31 Mayıs 2009 Pazar
Ya göründüğün gibi ol ya olduğun gibi görün
Pazar karmaşa günleriymiş zaten sevmezdim :(
30 Mayıs 2009 Cumartesi
cumartesi
29 Mayıs 2009 Cuma
kusura bakmada umrum değilsin.
28 Mayıs 2009 Perşembe
mutluluğun formulü:)
Kahvede sohbet eden adama arkadaşları: ''Senin Aile yaşantına hayranız, eşin ve çocuklarınla çok mutlu bir yaşantın var. Karının bir dediğini iki etmiyorsun. Bu mutluluğunun sırrını bize de anlat yoksa pısırık olduğunu düşüneceğiz.'' derler. ''Kısaca anlatayım ...'' der adam. ''Düğünümüz bittikten sonra karım kendi atına, ben de kendi atıma bindik, evimize doğru gidiyoruz. Benim bindiğim atın ayağı takıldı ve sendeledi. Karım eğildi ve benim atıma 'Bir' dedi. Biraz daha ilerledik ve benim atımın ayağı tekrar takılıp tökezlediği zaman, eşim tekrar eğilip atıma 'İki' dedi. Az sonra atım tekrar aynı şekilde tökezleyince eşim atından indi ve at'a 'Üç' dedi ve çeyizinden tabancasını çıkartıp atımı alnından vurdu. Ben şok olmuştum ... Eşime bir hışımla çıkıştım ''Yazık değil mi ata, neden vurdun kadın, manyak mısın sen?'' diye bağırdım ... Karım arkasını döndü ve bana 'Bir' dedi. Ve o günden sonra karımın bir dediğini iki etmedim |
GÖNLÜ GENİŞ VE RUHU GEZGİN SUFİ MEŞREPLİLERİN KIRK KURALI
içindesin çoğunlukla. Yok eğer, Allah dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.
Beşinci Kural : Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. “Aman sakın kendini” diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği : “Bırak kendini, ko gitsin!” Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
Altıncı Kural : Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk diyarında dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.
Yedinci Kural : Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, Hakikat’i keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.
Sekizinci Kural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilir.
Dokuzuncu Kural: Sabretmek öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.
Onuncu Kural: Ne yöne gidersen git, -Doğu, Batı, Kuzey ya da Güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olark düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.
On Birinci Kural: Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni ve taptaze bir “sen” zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.
On İkinci Kural: Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.
On Üçüncü Kural: Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.
On Dördüncü Kural: Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir” diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
On Beşinci Kural: Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldur. Tek tek herbirimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermemiz için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.
On Altıncı Kural: Kusursuzdur ya Allah, O’nu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir
şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir, ne layıkıyla sevebilirsin.
On Yedinci Kural: Esas kirlilik, dışta değil içte, kisvede değil, kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.
On Sekizinci Kural: Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil, bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara; dışında, başkalarında değil. Ve unutma ki nefsini bilen Rabbini bilir. Başkalarıyla
değil, sadece kendiyle uğraşan insan, sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır.
On Dokuzuncu Kural: Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.
Yirminci Kural: Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.
Yirmi Birinci Kural: Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi, hiç şüphesiz öyle yapardı.
Farklılıklara saygı göstermemek, kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.
Yirmi İkinci Kural: Hakiki Allah Aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdi mi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaprsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.
Yirmi Üçüncü Kural: Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki, ağlar, perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı, kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir, ya kıymet bilmeyiz. Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadır ne tefritte.
Sufi daima orta yerde...
Yirmi Dördüncü Kural: Madem ki insan eşrefi-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her adımda Allah’ın yeryüzündeki halifesi olduğunu hatırlayarak, buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.
Yirmi Beşinci Kural: Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.
Yirmi Yedinci Kural: Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana sesleri öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır. Şer çıkarsa, sana gerisin geri şer yankılanır. Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse,
dünya değişir.
Yirmi Sekizinci Kural: Geçmiş, zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Geleck ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu an’ın hakikatini yaşar.
Yirmi Dokuzuncu Kural: Kader, hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten, “ne yapalım kaderimiz böyle” deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin, ne de hayat karşısında çaresizsin.
Otuzuncu Kural: Hakiki Sufi öyle biridir ki, başkaları
tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa, hatta iftiraya uğrasa bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez.Sufi kusur görmez. Kusur örter.
Otuz Birinci Kural: Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık; kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp... Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise, ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.
Otuz İkinci Kural: Aranızdaki bütün perdeleri tek tek kaldır ki, Allah'a saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama
kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma! İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama!
