28 Aralık 2008 Pazar

MİKRO DALGA İLE PİŞİRMENİN GİZLİ ZARARLARI

İnsanların mikrodalga fırınların sağladığı rahatlık uğruna sağlıklarından fedakârlık etmeleri mümkün mü? Sovyetler Birliği 1976 yılında mikro dalga fırınların kullanımını neden yasakladı? Mikrodalga fırınları icat eden kimdir ve ne sebeple icat edilmiştir?

Amerikan evlerinin %90 ın da mikrodalga fırınlar yemek hazırlamak için kullanılmaktadır, çünkü hem kullanımı çok rahat hem de klasik fırınlara kıyasla enerji açısından son derece tasarrufludur. Genelde insanlardaki kanı mikrodalga fırınların hem içinde pişen besinlere hem de bu besinleri tüketen kişilere bir zararı dokunmadığı şeklindedir.

Aşağıda detayları verilen araştırmanın hedefi mikrodalgada pişirmenin doğal ve sağlıklı olmadığını ve insan vücudunda hayal edilemeyecek kadar büyük zararları olduğunu ispatlamaktır.

Mikrodalga fırınlar nasıl çalışır?

Mikrodalgalar da ışın dalgaları veya radyo dalgaları gibi bir çeşit elektromanyetik enerjidir ve elektromanyetik güç veya enerji spektrumunun bir kısmını işgal ederler. Günümüzde, modern teknoloji çağında mikrodalgalar uzun mesafeli telefon sinyallerini, televizyon programlarını ve bilgisayar bilgilerini hem dünya çapında hem de bir uzayda ki bir uyduya yollamak için kullanılırlar. Ancak, bizim bildiğimiz ve de bize hiç yabancı olmayan mikrodalgalar yemek pişirmek için bir enerji kaynağı olarak yaralandığımız mikrodalgalardır.

Her mikrodalga fırında bir magnetron vardır. Bu bir tüptür ve burada elektronlar hem manyetik hem de elektrik alanlarından etkilenerek 2450Mega Hertz veya 2.45 Giga Hertzlik bir mikrodalga radyasyonu üretirler. İşte bu radyasyon yiyeceklerdeki moleküllerle etkileşim yapar.

Bütün dalgasal enerjiler dalganın her bir döngüsü ile pozitif kutuptan negatife doğru bir değişim yaşarlar. Bu polarite değişimi her saniyede milyonlarca defa meydana gelir. Besin moleküllerinde özellikle su moleküllerinde aynen bir mıknatısta ki kuzey-güney kutbu gibi bir pozitif birde negatif uç vardır.

Ticari fırın modellerinde 1000Wattlık bir elektrik akım vardır. Magnetron denilen tüpten üretilen bu mikrodalgalar fırının içindeki besini bombardımana tabi tutarken kutupsal moleküllerin de aynı frekansta saniyenin milyonda biri bir zamanda dönmelerini sağlarlar.

Bütün bu aktivite yemeğin ısınmasını sağlayan moleküler bir sürtünmedir. Bu alışılmadık ısıtma şekli çevredeki moleküllere zarar verir, onları parçalara ayırır ve deforme eder.

Güneşten gelen mikrodalgalar ise direkt akım (DC) prensiplerine göre fonksiyonlarını yaparlar ve yukarıda bahsedilen sürtünme ısısını üretmezler. Buna karşılık mikrodalgalar AC akım kullanırlar ve sürtünme ısısı meydan getirirler.

Bir mikrodalga fırın ince ve çok keskin bir enerji dalgası üretir ve bu dalga tüm enerji spektrumunda sadece dar bir frekansta bulunur. Fakat güneşten gelen enerji geniş bir frekans spektrumunda çalışır.

Mikrodalga kullanarak pişirme yönteminin hem günlük yemek pişirmede hem de bebeklere verile biberon sütlerinin ısıtılmasında çeşitli zararlarının olduğu tespit edilmiştir.

Ayrıca, 1991 yılında, Oklahoma’da mikrodalgada ısıtılmış kan verilen bir hasta ölmüştür. Mikrodalga da ısıtılmış kan hastanın kendi kanında değişim yapmış ve sonuçta hastanın ölümüne sebep olmuştur.

Bu da açıkça gösteriyor ki mikrodalga kullanılarak yapılan ısıtma işlemi ısıtılan maddelere zararlı bir şeyler yapmakta. Beden, doğası itibariyle bir elektrokimyasal olduğu için insanın elektrokimyasal işlemlerini zorlayan veya değiştiren bir zorlayıcı güç bedenin fizyolojisinde etkilemektedir. Bu konu Robert O.Becekr’ın kitabı ‘’The Body Electric’’ ve Ellen Surgaman’ın kitabı ‘’Dikkat, Çevrenizdeki Elektrik Sağlığınıza Zaralı Olabilir’’ isimli kitapta detaylı olarak anlatılmıştır.

Bilimsel veriler ve gerçekler

1992 yılında Raum ve Zelt tarafından yayınlanan ‘’Geleneksel şekilde hazırlanan yiyecekler ve Mikro dalgada hazırlanmış yiyeceklerin kıyaslanması’’ başlıklı çalışmada şu noktalar vurgulanmıştır:-

‘’Doğal tıbbın en temel hipotezi insan vücudu alışık olmadığı moleküller ve enerjiler ile karşılaştığı zaman bu molekül ve enerjiler bedene fayda yerine zarar verirler.

Mikrodalgada hazırlanmış yiyeceklerin içinde insanların ateşin keşfinden beri pişirdikleri yiyeceklerinde bulunmayan moleküller ve enerjiler bulunmaktadır. Hâlbuki güneşten ve diğer yıldızlardan gelen mikrodalga enerjinin esası DC/direkt akımdır.

Buna karşılık yapay olarak üretilen mikrodalgalar (ki buna fırınlarda üretilenlerde dâhildir) AC (değişken akımdan) meydana gelir ve dokundukları her yiyecek molekülünde saniyede bir milyarın üstünde polarite değişmelerine neden olurlar.

Böyle bir işlemde doğal olmayan moleküllerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Fırınlarda üretilen mikrodalgadan dolayı doğal olarak ortaya çıkan amino asitlerde bile isomerik değişiklikler (şekil değişimleri) olduğu ve toksik formlara dönüştükleri tespit edilmiştir.

Kısa bir sürede tamamlanmış bir çalışmada mikrodalgada hazırlanmış süt ve sebzeleri tüketen kişilerin kanlarında belirgin ve rahatsız edici değişimler olduğu gözlenmiştir. Bu araştırmada sekiz gönüllü değişik şekillerde pişirilmiş aynı besin türlerini tüketmişlerdir.

Mikrodalga fırınlarda işlem görmüş yiyecekler gönüllülerin kanlarında değişimler yaratmıştır. Hemoglobin seviyeleri düşmüş ve toplam beyaz hücreler ile kolesterol seviyeleri yükselmiştir. Buna karşılık lenfositler düşmüştür.

Kandaki enerji ile ilgili değişimleri tespit edebilmek için ışık yayan bakteriler kullanılmıştır. Mikrodalgada işlem görmüş yiyecek tüketiminden sonra kişilerden elde edilen kan serumuyla karşılaşan bakterilerin yaydıkları ışınlarda belirgin bir artış gözlenmiştir.

1991 yılında İsviçre de Dr. Hans Ulrich Hertel ile Lozan Üniversitesinden bir profesörün birlikte yaptıkları araştırmada da yukarıdaki sonuçlar elde edilmiştir.

Bunlara ek olarak Ruslar tarafından tespit edilmiş bir ‘’mikro dalga hastalığı’’ vardır. 1950’li yıllarda Ruslar radarın geliştirilmesi çalışmalarında mikro dalgalara maruz kalmış binlerce işçi üzerinde yaptıkları araştırmada bu kişilerde çok ciddi sağlık sorunları olduğunu tespit etmişler ve bu nedenle mikro dalga kullanımı için kesin kısıtlamalar getirmişlerdir. Buna göre işçiler en fazla 10mikrowatt enerjiye maruz kalabilecekler, siviller için ise bu miktar 1 mikrowatt belirtilmiştir.

‘’The Body Electric’’ isimli kitabında Robert O.Becker mikrodalga radyasyonunun sağlık üzerindeki etkileri ile ilgili olarak Ruslar tarafından yapılan araştırmayı ve ‘’mikrodalga hastalığını’’ şöyle tanımlamıştır :-

‘’Mikrodalga hastalığının ilk işaretleri düşük kan basıncı ve düşük nabızdır. Daha sonra çoğunlukla sempatik sinir sisteminin kronik olarak uyarılması (stres sendromu) ve yüksek kan basıncı ortaya çıkar.

Bu dönemde baş ağrısı, baş dönmesi, göz ağrısı, uykusuzluk, huzursuzluk, endişe, mide ağrısı, sinirsel gerilim, konsantrasyon bozukluğu ve bunlara ek olarak apandisit, katarakt, üreme organları ile ilgili sorunlar ve kanser görülür.

Kronik semptomlardan sonra adrenalin fazlalığı, koroner damarların bloke olması ve kalp krizleri ortaya çıkar.

