6 Haziran 2008 Cuma

STRES

O'na donup, 'Benim buyuk bir derdim var' demek yerine, derdime donup 'benim buyuk bir Rabbim var' demenin huzurunu yasiyorum. Gunahlarin icinde bogulmanin ezikligiyle 'O beni artik sevmez' derken, bu yaziyi okumama vesile olanin, O en buyuk sevgi oldugunun farkina varmak ne buyuk saadet. Elhamdulillah.
O bizi cok seviyo !!! Bu sevgiye layik olabilen kullar olmaya ugrasalim bizler de insallah.


'Az' konuşan fakat 'öz' konuşan büyükler vardır. Babam da
bunlardan
biridir. Çok sık bir arada olamadığımız için benim için bu 'öz'
konuşmalar daha kısa olur. Birkaç yıl önce öyle bir laf söyledi
ki
sustum kaldım. Uzun süre kafamın içinde dolandı söylediği cümle.
'Strese girenin imanından şüphe ederim!' demişti babam.
Stresle ilgili kitaplar okuyan, zaman zaman 'stresle mücadele'
konusunda seminerler veren biri olarak, cümleyi çok ağır bulmuş
olsam
bile, kafamın içinde cümle dönüp durdu uzun zaman. Yaşadığımız
yüzyılın en önemli problemlerinden biri olan stres hakkında bu
kadar
kesin ve keskin bir ifade duymamıştım.
Geçen yıl memlekette bir arkadaşla otururken hayatın
sıkıntıları ve
zorlukları konuşulmaya başlanınca bende kendisine stres ve stresle
mücadele hakkında bildiklerimi anlatmaya başladım. Arkadaşım da
benimle birikimlerini paylaşıyordu. Bir ara babamın söylediği
'Strese
girenin imanından şüphe ederim!' lafını attım ortaya.
Arkadaşım 'doğru
bir cümle' dedi. 'Hatta bir insan stres yüzünden hasta olursa Allah o
insana bunun hesabını bile sorar' dedi.

* * * * * * * * *

Stres, halkın bildiği ve kullandığı anlamıyla, sıkıntıları
kafaya
takmak demektir. Sıkıntılar insanı mutsuz ediyor. Mutsuzluk insanı
hasta ediyor.
Kimisi hastalıklarla mücadele etmekten yoruluyor. Mutsuz ve hasta
oluyor.
Kimisi ailesiyle problemler yaşamaktan bunalıyor.
Kimisi çocuklarıyla baş edememenin sıkıntısını yaşıyor.
Kimisi maddi sıkıntılarla boğuşuyor.
Kimisi çevresindekilerin kendisini anlamadığından dert yanıyor.
Kimisi bir sevdiğini toprağa verince hayata küsüyor.
Hayatta insanı strese sokan o kadar çok şey var ki. Herkes kendisine
dert edecek bir sıkıntı bulabilir.
Stresle iman arasında bir bağlantı var mı dersiniz?
Sıkıntılarla dolu bir hayat denilince benim aklıma hep Peygamberler
geliyor. Allah Peygamberlerin kıssalarını ayrıntılarıyla bize
niçin
aktarıyor dersiniz? Okuyup, ibret almamız için değil mi?
Peygamberlerin hayatlarından yola çıkarak bazı sorular sormak
istiyorum.
Hz. Eyyüb'ü hastalıkla imtihan eden Allah, bizi de aynı imtihana
tabi
tutma hakkına sahip değil mi?
Hastalığı kafaya takıp bunalıma giren insan 'Allah'ım beni niçin
hastalıkla imtihan ediyorsunuz ki?' demiş olmuyor mu?
Hz. Nuh'u oğluyla imtihan eden Allah, sizi evlatlarınızla imtihan
edemez mi?
Hz.İbrahim'i babasıyla imtihan eden Allah, sizi öz babanızla
imtihan edemez mi?
Hz. Lut'u eşiyle imtihan eden Allah'a, 'Beni niçin eşimle imtihan
ediyorsun ki?' deme hakkına sahip olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?
Hz. Yusuf'u kardeşiyle imtihan eden Allah, belki sizi de
kardeşlerinizle imtihan ediyordur!
Tüm peygamberlerin hayatları sıkıntı (imtihan) dolu olduğuna
göre,
bizim hayatımızda da bazı sıkıntıların olması hayatın bir
parçası
değil mi?
Anne veya babasını kaybedince bunalıma giren bir insan Allah'a 'Benim
annemi / babamı niye alıyorsun ki?' deme hakkına sahip olduğunu mu
sanıyor?
'En büyük acı evlat acısıdır!' denir. Bu acıyı yaşayan anne
babalar
'Allah kimseye yaşatmasın!' derler.
Alemlere rahmet olarak yaratılan Hz. Muhammed Mustafa'ya bile torpil
yapmayan Yaratıcının, bize torpil yapmasını beklemeye hakkımızın
olmadığını hiç düşündünüz mü? Beş defa evlat acısıyla
imtihan edilmiş
bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu bilmek zorundayız.
'Kardeşim onlar Peygamber, biz insanız' diye kimse itiraz etmesin.
Peygamberler de bizler gibi üzülen, ağlayan, Allah'a sığınan
insanlardı. Allah tarafından özel seçilmiş oldukları gerçeği
'insanı'
acılara tepkisiz kalacakları anlamına gelmez. Bize düşen hayatı
doğru
anlamaktır. Unutmamalıyız ki, Peygamberlerine torpil yapmayan Allah,
bize de torpil yapmaz.

* * * * * * * *

Stres ile iman arasında ki ilişki kafamın içinde uzun zamandır
dolanıyordu. Bir okuyucum bana öyle bir söz gönderdi ki, o sözü
okuyunca kafamın içinde dolanan cümleler köşe yazısına
dönüştü. Bu
yazıyı da o güzel sözle bitirmek istiyorum.
Çok sıkıldığınız zaman bu cümleyi hatırlayın. Hatta bana
kalsa pano
haline getirilip ev veya işyerinin duvarlarına asılması gereken bir
söz.
Bir gün dünyaya ait büyük bir derdin olursa Rabbine dönüp, 'Benim
büyük bir derdim var!' deme, derdine dönüp 'benim büyük bir Rabbim
var!' de.

Sait ÇAMLICA
Eğitimci – Yazar

Hiç yorum yok: