13 Ocak 2009 Salı

Filistinli Çocuğun Vasiyeti

Bu vasiyeti yazmak nerden aklıma geldi bilmiyorum. Muhammed Dürre`nin okul yolunda terör devleti israil askerleri tarafından haince öldürülmesinden sonra, korkup okuldan almıştı annem beni, o günden beri hiç birşey yazmadım. Oysa okula gitmeyi, okuyup pilot olmayı o kadar çok istiyordumki!.. Okulu bıraktıktan ve göğümüzü annemin duman yada sis dediği karabulutların kaplamasından sonra, sen büyüyünce ne olacaksın diyenlere ben büyümeyeceğimki diyorum.



Annem birinci intifadada ayaklarını ve gözlerini kaybetmiş. Büyük abim Abdullahın cesedi başında ağıtlar yakarken, bir kurşun da onun ayağına sıkmışlar, şimdi evden dışarı çıkamıyor ve hep ağlıyor. Abdullah abimden çok; daha onsekiz yaşında şehit olan Raşit abime ağlıyor... gizli gizli ağlıyor... içten içe ağlıyor... arasıra topluyor kendini ve gözlerini semaya dikip Mescid-i Aksa için feda olsun yavrum diyor. Babamı ben hiç görmedim, hapiste miymiş neymiş. Bir gece ansızın alıp götürmüşler... şu Filistinden daha küçük olan hapishaneler varmış, babam orda yatarmış.



Annemle ikimiz kaldığımızdan beri annem benimle çok ilgileniyor, yanından ayırmak istemiyor, Hanzalam deyip, durup durup tekrar sarılıyor. Komşu teyzelerle konuşurken duydum, o benim son parçam, gencecik fidanım; ona da birşey olursa ben yaşayamam diyordu.



Bizim burda gökyüzü, ben kendimi bildim bileli, simsiyah ve yanık yanık kokuyor. Ne vakit anne neden böyle desem sis, duman, iklim kötü diyordu. Ha son dönemde sıkça boom boom diye sesler duyuyordum, o sesler ne zaman ortaya çıksa annem telaşla Hanzalam Hanzalam diye sürünerek yanıma gelir, kulaklarımı kapar, üzerime kapanır, adeta üstüme etten duvar örerdi. Ben anne ne oluyor? desem, gökgürültüsü oğlum şimdi geçer diyordu. Bu masala ilk zamanlar çok inanmıştım... ama artık gerçekleri biliyorum. Mahmut israil sınırına gitmiş geçen ay dedesiyle; israil semaları masmaviymiş, hiç gökgürültüsü de yokmuş



Anne ben oynamaya gidiyorum dediğimde, sen büyüdükçe daha çok oynamaya başladın diyor. Hafifçe kızdığını farkediyorum, öpüyorum esmer yanaklarından ve koşuyorum kaderime. Annem bilmiyor ki; ben abim Abdullahın sapanını tavanda bulduğumdan beri, arkadaşlarla toplanıp şeytan taşlamaya gidiyorum. Annem beni top peşinde koşuyor sanıyor; nerden bilecek ki tek kale maç yapacak kadar bile arkadaşım kalmadı!..



Mahalle maçları yapardık eskiden, şimdi mahalle mi kaldı ki mahalle maçı yapalım .Şu diğer adı enkaz olan Filistinde kaç çocuğun birinci adı şehit oldu biliyor musun; Şehit Mahmut, Şehit Vaad, Şehit Yasin, Şehit Raşid, Şehit Hanzala, Şehit Hanzala, Şehit Hanzala...



Bundan sonrasını anneme okur musunuz? Malum o okuyamaz:



Annecim hakkını helal et... yüzbinlerce mazlum çocuk gibi, ben de böyle olmasını istemezdim... sana söyleyecektim, erken iyileşir diye bekledim... hemen geçer diye geciktim ama geçmedi... geçen gün şeytan taşlarken misket bombası attılar üzerimize... beni bir kurşun sıyırdı geçti, çok kanım aktı, eve zor attım kendimi... hani üşüyordum ya kaç gecedir; kansızlıktandı sanırım. En yakın hastane kaç şehir ötede anne... hastaneler mücahit abilerle dolu, hem seni perişan etmek istemedim, geçer dedim geçmedi anne.



Hep sabaha karşı abilerimi rüyamda görüyorum, bir gülümsüyorlar ki sorma gel, gel diyorlar... koşuyorum onlara doğru, altlarından ırmaklar akan yemyeşil çimenlerle örülüyor her yanım... sen de yanımda ol istiyorum; anne anne anne diye seni çağırırken, sen sesime uyanıp kaldırıyorsun beni o en güzel rüyadan.



Anneciğim benim vaktim azaldı... sana bir kaç vasiyetim olacak. Geçen arkadaşların ailesi yemiş zehirlenmişler. Komşulara okut, üzerinde U.N. yazan hiç bir paketten bişey yeme... ben sana bir süre yetecek İ.H.H yazan gıdalardan bıraktım; onlardan ye olur mu? Anne; içinde mücadele ve dua ayetlerini bol okuduğum Kelamullah`ı, Kur`an`a yeni geçen İbrahim`e verir misin? Ayakkabılarım Halilinkinden sağlam... onun ikisi de yırtık, benim teki yırtık, az yama yaparlar... o yahudi askerlerinden kaçamıyor; ayakkabılarımı halil`e ver olur mu? Beyaz kedim bulut`u benim yerime gökgürültülerinden sakla olur mu? Ona etten duvar ör...ha kulaklarını tıkamayı da unutma



Abdullah abimin sapanını yastığımın altına bırakıyorum... ola ki israil askerleri eve kadar gelir, onlara atarsın... taş ta var ocağın orda, kendi ellerimle sectim... onları kullan; iyi kavis alır onlar. Arkamdan ağlama desem de bilirim içten içe ağlarsın... hemde dört farklı şekilde ağlarsın... benim ağlama anam dediğim aklına gelir; döner birde bunun için ağlarsın... ağla anam, gökyümüz açılmıyor madem, için açılsın be anam ağla doyasıya...



Gülümsememek elde değil; benim neyim var ki vasiyet yazdım... aaa unutmadan; çamurdan uçağımı yeni doğan amcaoğlum Umuta verirsin... onun masmavi gözleri gökyüzüne daha çok benziyor.



Sen hep derdinya Allah iyileri erken alırmış yanına.



Arasıra yaramazım diye okşardınya beni; iyiliğime şahit olur musun anne?



Çocuklar günahsız olurmuş ama,



acılar beni çok büyüttü.



İçim dağ gibi anne,



içim dağ gibi anne,



Atamayacağım taşlar için, Filistin halkından ve Kudüs davasından affımı dilerim...

Said Ercan
www.kitapbilgisi.com

1 yorum:

Unknown dedi ki...

SELDACIM YOK SEN KARALISIN BUGÜN BENİ AĞLATMAYA RABBİM YARDIMCILARI OLSUN İSRAİLDE ONLAR İÇİN NE DİYİMKİ ÖYLE AHLARLA BEDDUALARLA ÖRÜLÜ Kİ ETRAFLARI MERHAMET KALMAMIŞ BU İNSANLARDA HİÇ KİMSEDE BUNUN ÖNÜNE GEÇEMİYOR YA EN ÇOKDA ONA KAHROLUYORUM