Ayrıca lenfatik sorunlarda gözlemlenmiştir ki bu da bazı kanser türlerini önleyebilmek için bedenin ihtiyacı olan gücün daha azalmasına yol açmaktadır.

Yapılan gözlemlerin sonuçlarına göre kanda daha fazla kanser hücresi oluştuğu, ayrıca mide ve bağırsak kanserlerinde de artış olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca, daha fazla sindirim sorunu, idrar ve dışkılama sisteminde yavaş yavaş bozulmalar meydana gelmiştir.

Mikrodalga fırınların etkileri üç ana grupta toplanmıştır:

I. Kansere yol açan etkiler:

a) Atmosferdeki radyoaktivite ile bir bağlanma etkisi yapması, böylece yiyeceklerdeki alfa ve beta partiküllerinin artması,

b) Süt ve diğer tahıl tanelerinde bulunan protein hydrolysate bileşimlerinde kansere yol açan maddeler yaratması (bunlar su ilavesi ile doğal olmayan parçalara ayrılan natürel proteinlerdir),

c) Mikrodalgaya maruz kalan yiyeceklerde ki temel maddelerin değişmesi dolayısıyla sindirim sisteminde bozuklukların ortaya çıkması.

d) Yiyeceklerin sıvılarında değişiklik olmasından dolayı lenfatik sistem de çalışma düzensizliklerinin ortaya çıkması. Emici damarlarda ve böylece beden dokularındaki anormal büyümeleri engelleyen bağışıklık potansiyelinin degenerasyona uğraması.

e) Mikrodalgaya maruz kalmış gıdaların tüketilmesinden sonra kan serumunda yüksek oranda kanser hücreleri görülmesi (cytomalar ve sarcoma gibi hücre tümörleri)

f) Dondurulmuş gıdalar mikrodalga kullanarak çözdürüldükten sonra bu gıdalarda ki glucosid (hidrolize edilmiş dextrose) ve galactoside (okside olmuş alkol) elemanlarının metabolik bölünmelerinde bozukluklar ortaya çıkması,

g) Özellikle taze köklü sebzelerde kansere yol açan serbest radikallerin (yüksek reaksiyonlu tamamlanmamış moleküller) meydana gelmesi,

h) Yapılan istatistiklerde mikrodalgada pişirilmiş yiyecekleri tüketen kişilerin çoğunda mide ve bağırsak kanserleri görülmüş, aynı zamanda perifer hücre dokularının dejenere olduğu bunun sindirim ve dışkılama sisteminde yavaş yavaş bozulmalara yol açtığı tespit edilmiştir.

II. BESİN DEĞERİNDE AZALMA

Araştırmalara göre mikrodalga fırınlardaki ışınlara maruz kalmak yiyeceklerin besin değerlerinde azalmaya yol açmaktadır. Bu konudaki en önemli bulgular:

1. Bedenin B-complex vitaminleri, vitamin C, Vitamin E ve tüm yiyeceklerdeki lipotropiklerden yararlanma yeteneğinin azalması.

2. Test edilen bütün gıdalarda beden için en gerekli enerjinin %60–90 arası azalması;

3. Alkoloidlerin (nitrojen bazlı organik elementler), glucosidlerin, galactosidlerin ve nitrilosidlerin metabolik davranışlarında ve entegrasyon yeteneğinde azalma;

4. Et ürünlerinde ki nucleoproteinlerin harab olması;

5. Ayrıca, bu ışınlara maruz kalan bütün yiyeceklerde belirgin bir şekilde yapısal yok olmalar tespit edilmiştir.

III. Biyolojik etkiler

Mikrodalga ışınımlarına maruz kalmak insanların genel biyolojik yapılarında beklenmedik bir negatif etki yaratmıştır.

Ancak, bu konu Ruslar çok hassas aletlerle ölçüm yapana kadar tespit edilememiştir. Yapılan araştırmadan elde edilen bulgulara göre zarar görmek için bir insanın mikrodalgadan geçmiş yiyecek maddelerini tüketmesine bile gerek yoktur. Böyle bir enerji alanına maruz kalmak bile istenmeyen yan etkilere yol açmaktadır. Bu yüzden 1976 yılından beri Rusya’da mikrodalga ile çalışan aletleri kullanmak kanunla yasaklanmıştır.

Aşağıda bu aletlerin etkileri belirtilmiştir:

1. Mikrodalga fırınlar çalıştıkları esnada onların etki alanında bulunan kişilerin yaşam enerjisinde azalma ve daha uzun süreli kalıcı olarak da kişilerin enerji alanında görülen bazı yan etkiler.

2. Aletin kullanımı sırasında hücresel voltajda ve özellikle kan ve lenfatik alanlarda dejenerasyon,

3. İnsan metabolizmasındaki proseslerde besinlerden yararlanmak için gerekli potansiyel enerjide bir dejenerasyon ve bozulma,

4. Hücre iç zarında sindirim işleminden sonra kan serumuna aktarılan metabolik işlemlerin yapılması sırasında meydana gelen dejenerasyon;

5. Serebrum denilen beynin ön kısmında (düşünme ve daha üst düzey fonksiyonların serbest bırakıldığı bölüm) sinir uçlarının birleşme yerlerindeki potansiyel elektrik impalslarında dejenerasyon ve dengesizlik.

6. Sinirlerin elektrik devrelerinde bozukluk ve enerji alanında kayıplar. Bu kayıplar simetrik olarak hem merkezi hem de otonom sinir sisteminin hem arka hem de ön taraflarında meydana gelir.

7. Denge ve şuurluluk fonksiyonunu kontrol eden retiküler aktivasyon sisteminde ki biyoelektrik güçte azalma;

8. Çalışmakta olan aletin çevresinde ki 500 metrelik yarıçaplı bir alanda bulunan insan, hayvan ve bitkilerde uzun dönemde kümülatif olarak hayati enerji kayıpları,

9. Uzun süreli kalıcı olan manyetik atıklar sinir sistemi ve lenf sisteminde birikim yapar;

10.Kadın ve erkeklerde hormonal dengesizlik ve hormon üretiminin engellenmesi;

11.Beyin dalgalarında bozukluklar. Mikrodalga ışınıma maruz kalmış kişilerin alfa, beta, teta ve delta dalga sinyallerinde bozukluklar;

12.Beyin dalgalarındaki bu bozukluklardan dolayı negatif psikolojik etkilerin ortaya çıkması. Gerek pişirme gerekse transmisyon istasyonlarında mikro dalgaya sürekli maruz kalmış kişilerde hafıza kaybı, konsantrasyon eksikliği, baskılanmış duygular, zihinsel aktivitelerde yavaşlama gibi etkiler görülmüştür.

Kaynak:
www.mercola.com'dan özet



İstanbul - 15.04.2005
http://sufizmveinsan.com
Bu yazıyı okuyana kadar çok istediğim mikrodalgadan malesef vazgeçmiş bulunmaktayım hayatımın ne kadar kolaylaşacağı umrumda bile değil :)sağlıklı olmak en önemli olan .

26 Aralık 2008 Cuma

iyiki varsın :)iyiki VARIM

Hadi her şeyi bir kenara bırak.Bir mum yak.Kapat gözlerini ve ''keşke'' lerinle yüzleş bugün.
Hayatın sana küstüğü anları düşün ve onlara neden olan ''keşke'' lerini.Hadi yüzleş,yüzleş ki her ''keşke'' yi bir ''iyi ki'' ile sıvayabilesin.Yüzleş ki yarın ''ben bugün yeniden doğdum'' diyebilesin.

Yaşamın senden aldıklarını,senin ondan çaldıklarını,her şeyden öte yaşadıklarını düşün.Her ''keşke'' nin yerine bir ''iyi ki'' koy.Yaşadığını anlara ve anları böl yıllara.Hadi ''keşke'' lerini say,senin için yüzlerce ''keşke'' nin karşısına bir ''iyi ki'' koy yaşadığın anlara inat.Hadi tart ve düşün hangisi daha ağır diye.

Ne çok şey almıştır zaman ve ne çok şeyi tüketmiştir farkına varmadan.İnsan en çok kaybettiği değerler için aglar ve en çok yitik zamanlarda bıraktığımız ''keşke'' leri yaşarız ömrümüzde.Ne çoktur dilimizdeki yeri ne çok anlam saklarız bu tek kelimede,ne büyük bir sırdır yüreğimizde son nefese kadar taşımamız gereken.

Peki ya ''iyi ki''.
Saklamak zorunda olmadığımız en karanlık gecede bile bize ışık olan,herkesle paylaştığımız kaç tane ''iyi ki'' var hayatımızda.

Sen her gece mumlar yakarsın ve aglarsın en saf yanınla.Ve ''keşke'' ler yapışır yakana.Bir tünel olmalıdır hayatın karanlığında,ışığa uzanan bir dehliz ne kadar yakındır oysa.Beklenen ışığı görürsün,ama yaklaştıkça kaybolur,hayattaki ''keşke'' lerin gölgesinde bütün renkler yitirir anlamını,bütün anlamlar kaybolur,kendini en mutlu hissettiğin anda bile bir ''keşke'' çıkar karşına seni umutsuzluğa sürükleyen.

