. Her kalkınmanın SIRRI onlardadır.Her görüşün taşıyıp-yücelticileri onlardır.



'-Onlar Rablerine inanan gençlerdir. Biz onların hidayetlerini artırdık.'



(KEHF Suresi:13 Ayet)

YEDİKLERİMİZE LÜTFEN DİKKAT !

MSG adında bir yiyecek katkı maddesi var.
MONO SODYUM GLUTAMAT
Yiyeceklere katıldığında, o yiyeceğin tadının beyin tarafından güzel olarak
algılanmasınsağlıyor.
Tatlı, tuzlu, acı fark etmiyor.ıHangi yiyeceğe katılırsa lezzetliymiş gibi geliyor. O yüzden gıda
üreticilerinin bir çoğu MSG’yi karlı olduğu için kullanıyorlar.
MSG ZARARLI MI ?
Buna okuduktan sonra siz karar verin.
Bu madde Nörotoksin.
Sinir hücrelerine zarar veriyor. Merkezi sinir sistemi tahribatı ve buna
bağlı olarak ALZHEİMER, PARKİNSON, HUNTİNGTON hastalıkları, SARA (Epilepsi)
Retinal dejenerasyon (Göz retina tabakası hasarı)
Yağ birikimi, doyma mekanizmasında bozukluk, obezite.
Büyüme hormonu baskılanması.
Pankreas hasarı, insülinde artış, ve buna bağlı diyabet.
Böbrek ve karaciğerde ciddi hasarlar.
Bu madde hamilelerde plasenta bariyerini geçebiliyor, anne karnındaki bebek
de aynı tahribatlara maruz kalıyor.
Özellikle çocuklarımızın hatta büyüklerin de çok severek yediği CİPS’lerde
çok kullanılmakta.
Hazır köfte harçları, Et suyu tabletleri, Hazır çorbalar, Dondurmalar,
renkli yoğurtlar ve benzeri bir çok üründe var.
Şimdi diyeceksiniz ki,
Madem bunca zararı var, neden kullanıyorlar?.
Küreselleşen dünyada, ticaret de küreselleşti. Küresel ticaret devleri
insaf, merhamet gibi duygularla asla çalışmaz. Onların amacı çok kar etmek,
çok daha büyümektir.
Bu mamuller, al benisi olan renklerde ve janjanlı ambalajlarda sunulur.
Televizyon, gazete ve duvar reklamlarında onlara sıkça rastlarsınız. Sadece
maddesel tadıyla değil, görsel yollar ile de beyinlerimize kazınır adeta.
Basit bir hesap yaparsak, ucuz zannedilen bu ürünleri çok pahalıya
tükettiğimizi görürüz. Mesela Cips.
Semt pazarlarında 3 kg. patatesi 1 ytl.ye alabilirsiniz. Oysa ki 50 gram
CİPS 1 liradır. Yani 1 kg. Cipsi, 20 ytl.den tükettiğimizin farkında bile
değiliz. Olumsuz etkileri de cabası. Ya bu mamulleri
üretenler !……..
Kendi ürettiklerini asla yemezler, içmezler. Onların gıdaları organik ve
doğaldır.
Son zamanlarda organik tarım yapan çok güçlü özel şirketler türedi, burada
itina ile yetiştirilen ürünleri semt pazarlarında göreniniz var mı?
Ben henüz rastlamadım.
Gelelim genel sağlık boyutuna;
Son 25 yıla dikkatle göz atacak olursak, çocuk yaşta diyaliz cihazına bağlı
yaşamaya mahkum edilenler, çok küçük yaşta şeker hastalığı ile tanışan
çocuklar, obez çocuklar, asabi çocuklar, 9-10 yaşında buluğ çağına
girenler, çeşitli nedenlerle engelli doğanlar ve bu sayının ülke nüfusunun
YÜZDE 12’sine çıkması ve benzerleri.
Ve sizlerinde aklınıza gelebilen yeni hastalıklar.
Hastalıkları üretenler, ilaçlarını da ihmal etmediler. Bu da madalyonun
diğer karlı yüzüdür.
Karbondioksitli meşrubatlardan, sakıncalı hazır gıdalara varana kadar bir
çok yerde çeşitli uyarılar yazıldı, çizildi. Durumun ciddiyetini
anlayabilenimiz var mı?
Bu sorunun cevabı, tüketim miktarıdır.
Şimdiki eğitim sistemimiz endüstri, tarım, genel kültür alanında yetersiz
kaldığından, yeni nesiller tehlikenin farkında değildirler.
Emperyalist devletler, egemen olmak istedikleri toplumun eğitimli olmasını
istemezler. Onlar için önemli olan kendi halkları ve elde edeceği yeni
sömürü kaynaklarıdır.
Her yıl eskiyen, yaşam kaynakları azalan, küresel ısınma ile kuraklık
tehlikesi yaklaşan bir dünyada,
Küresel güç olan emperyalist devletlerin acımasızlığının arttığı bir
dünyada,
Dengelerin ve haritaların değiştirilmek istendiği bir dünyada
yaşadığımızı asla unutmamalıyız.
Dünyanın en güzel coğrafyasında yaşadığımızı da asla unutmamalıyız.
Gelin bu güzelim yurdumuza hep beraber sahip çıkalım.
YARIN ÇOK GEÇ OLMADAN !.....
MAİL`DEN alıntıdır.

HAYAT TIKANIP KALDIĞINDA

Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde,

Yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,

Dağlara dönmeli yüzünü insan.

Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak;

Yeni insanlarla 'tanışmalı, yeni keşifler yapacak....

Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, Gerçekleştirmeyi denemeli!

Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını; zamanın bir nehir,

Kendisinin bir sal olup da, O dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı.

Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,

Her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa,
Değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri;

Küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, bir kaç durak önce inip

Servisten, otobüsten; yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini;

Gördüğünü hissedebilmeli!

Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce,

Değerli olabilmeli hayat!

İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için!

Başkasının yerine koyabilmeli kendini;

Ağlayan birine 'gül', inleyen birine 'sus' dememeli!

Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli!

Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı; Sevgisiz, soysuz kalarak!

Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,
Derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine...

Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir, seher yeli okşamalı saçlarını...

Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna; fırtınada boranda; Öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın!

Bir çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin düşlerinde geleceği;

Bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli! Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu Olmayı beklememeli!

Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı; Bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için; kaçırmamalı!

Çünkü; hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, hiç Çaresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın dertlerin; ağlamayı bilmiyorsan, Neşesizdir kahkahaların;

Merhaba dememişsen, anlamsızdır elvedaların...

Ne, herkesi düşünmekten kendini, ne; kendini düşünmekten herkesi unutmamalı!

Bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın; hep vermek ya da hep almak için...

Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil,
Söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli!

Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere...
Hafızası olmalı insanın; hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaması için!

Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak! Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak!

Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi;
Ama, kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin sevdiklerinin;

Zaman bulabilsin; Bir teşekkür, bir elveda için...

Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer; Asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten;

Ama, herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan!

Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi...

Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı...!


Bana gelen bir mail herkesle paylaşmak istedim:)

SÖZLER

...Bir ülkede,kısa boylu insanlar uzun gölgeler veriyorlarsa,orada güneş batıyor demektir.

...Bir adamın mevkiinin büyüklüğü,onun ufak bir hizmedini büyük görmene,mevkiinin
küçüklüğüde onun büyük hizmetini küçük görmene asla sebebiyet vermemelidir.

...Uğradığın dertlerden mahlükata şikayeti kes.Merhametliyi merhametsize şikayet etmiş
olursun.

...Fıstık misali kendinde bir iç var zanneden kimse,soğan gibi hep kabuk çıkar.

...Benlik ve iddianın girdiği yerde mevki ve rütbenin putperestliği başlar,orada asla
rahmet tezahür etmez.zira benlik ve iddia,ruhani hayatın kanseridir....
selam ve dua ile
Osman Nuri Topbaş hocamızın Vakıf inkaf hizmet kitabından......Mail` den alıntıdır.

2 Haziran 2008 Pazartesi

işlerini erteleyenler helak olmaya mahkumdur.

1 Haziran 2008 Pazar

DÜNYADAN NE BEKLERİZ

Varoluşumuzun asıl gayesinden şaşmaya başlayan yolumuz beklentiler ve beklenmeyenlerle dolup geçip giderken çokta engel olamadığımız bir hal alır.Teslimiyet zırhıyla bürünüp çokta rahat tamamlayabilmek varken telaş ve tereddütlerle kendimizi ve etrafımızı hırpalarız .Her şeyi gören ,duyan yaşadığımız heranı bilen biri varken kendimizi güvende ve huzurlu hissetmeliyiz o ne isterse o olacak kendimizi teslim etmeli taktiri ona bırakmalıyız ne kadar rahat bir yaşam birine güvenmek aldığın hernefesten haberinin olması kalbinden geçen tüm iyilik ve güzelikkleri bilip ödüllendirecek olması.ve teslimim senin olduğumu sana döneceğimi biliyorum beni bildiğini, bana kıymet verdiğini bilyorum.Çünkü beni var etmeye layık buldun can verdin bir yaşamı paylaşmak için eş verdin bu yaşama cennet muhabbeti bir yavru verdin tüm güzellikler senden geldi bundan sonraki tüm güzellikleri senden diliyorum .selda

HERŞEYDE VAR BİR HAYIR

Uzun zamandır bilgisayarımızda bi sorun oluştu format attırırken de ses yüklenmedi.Televizyonlu odadan sakin bir odaya taşınan bilgisyarcık daha rahat ve sakin kullanıma başlandı ve ben şunu farkettim okuduğum yazılardan zevk almya başladım ve önceki gibi okuma sevgim geri geldi:)oğlum ne kadar şikayet etsede sessiz bilgisayar hoşuma gitti cool oldu:))

GÜZEL GÜNLER

Bahar temizliği, yaz temizliği ,dip köşe temizlik sanırım her bahane her fırsat bizim için temizlik sebebi allah sağlık versin sebebsizde olsa yapılır:)bu sene daha içime sindi artık fazlalıklardan kurtulmuş olmaktanmıdır bilmem evde kullanmadığım ama başkalarının işine yarıyacak bir sürü ıvırzıvırla doluymuş .Herbiri gittikçe üzerimden yükler kalktı belediyenin çöp ev diye gelmesi yakınmış yani:)neyse bidaha bu kadar birikmeden vermeli aslında yaş aldıkça bişeylerden vazgeşmesimi zorlaşıyo nedir huy değiştiryoruz sanki ama değişmeli bu huyum gerekli gerksiz ne varsa evin içinde bizle birlikteler neyse karar vermek başarmanın yarısymış burda kendime söz veriyorum . eşyaların yerini değiştirmekte çok etkili formüllerden biri çöplerden arınmada ne var ne yok görüp değerlendirme yapma imkanı buluyor insan .

GIYBETİN SONU

HZ.Enes bin malik (ALLAH ondan razı olsun)Resuli ekrem (SAV) buyurduki.
Miraca çıkarıldığım gece ,bakırdan tırnakları olan ve bu tırnaklarla yüzlerini tırmalayanları kişiler gördüm.
Ben
Ya cebrail ,kimlerdir ? diye sordum.
Cebrail (as)
Bunlar gıybet edip insanların etlerini yiyenlerdir, karşılığını verdi.Ahmet Ebu Davut