Otuz Üçüncü Kural: Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir.
Otuz Dördüncü Kural: Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede yaşar.
Otuz Beşinci Kural: Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Allah'a inanmayan kişi ise içindeki inananla. İnsan-ı Kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.
Otuz Altıncı Kural: Hileden, desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, zarar vermek istiyorsa, Allah da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar, o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz. Sen sadece buna inan!
Otuz Yedinci Kural: Allah kılı kırk yararak
titizlikle çalışan bir saat ustası gibidir. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır, bir de ölmek zamanı.
Otuz Sekizinci Kural: “Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım?” diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.
Otuz Dokuzuncu Kural: Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz, her şey yerli yerinde kalır, merkezinde... Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz. Ölen her Sufi için bir Sufi daha doğar.
Kırkıncı Kural: Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. AŞK’ın hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.
27 Mayıs 2009 Çarşamba
mail paylaşımı
|
HERKESE MUTLU BİR GÜN DİLERİM :)
26 Mayıs 2009 Salı
POSTAAAAAAAAAAAAA:)
25 Mayıs 2009 Pazartesi
Yaşasın sağlıklı hayat:)
24 Mayıs 2009 Pazar
RÜYALAR GERÇEK OLSA :)
23 Mayıs 2009 Cumartesi
Hayırdr inşallah
22 Mayıs 2009 Cuma
nafi paşam hoşgeldiniz .

21 Mayıs 2009 Perşembe
RUHUM AĞIRLAŞTI
İYİKİ DOĞDUM BEN :)

18 Mayıs 2009 Pazartesi
Evİnİzdekİ Mİkroplar Nerede SaklanIyor?
Evinizdeki mikropların bulunduğu sürpriz noktaları ve bunlarla ilgili neler yapabileceğinizi öğrenin.
Mizofobiniz mi var?
Kirlilikten korkan bir insan mısınız? Yalnız değilsiniz. Kirlilik korkusu yaygın bir korkudur ve bu korku yoğun programlar temizlik zamanını kısıtladığı, ev işlerini yapmayı güçleştirdiği sürece artmaktadır. Mikropların evinizde nerede olduğunu ve mutlaka temizlemeniz gereken yerleri bilmek bu korkudan kurtulmak için size yardımcı olacaktır.
Sağlıklı yaşam rehberiniz olarak size sunacağımız bu sürpriz noktalar hem temizlik yaparken işinizi kolaylaştıracak hem de evinizde rahatça ve sağlıklı bir yaşam sürmenizi sağlayacaktır.
Mutfak Süngerleri
2007 yılında Uluslar arası Hijyen Konseyi araştırmacıları tarafından yapılan bir araştırmaya göre bir mutfak süngeri her santimetrekare için 134,000 bakteri taşımaktadır. Araştırmacılar Amerika’nın 32 farklı şehrinde 35 farklı evde bakteriler için inceleme yapmıştır.
Peki, süngerleri bu derece pis yapan şey nedir? Süngerleri birden fazla amaç için kullanmak oldukça yaygındır ve insanlar süngerlerini uzun süre saklamaktadır. Amerikan Arizona Üniversitesi’nin araştırmacılarına göre süngerleri uzun süre tutmak bakterilerin üremesine neden olmaktadır. Sünger nemli bir yapıda olduğundan üremek için oldukça güzel bir yerdir. Uzmanlara göre süngerlerde karşılıklı kirlenme söz konusudur.
Çiğ eti kesersiniz ve onu yıkarsınız, daha sonra başka bir tabağı alırsınız ve onu da aynı sünger ile yıkarsınız. Tipik bir süngerden Salmonella (besin kaynaklı bir hastalığa neden olabilir) ve ishal ve karın ağrısına neden olan Campylobacter (Kampilobakter) alabilme ihtimaliniz vardır.
Çözüm: olarak size süngerinizi haftada bir ya da daha sık değiştirmeyi öneriyoruz. Ya da onu düzenli olarak bulaşık makinesine koyun veya onu 15 dakika kadar çamaşır suyu ile ıslatın. Süngeriniz ne kadar pisse, çamaşır suyuyla o kadar fazla ıslatmak verimli olacaktır.
Mutfak Lavabosu
Uzmanlar ister boş olsun isterse bulaşıklarla dolu olsun mutfak lavabosunun mikrop yuvası olduğunu söylüyor. İnsanlar yemeklerini hazırlarken lavaboyu çok fazla kullanmakta ve Uluslar arası Hijyen Konseyi’nin yaptığı araştırmaya göre bu yiyecekler her santimetrekarede 500,000 bakteriden fazla bakteriye sahip olan mutfak atıklarına neden olmaktadır.