İçeriği ''iyi ki'' olan hiç bir ''keşke'' yoktur.
Hadi herşeyi bir kenara bırak.Bütün ''keşke'' lerin karşısına tek bir tane ''iyi ki'' koy,kapat gözlerini ve düşün ''keşke'' ler ıslıkla ''iyi ki'' ler yumrukla yıkılır unutma.

Hadi ''iyi ki'' askerlerinden bir ordu kur kendine bütün ''keşke'' lere savaş aç,pusuya düşür onları.Denizden geçemiyorsan karadan yürüt gemilerini kavgada namertlik yoktur unutma.Varsın senin için kalleş desinler,sırtından kurşunla onları,sonra bir dar ağacı kur yüreğinde,geri kalan bütün ''keşke'' lerini idamla yargıla ve as.Yürü ardına bakmadan,başın dik olsun,muhteşem bir savaş kazanmış muzaffer bir komutan edasıyla yürü,adımların hiç tereddüt etmesin ''iyi ki'' lere giderken.

Çünkü ''keşke'' ler yok artık,yokuş yok,viraj yok.Ömrünün her karesini dilediğin renge boyayabileceğin bir yol var önünde hep ''iyi ki'' lere uzanan,hep iyilerin olduğu.
Boya,dilediğince boya.Her umut ayrı bir renk,her hayal bir desendir avuçlarında umutma.
Yaşam bir düş değildir,hangi rüyayı görmek istiyorsan onu hayal edersin ve kapatırsın gözlerini.Bırak hayat bütün ''keşke'' yapraklarını döksün takviminden,dünün hükmü dünde kalmıştır çünkü.
Tek kural vardır yaşamda ''DÜŞÜN,İNAN,BAŞAR''
Hadi herşeyi bir kenara bırak.Bir mum yak birleştir kirpiklerini ve yeniden öğret gözlerine ''iyi ki'' leri görmeyi.

Eline bir sözlük al,önce KEŞ sonra İYİ kelimelerinin anlamına bak.
Hadi karar ver,hangisi daha hoş geliyorsa kulağına yarın sabah onları kat hayatına.

Abraham LİNCOLN

SENİN TAHTA PERDENE KOYDUĞUM ÇİVİ İÇİN

Kötü karakterli bir genç varmış. Bir gün babası ona çivilerle dolu bir torba vermiş. ' arkadaşların ile tartışıp kavga ettiğin zaman her sefer bu tahta perdeye bir çivi çak' demiş. Genç, birinci
ilk günde tahta perdeye 37 çivi çakmış. Sonraki haftalarda kendi kendine kontrol etmeye çalışmış ve geçen her günde daha az çivi çakmış. Nihayet bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış. Babasına gidip söylemiş. Babası onu yeniden tahta perdenin önüne götürmüş. Gence bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahta perdelerden bir çivi çıkart (sök)' demiş. Günler geçmiş. Bir gün gelmiş ki her çivi çıkarılmış. Babası ona 'aferin iyi davrandın ama bu tahta perdeye dikkatli bak. Artık çok delik var. Artık geçmişteki gibi güzel olmayacak' demiş. Arkadaşlarla tartışıp kavga edildiği zaman kötü kelimeler söylenilir. Her kötü kelime bir yara(delik)bırakır. Arkadaşına bin defa kendisini affettiğini söyleyebilirsin ama bu delik aynen kalacak(kapanmayacak). Bir arkadaş ender bir mücevher gibidir. Seni güldürür yüreklendirir sen ihtiyaç duyduğunda yardımcı olur seni dinler sana yüreğini açar' demiş.ben bu konuda kendi üstüme tanımam hem çivi deliklerim hemde çivilerim çoktur napıyım canım yanmasa yakmazdım sonuçta hepimiz iyilik üzre yaratılıp kötülükler öğreniyoruz bazan ruhumuza çakılan çiviler ağır geliyor elbette mevlana gönlüne sahip olamadığımızdan bizde çivilemelere başlıyoruz dünya hayatı geçici ve pişmek için bir fırın olduğuna göre hatalarımız olacak affettirebilmek duasıyla

25 Aralık 2008 Perşembe

ilk ekmek

Bu gün biraz daha iyiyidim sanırım iş yapmaktan kendimi dinlemeye fırsatım olmadı iyide oldu elimdeki nimetlere şükretmem gerekir.Akşama kadar yorulduğum yetmedi ekmek yapmak için kolları sıvadık oğlumda pek sever mutfakta yanımda olmayı birbirimizle didişe didişe iş yaparız ben çok kaprisliyim mutfakata çocuğa ahçı yamağı muamelesi yapıyorum oda canım benim nazımı çeker sağolsun güzel gözlüm ,sonunda ilk ekmeğimizi pişirdik çok güzel oldu oğlumun eli değdiya ondandır :)makinede elimizi sürmedik pek ama onuda böyle tavlamam lazım :)yoksa misaifirm geldiğinde başım sıkıştığında nasıl yardım isterim.rabbim eşime ve oğlumla sağlık sıhhat içinde yaşamayı nasip etsinde herşey geçer. sevgi ve muhabbetle .

24 Aralık 2008 Çarşamba

mutluluk reçetesi

İnsanlar artık daha iyi, daha huzurlu ve daha mutlu yaşamanın peşinde. Tabii bir de yaşlanırken genç ve güzel görünme isteği var. İşte, Modern çağın derdine derman olacak sözler...

Son yıllarda hemen herkes daha iyi, daha huzurlu ve daha mutlu yaşamanın peşinde. Tabii bir de yaşlanırken genç ve güzel görünme isteği var. Kişiler uzmanlardan öğrendiği, çevresinden duyduğu her yeni bilginin peşine düşüyor ve hayatına nasıl uygulayacağının yollarını arıyor. Nasıl beslenmesi gerektiğinden kilo yönetimine, kendisini tanımasından toplumsal ilişkilerine, bedenine nasıl bakacağından başına gelen olayları nasıl karşılayacağına kadar pek çok şey insan hayatını etkiliyor.


Sağlıklı yaşamanın en temel şartlarından biri şüphesiz ki doğru beslenme. Atalarımız boşuna dememiş 'Sağlık, varlıktan yeğdir' ya da 'Azıcık aşım, ağrısız başım' diye. Hangi doktora ya da uzmana sorarsanız sorun sofradan doymadan kalkmayı (az yemeyi), yavaş yemeyi, dengeli yemeyi (örneğin; et ile sebze beraber), doğru pişirme yöntemlerini tavsiye eder. Oysa bin beş yüz yıl öncesinden Peygamber Efendimiz (sas), midemizin üçte birini yemeğe, üçte birini suya ve üçte birini de nefese ayırmamızı öneriyor. Yemekten sonra dişleri temizlemek de Peygamberimiz'in sünnetlerinden biri. Akşam yemeğini kesmenin ihtiyarlığa sebebiyet vereceğini haber veren Peygamberimiz aynı zamanda tok olarak yatılmaması gerektiğini, kalbi katılaştırdığını da buyurmuştur. Buna bir de atalarımız 'Bol bol yiyen bel bel bakar'ı ekledi tabii. Yine sabah kahvaltısı güne halim ve ağır başlı başlamak adına önemli. Yemeğin iyi pişmiş ve taze olması, yerken çok çiğnenmesi hep bilip de uygulamadığımız önemli anekdotlar arasında.


Peygamber Efendimiz sanki ta o zamanlardan günümüzü görüyor sanki. "Ümmetim hakkında en çok korktuğum şeyler: Göbek bağlamak, çok uyku, tembellik ve yakîn (iman) azlığıdır" buyurarak şişmanlık tehlikesine dikkatleri çekiyor ve bizleri uyarıyor.


Tıbbî olarak bedene zarar veren şeyler dinen de yasak ilan edilmiştir. Mesela yazın güneş altında çok kalıp hastalanmak bilhassa deri ve göz sağlığı için çok tehlikeli. Yine Peygamber Efendimiz konuyla ilgili olarak "Güneşte fazla durmayın, güneş elbiseyi eskitir, soldurur, hastalığa da sebebiyet verir." buyuruyor. Diğer bir önemli husus da küçük ve büyük abdesti bekletmeme konusu. Çünkü idrar bekletilirse organları tahrip etmeye başlayabilir. Aşırı üzüntü insana zarar verdiği gibi böyle durumlarda başka şeylerle meşgul olunması gerektiği söylenir hep. Belki de bu yüzden atalarımız 'Ayağını sıcak tut, başını serin. Bir işle meşgul ol, düşünme derin derin' dememiş midir?


Konuyla ilgili görüştüğümüz Dr. Ender Saraç'a göre insan, özünde ruhsal bir yaratık ve ruhunu bilgeleştirmeye çalışmalı. Aksi halde en iyi vitaminleri de alsa, en iyi hastanelere de gitse şifa hücrelerine işlemez. Saraç, insanın kendini açması gerektiğine ve zikrin bunun için iyi bir araç olduğuna inanıyor. Mesela El Halim çekerek stresi yenebilir, Yâ Vedud çekerek çevreye sevgiyle bakabiliriz.


Sağlıklı yaşam uzmanı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'na göre mutlu ve huzurlu bir ömür için planlı yaşamayı tercih etmelisiniz. Müftüoğlu, her yeni güne enerjiyle ve hayatı sevmekle başlanılması gerektiğine inanıyor ve yaşlanmayı durdurmak veya geriye yaşlanmak yerine kaliteli ve iyi yaşamış aklı, ruhu ve bedeni dinç bir yaşlı olmaya yeğlememiz gerektiğini söylüyor. Müftüoğlu dua etmenin bağışıklık sistemini güçlendirdiği, kan basıncını dengelediği, kalp atışını düzenlediği, stres yönetimini kolaylaştırıp depresyonu engellediği yönünde gözlemlerin olduğuna da vurgu yapıyor. Üstelik dua etmek yalnız hastalıkları önlemiyor, iyileştirmeyi de kolaylaştırıyor.

HAYATI MUTLU KILMANIN YOLLARI:
- Aşırı iddialı, kazanmaya odaklı biri olmamaya özen göstermeli ve sorun çıktığında 'bu da geçer' diyebilmelisiniz.


- Manevi yanınızı güçlendirmeli, dua etmeli, sahip olduğunuzun şeylerin kıymetini bilmeli ve şükretmelisiniz.


- Sağlık kontrollerinizi düzenli bir şekilde yaptırmalı, tedbiri elden bırakmamalısınız.


- Aşırı üzüntü ve aşırı sevinç zararlıdır, kanı pıhtılaştırır.


- Et ve bal yemek, güzel koku sürünmek ve yumuşak kumaştan dokunmuş güzel kıyafet giymek bedeni kuvvetlendirir.


- Alkol, sigara ve benzeri kötü alışkanlıklardan uzak durmalısınız.


- Göbek bağlamayın, emniyet kemerinizi sürekli takın, sık sık vücudunuzu dinlendirin.


- Hastalıkların hayatın ufak tefek aksamaları olduğunu ve çoğu kez sizi daha çok güçlendirdiğini anlamalısınız. Tabii bir de 'Hastalık sağlığın zekatıdır' unutmayın.


- Öfke ve hiddetten uzak durmaya gayret edin.


- Fazla düşünce, çok ekşi yemek ve aç karnına çok su içmek de bedeni zayıflatır.


- Sürme çekmek, doğaya ve akarsuya bakmak gözü kuvvetlendirir.


- Pisliğe bakmak, idam edilene bakmak ve kıbleye arkası dönük oturmak gözün nurunu azaltır.


- Fazla ve lüzumsuz konuşmamak, dişleri temizlemek, alimlerle beraber olmak ve günah işlememeye dikkat etmek aklı çoğaltır.

BEDENİNİZE VE RUHUNUZA İYİ DAVRANIN
Sağlıklı yaşam uzmanı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu: "Mutlu ve sağlıklı yaşayıp, genç ve dinç yaşlanmak istiyorsanız huzurlu biri olmaya çalışmalısınız. Hayata güzel ve hoş yanlarından bakmalı, endişe, korku ve panik duraklarında durmamalısınız. Kızgınlık, hiddet ve kıskançlık gibi kötü duyguları geldikleri yere geri göndermelisiniz. Mutlu olmayı gerçekten arzuluyorsanız, daha çok "insan kalmalı", daha çok "insan sevmeli", daha "iyi bir insan olmalısınız." İhtiyacınız kadar yemeli, sofradan biraz aç kalkmalısınız. Sabahları erken uyanmalı, birazcık egzersiz yapmalısınız. Şekerin, tuzun fazlasından uzak kalmalı, fırsat buldukça yürümeli, adımlarınızı sıklaştırmalısınız. Pazar çantalarınızı kendiniz taşımalı, bahçenizin bakımını kendiniz yapmalı, otomobilinizi siz yıkamalısınız. Ayda bir kez bel çevrenize bir göz atmalı, haftada bir kez tartılmalısınız. Mutlu olmak istiyorsanız ne yapıp etmeli, yavaşlamalısınız! Hayata sadece dokunmayıp, sımsıkı sarılmalısınız. En büyük yatırımları kendinize yapmalı, beden ve ruhunuza iyi davranmalısınız. Hücrelerinizin her birini önemsemeli, sahip çıkmalısınız. Bir de karnınızın doyduğuna, cebinizdeki paraya, güzel bir manzaraya baktığınıza, sağlığınıza ve daha birçok şeye şükretmek gerekir. Çünkü en az yürümek, yüzmek, merdiven çıkmak veya kolesterolünü, şekerini, tansiyonunu kontrol altında tutmak kadar hayatı iyileştiren bir faktördür."

KOLALI İÇECEKLER İNSAN NESLİNİ YOK EDER
Sağlıklı yaşam uzmanı Prof. Dr. Ahmet Maranki: "Fıtrata ters yaşamak hastalıkları getirir. Allah kâinatta yarattığı her şeyi vaktinde yarattı ve bizim emrimize verdi. Sen ocak ayında domates yer, ağustosta portakal suyu içersen şefkat tokadını yersin. Vücudun zaten yazın portakala ihtiyacı yok. Tatlı, ya yemekten önce yenir ya da bir saat sonra, meyve de böyle. Ama her bitki birbiriyle yenmez. Etle tatlı yenmez, makarna, pilav, patates ve karbonhidratlı diğer ürünler de yenmez. Sadece sebze yenir. Sebzeler temizleyici, meyveler besleyicidir. Peygamberimiz çayı hurma ve üzümle içermiş, bizim de böyle yapmamız gerekir. Efendimiz 'yüzük takın' demiş. Sen taşını bilir, rengini giyer ve kokunu sürersen sevilirsin ve enerjin güzel olur. İnsan beden temizliğini yaparsa 5-6 saatlik uyku yeter, fazlası ölümdür. Peygamberimiz evlerin dizaynına kadar her şeyin nasıl yapılacağını anlatır. Evinizi güneye bakan tarafa yapın der. Tıp da bunu doğruluyor. Kötü düşünce, kötü haber hücreleri bloke eder. Zencefil, sarımsak, ısırgan, acı biber şifadır. Mercimek çorbası beyine güç verir. Kolalı içecekler insan neslini yok eder."



HAREKETLİ VE MÜTEVAZI YAŞAMAK ÖNEMLİ
Sağlıklı yaşam uzmanı Dr. Ender Saraç: "Artık özürlülerin yaşadığı bir topluma doğru sürükleniyoruz. 'Kapının önünden arabaya bin, ikinci kata asansörle çık, her şeyi uzaktan kumanda ile hallet, düğmeye bas çamaşır-bulaşık yıkansın' derken hareket edemez olduk. Onun için de özellikle kilo ve eklem sorunlarımız ortaya çıkıyor. Düzenli egzersiz yapmak ve daha mütevazı yaşamamız lazım. Henüz oluşma aşamasında iken hastalıklara dikkat etmek ve erken tahliller yaptırmamız gerekir. İyi bir uyku kesinlikle şart, ama şehir yaşantısı uyku kalitesini bozdu. Bunların yanında diğer canlıların yaşama hakkına saygı göstermek lazım. Hayatla ilgili daha radikal çözümlere gitmeli. Hastalanıp 'antibiyotik alayım' olmamalıdır.
.

23 Aralık 2008 Salı

depresyondayım ve çıkmak için yolu kaybettim:(

Evet tam anlamıyla uçdum bulunduğum yerden hızla uşaklaşmak tek isteğim olmuş durumda paranoyaklaştım iyice ne yapıyım kendimi iyi hissetmiyorum aslında şükretmek için okadar sebebim varken takıldım sanırım bunda bu yaz hiç biryere gitmememin etkisi büyük bunaldım ve doldu son aylardaki stres ve hastalıklarda eklenince büyüdü içimde ,aslında tatili deniz ve güneş sayan biri değilimdir yeni yerler görsem 3,5 bişeyler alsam evime ,huzurlu bizi tanımayanların ve tanımadıklarımın içinde gezinsem sessiz sakin eşimle oğlumla ,camilerini gezebilsem yeter benim tatilim budur 5 yıldızlı denizli ,çok lüks otel hayalim yok ama nefes almak içinde bazı gezmeler şart sanırım ve bunu yapmadığımdan kış tam anlamıyla üzerime çöktü imdaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaat hayatımın koştur koştura gitmesini oturduğum yerden izlemekten yoruldum ara sıra arkasına dönüp bana bakıyor bunun dışında elimden birşey gelmiyor oysa onunla beraber gitmeliyiz yanyan bana yaptığı haksızlık:) çok güzel ve kesinlikle buradan uzak bir ev ve yaşam hayal ediyorum ama öyle bir kurdumki ütopyalrımın arsında number one (bir numara ) oldu neyse girdiğim ve uzun süredir kaybolduğum depresyondan sevgilerle aslında biryerde okumuştum gerçek mümin asla depresyona girmezmiş sanırım en çokda manevi yönümün zayıflamış olması beni kederlendiriyor .