Çözüm: Yıkanmış bulaşıklardan kalan sabun köpüğünün bu mikroplarla baş edebileceğini düşünüyorsanız bir kez daha düşünmenizi öneririz. New York Üniversitesi Tıp Merkezi ve Uluslar arası Hijyen Konseyi uzmanları sabunun ya da bulaşık deterjanının lavabodaki bakterileri öldürmeyeceğini söylüyor. Onların önerdiği temizlik çözümü ise çamaşır suyu ve sudur. Mutfak için üretilen temizlik malzemelerini ya da ev yapımı bir çözüm olarak suyun içine dökülmüş bir çay kaşığı çamaşır suyunu yüzeye dökün ve 10 dakika kadar temizleyin.
Musluklar
Hem banyo hem mutfak muslukları mikrop tutucu yerlerdir. Uluslar arası Hijyen Konseyi araştırmasında mutfak musluklarının her santimetrekarede 13,000 bakteri taşıdığı ve banyo musluklarının da her santimetrekarede 6,000 mikrop barındırdığı bulunmuştur.
Çözüm: Mikropları derinlemesine inceleyen Amerikan Arizona Üniversitesi uzmanları muslukları her temizlediğinizde dezenfektan sprey kullanmanızı öneriyor. Araştırmacılara göre mutfakta bu temizlik günde bir kez, banyoda ise en az haftada bir kez mutlaka yapılmalıdır.
Ev Ofisi
Sürpriz: Evinizdeki çalışma ofisleriniz normal işyerlerinden daha da mikropludur. Son zamanlarda yapılmış bir araştırmada, araştırmacılar ciddi cilt enfeksiyonlarına neden olan metisilin-resistant Staphylococcus aureus (MRSA) sayısını saptayabilmek için işyeri ve de ev çalışma ofislerindeki ortalama bakteri sayısını karşılaştırmıştır.
Örnek için 60 ev ofisi ve 91 tane işyeri ofisi test edilmiştir. MRSA 15 ev ofisinde bulunmuş fakat hiçbir işyeri ofisinde bulunmamıştır. Genel olarak, ev ofislerinde işyeri ofislerinde olduğundan daha fazla bakteri bulunduğudur. Ev ofislerdeki ya da çalışma odalarındaki en mikroplu yerler klavye, mouse, telefon ve masaüstüdür. Uzmanlar ev ofislerindeki mikrop sayısının fazlalığını açıklamak için insanların ev ofiste daha fazla yemek yediğini ve çalışma masalarını bakteri kafeteryasına çevirdiklerini söylüyor.
Çözüm: Ev ofislerinizin yüzeylerinde haftada en az bir kez dezenfektan kullanmalısınız.
Klozet
Beklenildiği gibi Uluslar arası Hijyen Konseyi’nin yaptığı araştırmada en mikroplu alanın her santimetrekarede 3,2 milyon bakteriyle klozet (oturulan yeri değil) olduğu saptanmıştır. Yine de bazı uzmanlar mutfağın daha kirli bir alan olduğu konusunda ısrar etmektedir ve mutfak tezgâhında klozetin oturağından yaklaşık 200 kat daha fazla pislikten kaynaklanan bakteri olduğunu eklemektedir.
Çözüm: Klozet mikropları bakteriler bir araya geldiğinde gelişen ince bir tabaka olan biyofilm oluşturmaktadır. Bu filmi klorin çamaşır suyunuz ve su ile temizleyerek mikropların üstesinden gelebilirsiniz.
Banyo Küveti
Siz banyo yaptıktan sonra kalan sabun köpüklerinin küvetinizin temiz olduğunu sağladığını düşünmeyin. Uluslar arası Hijyen Konseyi’nin yaptığı araştırmaya göre küvetinizin giderinin kenarlarındaki her santimetrekarede yaklaşık 120,000 gizlenmiş bakteri vardır.
Çözüm: Küvetinizi sık sık banyo temizleyicileri ya da klorin çamaşır suyu-su karışımıyla temizleyin.
Duş perdesi
Amerika’nın Boulder bölgesindeki evlerde 6 aydan fazla bir süre araştırma yapan ve dört plastik banyo perdesinden biyofilm toplayan Amerikan Kolorado Üniversitesi uzmanları banyo perdelerinde bir araya gelen pisliklerin ve sabun köpüklerinin Sphingomonas ve Methylobacterium bakterileri oluşturabileceğini söylemektedir. Bu perdelerde birçok Sphingomonas ve Methylobacterium bakterileri bulmuşlardır ve her ikisi de özellikle HIV pozitif olan ya da enfeksiyonlara eğimli diğer hastalıkları olan insanların bağışıklık sistemi için tehlikeli bir durum oluşturmaktadır.