22 Aralık 2008 Pazartesi

Siz Hangi 'Şehir'siniz?gülerim ben buna bu günlerdeki hasretimi ancak bu kadar isabetli anlatır bir test:

Bazı şehirlerin adı bile başka gelir kulağa, bazen bir kelime sadece tek bir kelime o şehri anlatmaya yeter, hiç görmemiş bile olsanız "benim şehrim o" dersiniz. Çünkü her şehrin kendine has bir kişiliği vardır, tıpkı insanlar gibi. Peki siz hangi şehirsiniz?

İstanbul
Siz tam anlamıyla bir “İstanbul”sunuz. Eğer İstanbul’da doğduysanız bu sizin için adeta bir şans demek, çünkü zaten başka bir şehirde mutlu olmazmışsınız gibi bir duruşunuz var. İstanbul hiç bir zaman öngörülemeyen karakterdedir, gizemli, cazibeli, büyüleyicidir, tıpkı sizin gibi. Hem geçmişinin izlerini taşır hem bugünü tüm realitesiyle yaşatır. Kim neyi görmek istiyorsa İstanbul’da onu görür. Tanımak, tanımlamak zaman alır. Tüm bunlar da size has özellikler değil mi? Siz nereye giderseniz gidin denizinin kokusuyla, sokaklarının sesiyle, mavi rengiyle İstanbul sizi geri çağırır ve siz bu çağrıyı kulak ardı edemezsiniz. Çünkü siz zaten "İstanbul"sunuz.nette gezerken bir test dikkatimi çekti siz hangi şehirisniz diye yaptım yukarıdaki sonuç çıktı şaka gibi :)özledim seni güzel istanbul!

AH PAZAR AHHH..

Klasik bir pazar dı gayet sıkıcıydı öğlen anneme gittik yasinle birlikte bunun dışında kaydedilecek birşey yapmadık oğlumla dersaneden aldım gittik 2saat oturduk anneannem gelmişti onuda görmüş olduk bu sayede rahatsızlanmış tontonum bende çok emeği vardır 1 senemi köyde onun yanında geçirdim dedemle teyzemle çok güzel 1 sene ha birde kedimiz mercan vardı:)tabii anneme duyduğum hasretliğin dışında güzeldi ama haketmiştim okadar ısrar etmesine rağmen sırf beni işe giderken bakıcıya bırakıyor diye almanyaya gitmeyi reddettim ve hasreteine katlanmak zorundaydım yani ozamanlar baya inatçıymışım:)yazık anneannem çok nazımı çekmiştir küçük teyzemle kavgalarımızda hep ben haklı bulunup dedem tarafından hep kollanıp gözetilmişimdir teyzecikten helallik almak lazım valla ne gıcıkmışım:)nerden geldim buraya birden hatırlayınca kaptırmışım neyse yarın için yapılacak işler ders çalış diyorum başka bişey demiyorum oğluma mahcup olmamak adına he birde iki arkadaşım kız bebek bekliyor onalrın adına çok mutluyum sınıf arkadaşlarım 2.bebekleri inşallah sağlıklı sıhhatli olurlar arkadaşlarıma ve ailelerine mutluluk getirirler darısı bana inşallah amiiiiiiiiiin:)

19 Aralık 2008 Cuma

SİZİN KAÇ GÜNÜNÜZ VAR NE KADARI SAMİMİ:)

Nedendir bilmem çevremi küçültmeye gittiğim günden beridir baya yol kat ettim samimiyetine güvenmediklerimi birbir çıkardım araya mesafeler koydum arkadaş dediğim dost bildiklerimle ,çok arkadaş canlısı samimi biri olmama rağmen kötü yanım çok da iyi tanımamdı insanoğlunu ,100 kişi olana kadar kaliteli zaman geçirebildiğim sevdiklerimle zaman geçirmeliydim .Çok doğru bir karar vermişim etrafımda sahte yüzlerden samimiyetsiz davranışlardan arındığım için mutluyum ama zaman zaman da düşünmüyor değilim peki bunun sonu yalnızlığa doğru gidiyor diye olsun varsın sahtelikle bir ömür avunup sonunda boş kalmaktansa rabbimden umarım dostluğu peki bu yaşamı birbirine sahtekarca gülümseyerek ama sırtlarını döndüklerinde hançerleriyle bekleyenler nasıl ,zaman geçirip nasıl mutlu olabilirler aklım almıyor hep aynılaşan hayatlarına nasıl tahammül ediyorlar yarın ayşe hanımdayız ,ertesi gün fatma hanımda, bakalım ne pişirmiş, sen ne giydin , öbürü ne giymiş ,senin çocuğun dersleride kötüymüş bizimki çok güzel ,sizin bey bizim bey bune kardeşim yokmu bu arkadaşlığın başka yolu benim kıyafetimden sanane, senin evinden banane böylemiydi arkadaşlık ,benmi yanlış öğrendim ,gittikçe nefes almak zorlaşınca uzaklaşırım bulunduğum ortamdan anlamı olmalı anlam katmasıda amaçla öğrenmekle olur eksilten ama birşey vermeyen toplantılar görüşmeler lütfen benden uzak olun sanırım içini boşaltığınız yada pek algılayamadığınız bir durumda sosyal olmak bu sizin nekadar çok gününüz yada oturmanızın olduğuyla alakalı bir konu değil her gittiğiniz yerde ne giydiğiniz ,ne takıp takıştırıp ,sürdüğünüz buda dedğil ,kendinize ,ailenize ne kattığınız ,kişisel mutluluğunuz ve aileniz için çevreniz için ne yapabildiğinizdir, evet koca bir hiç ,boş zaman, boş kafa ,içi boş bir hayat aslında hiç sevmediğim siyasetin bana en büyük kazancı bu ayrımları yapmamda çok büyük katkı sağlaması ve haklı olduğumu eşime göstermesi oldu evet haklıyım ama şimdide sizin aranızda olmaktan nefes alamamaktan boğulmak üzereyim sizden gelen kötü kokular etrafı sarmışken bunun aksi mümkün değil bu hayatın aspiratörü çalışsın sizin gibiler ve kokularınız gitsin .inancım bu durumun değişmesi görünüşü ve içi aynı bir millete yeniden dönmemiz yoksa ahirette bu durumun karşılığı çok ağır gelir bu dünyadaki elit hayatın sonucunda size pahalıya patlar .üstünlük çoğunluk = azınlık eziklik.

18 Aralık 2008 Perşembe

CANIMIN İÇİ OĞLUM VE GÜZEL YEĞENİM SENANUR


Bayram eğlencelerinden küçük bir fotoğraf ne zaman büyüdünüzde bizlere eğlence düzenlemeye başladınız iyiki varsınız rabbim isteyen herkese evlat sevmeyi nasip etsin:)

İSTANBUL

çocukluğumun istanbul'u özledim seni ,bir nefeste gidip geri dönsem öyle günlerce kalmak değil niyetim özlemim .Sadece baksam nefeslensem geri dönsem sevdiklerime ,burada nefesim kesiliyor belki sen derman olursun ne bileyim öylesine bir his bir özlem kimseler görmesin kimseleri görmesin gözlerim rahatça dolaşsam rabbime yakınlaşsam camilerinde,eşimle ,oğlumla gezsem sokaklarında anne olsam, eş olsam sadece, sırtımdaki kamburlarımı 1 ,2 günlüğüne atsam hiç kimsenin başka hiç birşeyi olmasam sadece kul olsam tazelenip ,tazeleyip eskiyenlerimizi muhabbetle dolup ,arınsam ve dönsem yada dönmesem :)neyse öylesine bir duygu yoğunluğu yaşayaıp aklıma buz gibi hava gelince vazgeçtim baharda yada yazda inşallah istanbul görüşmek nasip olsun bize tüm istanbul'a sevgiler.

EN ÖNCE VE İLLA Kİ SAĞLIK OLSUN!....

Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama.
Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin...
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin.
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin.
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart.
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine
Bak güzelim kahvaltının keyfine...
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis.
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin.
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden, Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla, Ohhh şöyle bir hafifle...
Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de.
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık.
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak.
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas al...
Sonra, şöyle bir düşün. Kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken?...
Kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?..
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?...
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara!...
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor!...
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak..
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun...
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun...
Saklama tabakları, bardakları misafire. Sizden ala misafir mi var bu dünyada?..
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil.
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi.
Tadına var akşamının...
Gece evinde, dostların olsun.
Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun...
Arkadaşım, hayat bu. Daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!

Can Yücel

ASLA ELEKTRIK PRIZINE BAGLI BIR CEP TELEFONUNU KULLANMAYIN. LUTFEN

Cep telefonunuz şarj olsun diye elektrik pirizindeyken bir çağrı alırsanız, önce fişini çekin, sonra konuşun. Elektrik pirizinde takılıyken, hem şarj olsun hem de konuşayım derseniz, sonuç aşağıda görülen resimdeki gibi oluyor. Lütfen bu bilgiyi cep telefonu kullanan herkese gönderin.

BUNU UNUTMAYIN VE HAYATINIZDA UYGULAYIN. ÇÜNKÜ BİR ÇOK KİMSE HALA DAHA CEP TELEFONU PRİZE TAKILIYKEN HEM TELEFONU ŞARJ EDİP, HEM DE KONUŞMAYA DEVAM EDİYOR. BU RESİMERİ GÖRDÜKTEN SONRA DAHA DİKKATLİ OLACAĞINIZI UMUYORUM............
BÜLENT TARHAN
Fotograflara bakin ve bu yaziyi dikkatlice okuyun umarim bunu siz yapmiyorsunuzdur! , bir telefona sarj ettiginiz surece dokunmayin, caldiginda kabloyu cikarmadan cevap vermeyin!
bir kac gun once birisi evde telefonunu sa! rj ediyordu. bu sirada bir arama geldi ve o da yanitladi, telefon hala prize bagliydi; birkac saniye sonra elektrik telefonun icine girdi ve genc adam kotu bir bicimde yere firlatildi. ailesi odaya geldiginde, onu bilincsiz, nabzi cok dusuk ve parmaklari yanmis olarak buldular. hemen acile goturuldu fakat yolda hayatini kaybetti. cep telefonlari cok kullanisli bir icat olabilir ama olume sebep olabilecegini bilmek gerekir.

ASLA ELEKTRIK PRIZINE BAGLI BIR CEP TELEFONUNU KULLANMAYIN. LUTFEN.
Diyelim ki, mesai saati bitti ve siz de akşam 18:30 civarında, alışılmadık derecede zorlu bir iş gününün ardından (tabii ki tek başınıza) arabanıza binip evin yolunu tuttunuz.
Çok yorgunsunuz ve canınız da
fena halde sıkkın.
MÜTHİŞ GERGİN VE SİNİRLİ BİR HALDESİNİZ…
Birdenbire göğsünüzde,
kolunuza ve çenenize doğru yayılmaya başlayan
korkunç bir ağrı
hissediyorsunuz.
En yakın hastaneye sadece on dakikalık mesafedesiniz ama hastaneye ulaşmayı başarıp başaramayacağınızdan bile emin değilsiniz.
NE YAPACAKSINIZ???
İLK YARDIM KURSLARINA KATILACAK KADAR AKLI BAŞINDA BİRİYDİNİZ AMA KURSTAKİ EĞİTMEN, SİZİN BAŞINIZA BİR ŞEY GELDİĞİNDE NE YAPACAĞINIZI ÖĞRETMEDİ!!!
YALNIZ BAŞINIZAYKEN KALP KRİZİ GEÇİRİRSENİZ NASIL HAYATTA KALIRSINIZ?
PEK ÇOK İNSAN KALP KRİZİ GEÇİRDİĞİ SIRADA TEK BAŞINA OLUYOR; ETRAFTA YARDIM EDECEK KİMSE BULUNMUYOR. KALP ATIŞLARI DÜZENSİZLEŞEN VE KENDİSİNİ BAYILACAKMIŞ GİBİ HİSSEDEN BİRİNİN
BİLİNCİNİ YİTİRMEDEN ÖNCE
YALNIZCA 10 SANİYE KADAR ZAMANI VARDIR.
BU DURUMDA NE YAPMANIZ GEREKİR?
CEVAP:
PANİĞE KAPILMADAN ÜST ÜSTE KUVVETLİCE ÖKSÜRMEYE BAŞLAYIN.
ÖKSÜRMEDEN ÖNCE HER SEFERİNDE DERİN BİR NEFES ALIN; ÖKSÜRÜKLERİNİZ GÜÇLÜ OLSUN, DERİNDEN GELSİN VE UZUN SÜRSÜN, TIPKI GÖĞSÜNÜZDE BİRİKMİŞ BALGAMI ATMAYA ÇALIŞIR GİBİ ÖKSÜRÜN.
HER İKİ SANİYEDE BİR DERİN NEFES ALIP ÖKSÜRÜN VE BUNU YA YARDIM GELENE DEK YA DA KALP ATIŞLARINIZ TEKRAR NORMALE DÖNENE DEK SÜREKLİ YAPIN.
DERİN NEFES ALMAK CİĞERLERİ OKSİJENLE DOLDURUR.
ÖKSÜRMEK KALBE TAZYİK YAPAR VE KAN DOLAŞIMINI RAHATLATIR.
KALBE UYGULANAN BU TAZYİK, KALBİN NORMAL RİTMİNE DÖNMESİNİ KOLAYLAŞTIRIR.
BÜTÜN BUNLAR SİZE, BİLİNCİNİZİ KAYBETMEDEN ÖNCE HASTANEYE YETİŞECEK ZAMANI TANIR.
NEDEN?
BU KONUDA MÜMKÜN OLDUĞUNCA ÇOK KİŞİYİ BİLGİLENDİRİN.
BU BİLGİ SAYISIZ İNSANIN HAYATINI KURTARABİLİR!!!
ASLA, 'BENİM BAŞIMA GELMEZ!' DİYE DÜŞÜNMEYİN.
HAYAT TARZIMIZIN EPEYCE DEĞİŞTİĞİ ŞU SON YILLARDA ARTIK HER YAŞTA İNSAN
KALP KRİZİ GEÇİRİYOR.

16 Aralık 2008 Salı

kendi kendime hallerim

Bu aralar sürekli hasta olmamdan dolayı bir bıkkınlık var neden düzelemiyorum çok sıkıldım güçsüz ve bitkinlikten sanırım güneşi görmemek beni mutsuzediyor ve güçsüzleştiriyor.Bayramlar genelde hastalanıp yataklık geçiren biriyim sanırım fazlaca temizlik ve stres yapıyorum ama bu sene dahada uzun sürdü ve kendi hastalığımdan kendimden bıktırdı :)rabbimden tüm hastalara içinde kendimede şifa istiyorum ,kafamı toplayıp ders çalışmaya başladım 2 ders bitti şimdi 3 ,4 kitapların konularına bakıcam dün 2 dersi birden tamamlayınca öğrenciykende konular bukadarmıydı diye düşündüm çok kolaymış neden çalışmazmışım oğluma söylediğim gibi bu dünyada en kolay iş ders çalışmak inşallah dün ve bugünkü gayretim 3 ,4hafta sürerde yarım dersleri tamamlayabilirim sınav ocakta bakalım nasıl geçecek oğluma gayret gelsin diye başladım inşallah rabbim utandırmasın ona karşı mahcup olmak istemem sonra dilinden kurtulamam:)neyse ben gidiyim ders çalışayım herşey gönlünüzce olsun sevgiler.kendime not: en kısa sürede yoğun kitap okumalrıma geri dönücem :)

15 Aralık 2008 Pazartesi

NASIL OLMALI ZAMANLARIMDAYIM

Hayatım elimden koşar hızla gitmekte hala yolunu bulmaya çalışana küçük bir çocuk kadar şaşkınım ,önceki zamanlardan eksilmiş gibi hissederek,arınarak olması gerekirken eksilmekteyim inatla hem de nedenler,niçinler, nasıllar havalarda uçuşuyor umutsuzluk kokuyor havada,ümidim kalmayan yarınlar çok uzaklardan bakıyor düşüyorum yalnızlık ve güvensizliğin kollarına ,bir labirent dar çıkılması imkansız hayatın bütün ağırlığı omuzlarımdayken çıkmam imkansız artık ışıkta azalmakta ama diyorum böyle olmamalıydı benim hayal ettiğim küçük kız hayallerim böyle değildi böyle bitmemeli elbet kendi başına yaşamayı kalabalıklar içinde tek olsada insan nefes alabilmeyi mutlu olabilmeyi başarmalı çıkmalı labirentten dargın olmadan hayata kocaman bir hayat düşlemeli inadına tüm güzellikleri ondan dileyerek .kalbimdeki acı ve kırgınlığın geçmesi duasıyla .