Çözüm: Banyo perdesinin düzenli olarak yıkanması ya da değiştirilmesi önerilmektedir.
Islak Çamaşırlar
Mikroplar çamaşır makinenizde neler yapıyor? Büyük ihtimalle diğer çamaşırları da kirletiyorlar. Bir yığın yeni yıkanmış çamaşır oldukça temiz gibi görünebilir fakat gerçekte öyle değildir. Amerikan Arizona Üniversitesi uzmanları Hepatit A gibi bağırsakla ilgili virüslerin yıkama sırasında kirlenmiş çamaşırlardan kirlenmemiş çamaşırlara geçtiğini bulmuştur.
Çözüm: Çamaşır suyu ve kurutma zamanıdır. Uzmanlar çamaşır suyu kullanımının yıkama ve kurutmadan sonra kumaşlardaki bulaşıcı virüslerin sayısını neredeyse %100 azalttığını saptamışlardır. Çamaşırları kurutma makinesine koymanın virüsleri azaltmaya yardımcı olduğu bulunmuştur ve daha sıcak suyla yıkama her zaman daha iyidir. Kalmış mikropları öldürmek için çamaşırları sıcak kurutma makinesine koymak da yararlıdır ve yetişkinlerin çamaşırları ile çocukların çamaşırları ayrı yıkanmalıdır.
Elektrik Süpürgesi
Elektrik süpürgesi temizlik için kullanılır fakat uzmanlara göre elektrik süpürgesi de kirliliğin kaynağıdır. Uzmanlar 30 süpürge fırçasını incelemiştir. Yarısında pislikten kaynaklanan koliform bakteriler %13 de E. coli bulunmuştur. E. coli ishale ve diğer sağlık problemlerine neden olabilir. Koliform bakteriler normalde hastalıklara neden olmazlar fakat sık sık diğer hastalığa neden olan organizmaların olduğu yerlerde bulunurlar. Uzmanlara göre elektrik süpürgeleri mikroplar için yemek yenilen yerlerdir.
Çözüm: Uzmanlar fırçalar için yapılacak fazla bir şey olmadığını söylüyor. Temizlik yaparken önce en temiz olan yerleri süpürün ve en pis olan yerleri en sona bırakın. Bu yolla bakterilerin çok fazla dağılmasını biraz engelleyebilirsiniz. Ayrıca torbasız süpürge kullanıyorsanız süpürdükten sonra ellerinizi yıkayın çünkü süpürgenin haznesinde bakteriler kalmış olabilir.
Yataklar
Uzmanlara göre yataklar ve yastıklar toz yuvaları olabilir ve bakteriler için bir depo haline gelebilir. Yataklarda ayrıca ter gibi insan salgıları bulunur.
Problem nedir? Yatak odaları muhtemelen en büyük alerjik rinit sebeplerinden biridir. Tozdan kaynaklanan alerji de ayrıca bir problemdir.
Çözüm: Yataklarınızın ve yastıklarınızın üstünü yatağınızı koruyabilecek şekilde örtün. Bu yatağınızı tozlardan koruyacaktır. En önemlisi de yatak örtülerini ve yastık kılıflarını düzenli olarak mikropları öldürebilecek sıcaklıkta yıkayın.
12 Mayıs 2009 Salı
Bol hediyeli zamanlar
Vekili yasin :)bu şu demek oğlu üsküpte üniversite okuyor bu yüzden bizden ona armağan olsun diye düşündük başka çocuğu olmadığından ve güzelliklere layık sevgi dolu bir insan olduğundan ve onu sevdiğimizden mutlu olsun istedik olduda öğle sonu kapımız çaldı böyle bir gülümseme yoktur dünyada ışıl ışıl bir güzellik yasini öptü teşekkür etti ne kadar mutlu olduğunu anlattı en önemlisi dua etti o anda rabbimin kurduğu muhabbet köprüsünü görmek mümkün hediyeleşmeyi neden tavsiye ettiklerini anladım zaten maddi olarak sıkıldığım anlarda en kederlendiğim ya kitap alamamaktır yada hediye :)he bu arada oğlumda gecikmiş anneler günü hediyesini verdi küçük bir kilim almış bende mutfağın tezgah önüne serdim teşekkür ettim :)hediyenin büyüğü küçüğü olmazmış demi ama önemli olan hediye vermeyi öğrensin .hepinize sevgiler