11 Aralık 2008 Perşembe

Enerjimizi Yutan Kara Delikler

Enerjimizi yutan kara delikleri kapatmayı bilmiyoruz. Ruhumuzdan, bedenimizden ve yaşadığımız mekândan delikli süzgeç gibi enerji (nur) sızdırıyoruz. Üstelik bu enerjiyi (nuru) yeninden kazanmanın yollarını da çoğunlukla bilmiyoruz. Peki bu konuda neler yapılabilir?
* Sizi el açtırıp fakirliğin musibetlerine düşürmeyecek miktarın dışında, ihtiyacınızdan fazla olan parayı istiflemeyin, imkânınız nispetinde Allah yolunda harcayın!
* Kullanılabilir olup kullanmadığınız eşyalarınızı ve giysilerinizi ihtiyaç sahiplerine verin, evlerinizde istiflemeyin! Bunun size kaybettirdiği enerjiyi bilseydiniz, evlerinizi bomboş ederdiniz.
* Giysilerinizde ve eşyalarınızda abartıya kaçmayınız. Özellikle ibadet ettiğiniz odalarınızı olabildiğince sade döşeyiniz.
* Erkekler altına, ipekli ve kadınsı hava içeren giysilere itibar etmesin. Kadınlar için aşırıya kaçmadıkları sürece altın, ipek ve benzerlerini kullanmalarında mahsur yoktur.
* Hayati ihtiyacınız yoksa, kimseden sadaka olarak bir şey kabul etmeyiniz. Sadaka olarak verilenler bir bakıma günahın kiridir, bunu unutmayın! Hediye edilirse o başka. (Hediye edilen herhangi bir şeyi siz de bir başkasına hediye edebilirsiniz. )
* İsraf etmeyiniz, her bir lokmanın veya her bir kuruşun Allah'ın size nimeti ve ikramı olduğunu unutmayın ve nimete nankörlük etmeyin.. İsraf ettiğiniz her neyse, o şeyin aslında melek yapılı bir varlık olduğunu ve yaradılış amacını yerine getiremeden tarafınızdan dönüşüme uğratılabileceğ ini hatırlayın. Yeryüzü halifesi olduğunuz bilinci ile, o varlığın kemaline ermesine izin verin, bu da merhamettendir.
* Bedeninizi, giysilerinizi, evinizi, banyo ve tuvaletlerinizi daima temiz tutun. Mümkünse sık sık gusl abdesti alın.
* Giysileriniz ve eşyalarınız yıprandıysa mutlaka onarın. Kırık dökük, eski ve yıpranmış eşyaları evinizde bulundurmayın, rızkınızı kapar.
* Tuvaletlerinizin kapakları ve kapıları mutlaka kapalı olsun. Buna çok dikkat edin! Yoksa bu mekânlar evin nurunu kara delik gibi yutar.
* Banyo yaptığınız ve abdest aldığınız yerde herhangi bir pislik (idrar dahil) bulunmamasına dikkat edin!
* Sofraları ve yemek artıklarını orta yerde uzun süre bırakmayın, kaldırın. Mümkünse kalan yemek artıklarını yakın çevrenizdeki hayvanlara verin!
* Çöp kutularınızın ağzını sıkıca kapalı tutun, çöp biriktirmeyin.
* Mutfaktaki yemek ve su kaplarınızın kapakları da kapalı olsun.
* Odalarınızı sık sık havalandırın ve eğer mümkünse oda spreyleri kullanarak kötü kokmasına izin vermeyin.
* Evinizde loş ışıktan kaçının, bol ışıklı olmasına dikkat edin!
* Eşyalarınızı yerleştirirken, hava akımının evinizde kolayca dolaşmasına izin verecek şekilde dizayn edin. Koyu renkleri değil açık ve huzur veren renkleri tercih edin.
* Yattığınız oda dışında evinizde bir tane de olsa yeşil bitki bulunsun! Eğer bahçeniz varsa, yeşillendirip mümkünse ağaç dikmeye çalışın!
* Eğer imkânınız varsa, imkânı kısıtlı olan kişileri sık sık yemeğe davet edin! Kokusu yayılan yemeklerinizden komşularınıza da ikram edin.
* Bir kişi, üzerinize giydiğiniz bir giysiyi veya evinizdeki herhangi bir eşyanızı çok beğendiyse, bunu hal ve hareketleriyle açıkça belli ediyorsa ve eğer onu yeniden alabilme imkânınız da varsa, hemen o şeyi o kişiye hediye edin! (Benden söylemesi!)
* Biri size ihtiyacını açıkça belli ettiyse ve siz o ihtiyacı karşılayabilecek güce sahipseniz, sakın aldırmazlık etmeyin.
* Kıskançlık duygusuna kapıldığınızı hissederseniz, tevhid'i hatırlayıp zikrederek, kıskandığınız kişiye daha iyi olması için dua ederek, bu duygunuzla savaşın!
* Belli dönemlerde evinizin her odasında ayrı ayrı namaz kılın, bu yaptığınız melekleri oraya davet edecek ve negatif varlıkları defedecektir.
* Evinizde beş vakit namaza devam etmeye gayret edin.
* Ramazan ayında orucunuzu mazeretsiz terk etmeyin ve sık sık iftara misafir davet edin.
* Besmele çekmeden yemeğe başlamayın. Besmele ile başlayarak yediğiniz içtiğiniz her şey hayat iksirine dönüşür, sağlık ve şifa olur. Üstelik yemeğiniz az dahi olsa doyarsınız. Ve hamd ve şükürde bulunmadan da sofradan kalkmayın.
* Tuvalet ve banyolarınıza girerken veya gece dışarı çıkarken Euzü Besmele okuyup, destur deyin. Kısaca, Besmele'siz hiç bir işe kalkışmayın..
* Karanlıkta bahçe veya benzeri avlulara pis su nevi şeyler atmayın. Eğer çok gerkirse Euzü Besmele okuyup, destur diyerek bunu yapın.
* Giyinip soyunurken ve banyo yaparken acele edin. Büsbütün çıplak vaziyette uzun süre kalmayın. Üzerinizi mümkün olduğu kadar örtün.
* Allah ismi veya ayetlerin yazılı olduğu tablo ve vb. eşyaları astığınız yer, tuvalet karışısı veya ayak altı olmasın.
* Kıble yönünde mümkün olduğu kadar az eşya bulundurun ve bu eşyalar eski ve yıpranmış olmasın.
* Gusl abdesti olmaksızın eşiğinizden üç kereden fazla geçmeyin. Görüştüğünüz, evinize gelip giden kişilere de bunu tavsiye edin.
* Mahremiyete dikkat edin! Hanımlar Allah'ın haram kıldığı ve eşlerinin gönül rızası olmadığı kişileri (kadın veya erkek) eşleri yokken evlerine almasınlar. Bu konu da enerji kaybı açısından çok çok önemlidir.
* Komşularınızın ve akrabalarınızın hallerini ve ihtiyaçlarını sık sık araştırın. Üzüntüleri varsa teselli edip, ihtiyaçları varsa gücünüz nispetinde gidermeye gayret edin.
* Hastaları ve sevdiklerini kaybedenleri ziyaret edip, teselli edin. Onlara yanınızda tatlı ve hafif yiyecekleri hediye olarak götürün.
* Başkalarına zarar vermeyip, zararı yalnız kendinize olan ve geri dönüşü olmayan bir günah işledinizse derhal tevbe edin ve bir sadaka verin. Sadaka miktarı nefsinizi değil, vicdanınızı rahatlatacak kadar olsun. Eğer sadaka verecek durumunuz yoksa nafile oruç tutun. Bunun sayısı da yine vicdanınızı rahatlatacak kadar olsun ve mümkünse tek sayılı rakam olsun. (Şer'i olarak bu ölçülerin miktarı bildirildiyse, onlara uyun)
* Önemli bir işinize başlamadan önce de bir ihtiyaç sahibini sevindirip duasını almaya çalışın.
* Bir fincan kahvenin hatırı kırk yıl olmasa da mutlaka Allah indinde bir hakkı vardır. Size iyilik eden kişilere nankörlük etmemeye gayret edin. (Reddederse mazursunuz)
* Komşularınızın hakkına tecavüz edecek davranışlardan da kaçının, kul hakkına girer ve enerjinizi emer.
* Gıybet etmeyin ve evinizde de gıybet edilmesine izin vermeyin, çünkü gıybet edilen mekâna pislik yağar. (Gıybeti edilenlerin günahlarından kaynaklanan negatif enerji hücum eder)
* Bilmeden bir zarar verdiğiniz kişiler olduğunu da düşünüp, o meçhul kişilerin gıyabında hayır dua edin. En azından bunu yapmak elinizden gelir. Eğer zarar verdiğiniz kişiyi biliyorsanız, verdiğiniz zararı telafi etmeye gayret edin, ki gönlü alınsın. Gıybet ve kul hakkı en çok enerji kaybettiren iki şeydir, buna çok önem verin.
* Evinizde sık sık Kur'ân okuyun, Allah'ı zikredin, dostlarınızla ilmi sohbetler yapın. Bu şekilde evinize nur yağar.
* Bilerek veya bilmeyerek Allah'a eş koştuklarınız da enerjinizi emip tüketir. O varlık bunu yapmasa da siz enerjinizi ona yönlendirirsiniz bilmeden.
* Daima Tevhid gerçeği doğrultusunda, "önce ben" diye değil, "önce sen" diyerek yaşayın.


Allah cümlemizi nuruna gark etsin!

10 Aralık 2008 Çarşamba

Bayram değerlendirmesi:) SÜPERRRRRRR

Bu bayram uzun zamandır gitmek istediğimiz birçok aile dostumza ziyaret fırsatı bulduk,memlekette çalmadık kapı bırakmadık :)valla doğru ,çok şükür işler bitti ,ziyeretler tamam sadece koca bayramda annemi göremedim eşiyle gezmelere gittiği için neyse 2 defa gittim benden günah gitti :)demi ama çok güzeldi dünür teyzelerimiz de sofarlar kurduk yemekler çaylar sohbetler valla kendimzi gurmeler gibi hissettik ,her sofrada farklı lezzetler kalabalık bir gurupla gezdik ama kapılar her daim açıktı güleryüzle karşılandık uğurlandık,ama bayram sonu bukadar kişi gitsek eminim gözden bakıp açmayabilirler haklı olarak :))sayı vermemk daha doğru burda kimseyle polemiğe girmeyelim:)o kadar kişi gezilirmi diye :)valla bu arada kayınvalideme hiç yardım edemedik doğruya doğru hatun kendi işini gördü hasta hasta aslında üzüldüm ama yetişmek mümkün değil.Cuma günü akşam bizde toplanılacak küçük eltim (canım kardeşim )uşağa gitmeden son kez tüm eltiler, eşler, çocuklar yani 23 kişi :)apartmana duyurulur o gece komşularımın gezmeye gitmeleri kendi ruh sağlıkları açısından iyi olur :)neyse bu günlük aklımdakiler bunlar aslında diğer blogları gezerken bir güzel kardeşimin yazılarında gözyaşlarımı tutamadım her bayram olduğu üzere ilk günü son günü farketmez mutlaka ağlanacak bir durum bulup ağlarım bu bayramda kardeşin babasını ziyaretini resimlemesi hüzünlendirdi o kadar içten ve samimiydiki böyle bir hassasiyetim olmasada ağlardım sanırım sevgiler
http://birkelebekolsam.blogspot.com/

Benim için bayram

Bayram kalabalık ve neşe demek artık çünkü bizim kocaman bir ailemiz var kayınvalidemin 4 oğlu var hepimiz evli amca gelinlerimiz var 2 tane bir görümcemiz yengelerim amcalarımla bir bayram yemeğinde 30 kişiyi aşan bir soframız,anlatılmaz yaşanır bir mutluluğumuz var .Bizim için yaşın ilerlemesiyle sevdiklerimizin toplandığı onlara doyum ,muhabbet günleri ,çocuklarımız için bizim çocukluk zevklerimiz,mutluluklarımız,büyüklerimiz için evlat ve torunların toplantı sevgi günleri ,gittikçe alınana lezzet değişiyor sanırım rabbimden evlatlarımız büyüdüğü günlerdede bu sevinçli günlerin devam etmesi sağlıklı ,huzurlu, başarı dolu yıllarla gelsin inşallah ,herkese gönlündeki bayramları diliyorum.

7 Aralık 2008 Pazar

Bayramınız mübarek ola

Kurban bayramınız mübarek olsun sevdiklerinizle mutlu bayramlar dilerim.ALLAH tüm müslümanların kurbanlarını,niyetlerini kabul etsin .Dualarınızda unutulmamak duasıyla.sevgiler

5 Aralık 2008 Cuma

ÖLÜM

Bir anda uykudan kalktim
çok ilginç bir ışık gördüm ama odanın ışığı kapalıydı
bir baktım saat 3:30 gece facir vakti
peki gördüğüm bu kadar ışık nerden
birden şaşırıp kaldım baktım ki elimin yarısı duvarın içinde
hemen elimi çıkardım korku içinde oturup elime bakıyordum
tekrar elimi duvara dogru uzattım yine elim duvarın içine giriyordu!!!!!!!!

bir gülümseme sesi duydum

Yüzümü kardeşime dogru çevirdim, yatıyordu
korku içinde yatağımdan kalkıp kardeşimi uyandırmaya gittim
ama cevap vermedi
annemin odasına doğru gittim
babamı uyandırmaya çalıştım

birilerinin bana cevap vermesini istiyorum ama kimse cevap vermiyordu

annemi uyandırmak üzereyken, baktım ki annem uykudan uyandı

uykudan uyandı ama benimle konşmuyordu
bismillahirrahmanirrahim diyordu ve tekrarlıyordu

babamı uyandırdı, kalk kalk bir bakalım çocoklara dedi annem

şimdi zamanımı bırak uyuyayim yarın ola hayr ola dedi babam

ama annemin israrı üzerine babam kalkıverdi şaşkınlık içerisinde beraber odamıza doğru geldiler

başladım bağırmağa, anne, baba ama hiç birisi cevap vermiyordu!!!

annemin elbisesini çekiyor beni dinlemesini istiyordum ama annem beni hissetmiyordu!!!

başladım annemin arkasından yürümeye ta bizim odaya kadar

odamıza girdi ve ışıkları açıverdi
ama benim için fark etmiyordu çünkü benim için her taraf ışıktı

tam o sırada çok ilginç bir şeyle karşılaştım
kendi vücüdumu gördim!!!

evet kendi vücüdumu

oturup kendi kendimi seyredıyordum, iki taneydim

kendi kendime soruyordum kimdir bu acaba? Nasılda bana benziyor!!!

başladım kendi kendimi uyandırmaya, bu kabustan kurtulayım diye

ama uyanamadım
babam dedi ki bak yatıyorlar işte hadi yerimize gidelim

ama annem sakin olamadı ve benim uyuduğum yatağa doğru gelerek

beni uyandırmaya başladı kalk muhammed kalk bana cevap ver

ama cevap veremiyordu!!!

bir kaç defa uğraştı ama yok. Birden baktım ki babamın gözlerinden yaşlar dökülüyor

o babam ki şimdiye kadar onun göz yaşlarını görememiştim

bağırışmalar başladı oracık yerden .. kardeşim uyandı ve sordu ne oldu?

annem ona bağırarak, abin muhammed olmüş çok acıklı bir şekilde ağlıyordu
bağırmalar fazlalaştı

anneme giderek, anne ağlama ben burdayım bak bana!!

ama kimse bana cevap vermiyordu, neden?

oturup bağırmaya başladım, burdayım bakın işte

ama kimse cevap vermiyordu

başladım bağırmaya ya rabbi, ya rabbi ne olur beni bu rüyadan ve olduğum durumdan kurtar
uzaktan bir ses duydum ve geldikçede yükseliyordu

bu ses allah’u taalenin bir ayeti idi
((andolsun sen bundan gaflette idin, derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir))

birden iki kişi beni tuttular, ama insan değillerdi

çok korktum !!

başladim bağırmaya, bırakın beni, siz kimsiniz? Ne istiyorsunuz?

kabire kadar senin gardiyanlarınız dediler
ben ölmedim, daha yaşıyorum dedim

neden beni kabire götürüyorsunuz? bırakın beni!! Ben hissediyorum, konuşuyorum ve görüyorum, ben ölmedim

bana gülümseyerek cevap verdiler

dediler ki, ey insanlar sizzler çok ilginç yaratıksınız, sanıyorsunuz ki ölüm hayatın sonudur ama bilmiyorsunuz ki asıl olan sizin yaşadığınız hayat bir rüyadan ibaret olup öldüğünüz zaman uyanıyorsunuz.

beni kabire doğru çekiyorlardı hala

yoldayken baktım ki benim gibi insanlar ve yanlarında da aynı o iki yaratıktan var, kimi ağlayor kimi gülüyor ve kimi ise bağırıyordu

onlara sordum neden böyle yapıyorlar?


dediler ki, bu insanlar şaşkınlık içerisindeler, nereye gittiklerini biliyorlar, kimisi dalalettedir.. korku içinde sözlerini keserek sordum:

ateşe gidiyorlar mi yani?
evet dediler '

konuşmalarına devam ederek, o gülenler ise cennete gidiyorlar

hemen sordum onlara, peki ben nereye gidecem??

dediler ki, sen bazen iyi gidiyordun, bazende kötü

bazen tövbe edip ertesi gün günah işliyordun ve izlediğin yol tam olarak belli değildi

ve hep öyle yitik kalacaksın

sözlerini korku içerisinde keserek sordum:

yani ben ateşemi gidiyorum yoksa

Onlarda, Allahın rahmeti geniştir ve yolculukta uzundur dediler
yüzümü çevirdim korku içerisinde baktım ailem, babam, amcam, kardeşlerim ve akrabalarım hepsi

Bir sandık içinde beni taşıyorlardı

Onlara koiarak gittim ve onlara dedim ki benim için dua edin lütfen

Ama kimse bana cevap vermiyordu
kimi ağlıyordu kimi ise hüzünlüydü
Kardeşime giderek, dikkatli ol dünyanın fitnesi seni kandırmasın

Beni duymasını çok isterdim

O iki melek beni kabirdeki cesedimin üzerine bağladılar

baktım ki babam toprak atıyor üzerime

Kardeşlerim topak atıyor

Ordaki insanlar hepsi üzerime toprak atıyordu
dedim ki, ahh keşke onların yerinde olsaydım Allaha tevbe etseydim

dün sabah namazımı kılsaydım.

Keşke her gün rabbime dua etseydim

Keşke her gün tevbemi yenileseydim

Keşke kötülüklerden uzak dursaydım

Başladım bağırmaya, ey insanlar dikkatli olun dünya hayatı sizleri kandırmasın
en azından birisinin beni duymasını çok isterdim

Peki sen beni duyuyormusun ???

süphanallah ve bihamdihi.. süphanallahul azim

REFLÜYE ÜLSERDE EKLENİRSE

Evet reflüye ülser eklernise bütün gece hastanede ağrıyla kıvranarak geçirilip 2 iğne 2 serum yenilir olmadı yüksek dozda iğne yapılıp havalarda uçar gibi eve gelinir fakat ağrı hafiflemiştir sadece.Dün gecenin kısa özeti budur benim hayatımda bütün gün iğnenin etkisiyle uyudum halada uykum var bayram sonu kapsamlı bir tedavi olunması gerekiyor gece ağrılarına ve hastane mesailerine son vermek için sevgiler