22 Ağustos 2008 Cuma

KELAMI KİBARDAN SÖZLER-5

Bir kimse yemek yerken Allahü teâlâyı ne kadar hatırlarsa, namazda da o kadar hatırlar. Kalbinizi Allahtan başkasına vermeyin.

- Eskiden bir mürşid, sadece çok sevdiğine değil, günahı çok olana [daha fazla günah işleyip dinden uzaklaşmasın diye] çok iltifat eder, günahı az olana ise, [kendini bir şey sanıp kibirlenmesin diye] hiç iltifat etmezdi. [İstisnalar hariç, bir kimseyi yüzüne karşı övmek, ona kötülük sayılır.] İhlası artanın dine hizmeti artar, dine hizmeti artanın ihlası artar. [İhlas, her şeyi Allah rızası için yapmak demektir.]

- Evliyanın hayatını okuyanın kalbinden dünya sevgisi çıkar, yerine Allah sevgisi dolar ve ihlası artar. Bir müslüman, Ehl-i sünnet kitaplarını alıp, bir rafa hürmetle koysa, o kitapları o evde bulundurduğu için Allahü teâlâ, o kimsenin imanla ölmesini nasib eder.

- Her müslümanın yanında bir Ehl-i sünnet kitabı bulunmalıdır!

-Müjdeler olsun imanı olanlara ve ibadetini ihlasla yapanlara... yazıklar olsun üç paralık dünyaya ibadetini değişenlere.

-Kul hakkından çok korkun, her müslümana karşı derin muhabbet ve hürmet içinde olun. Hiçbir müslümanı incitmeyin. Büyüklerinize karşı mutlaka hürmetkâr olur. Emriniz altında olan aileniz veya çocuklarınıza karşı şefkatli olun, onları dindar yetiştirmeğe dikkat edin, çünkü ölüm ani gelir. Herkes pişman olacak. O pişmanlık günü gelmeden tövbe etmek akla gelmeyebilir. Bugün fırsat varken istiğfar edelim.

-Allahü teâlâ, ne yaptığınızı görüyorum, biliyorum diyor. Onun gördüğünü bildiğiniz halde ikiyüzlü olmağa lüzum yok. İhlas; içini de dışını da temizlemek demektir.

-Allah varken mahlukdan bir şey beklenmez.

-Allahü teâlâ iyilik murat ettiği kullarını iyilikte, felaket murat ettiği kullarını felakette kullanır. Müslüman için en büyük felaket, ehli sünnet itikadına sahip olmamak, olunca da bu nimetin kıymetini bilmemek olur.

-Gelen cereyanın kesilmemesine dikkat edin. Kablonun arasını açmayın. Cereyan geliyor ama sigorta atıyorsa, araya nefis karışıyordur. Nefsin girdiği her aralıktan cereyan kesilir. Nefsinizi aradan çektiğiniz müddetçe kablolar kuvvetlenir. Evliyanın başarılarının sebebi, gelen cereyanın arasına girmeyip, kendilerini sıfırlamalarıdır.

-Allahü teâlânın her emrinde mutlaka nefsi kırma payı vardır.

-Bazı yerlerde, ben bu işten anlamam demelidir. Çünkü, insana bazı felaketler kendine güvenmesinden, güzelliğinden, zenginliğinden gelir.

-Emri maruf yapmak, her müslümana farzdır. Bu tebliğe evvela kendi nefsinden başlanır.

-İnsan düşmanını iyi tanıması lazım. En büyük düşman, insanın nefsidir.

-İnsanın en büyük yarası hubb-i dünyadır.

-Gıybet aileyi parçalar, toplumu çökertir, cemiyeti felakete götürür. Çünkü kolay işlenen bir günahtır.

-İnsanın nefsi, Allahü teâlâya düşmandır, bize daha düşmandır.

-Günahlara mübtela olanlar, kendi kendilerini yakar.

-Emîre itaat vacibdir. İtaat edilmezse, isyan edilirse, Allahü teâlâ verdiği nimeti alır.

Amirlik memurluk için gelmedik bu dünyaya... Amirlik değil, hizmetkârlık zamanıdır. Nefsimizin arzusu için amirlikten Allah bizi korusun. Başınızdaki amire, içinizde veya dilinizde bir buğzu adavet varsa, bunun, sizin için bir felaket olduğunu bilin. Neticede Cenab-ı Hak sizi bu nimetten mahrum eder.

-Allahü teâla kerîmdir, ufak bir sebeple kerîmin keremi artar. En büyük sebep, ona yalvarmaktır.

-İki kelime vardır, söylemesi kolaydır, kıyamet günü sevabı çok ağırdır. Bu iki kelime Subhanâllahi ve bihamdihi, subhanallahil azîm.

-Müslümanın ikramında şifa vardır. Hediye vermek de sünnettir, almak da sünnettir.

-Kusursuz insan olmaz, onun için kusurunu bilmek tevbedir.

-Yeşillikle, akarsu, insanın hüznünü, gammını izâle eder giderir.

-Dünyanın en câhil, en ahmak mahluku, insanların nefsidir. Her isteği kendi aleyhinedir. Gıdası haramlardır. Nefs, daima zararlı şey ister. Allahü teâlâ buyuruyorki; "Ey insanlar nefsinize düşman olun. Çünkü nefsiniz, benim karşıma düşman olarak dikilmiştir."

-Şeytan; uzaklaştırıcı demektir. Allahü teâlanın sevgisinden, merhametinden uzaklaştıran şeydir. Üç türlü şeytan vardır. Birinci şeytan bilinen iblis ve torunlarıdır. İblis; Allah rahîmdir affeder deyip, günahları vesvese verir, insan bunu dinlemezse çeker gider, bu şeytan zayıftır. İkinci şeytan (nefs)’tir; bu daha kuvvetlidir. Ona aldanmayınca çekip gitmez. İnatcıdır, tekrar tekrar aldatıncaya kadar uğraşır. Üçüncüsü daha da kuvvetlidir. Bu kötü arkadaştır. Dünyada rezil eder, âhirette cehenneme götürür. İnsanın imanını öyle çalar ki, o şahsın ruhu bile duymaz. Bunun insan olması şart değildir. [İnsan olduğu gibi, kitap, gazete, tv. vs.de olabilir.] Bu üçüncü çok tehlikelidir, çünkü dost bilinir, tedbir alınmaz.

-İnsanlar düşmanı dışarıda arıyorlar, halbuki düşman kendi içlerindedir. Bu düşman da nefs’tir.

-İnsanın imanına musallat dört şey vardır; Sağında şeytan, solunda nefs, arkasında kötü arkadaş, önde ise dünya’dır. Dünya bu zararda rehber olmuştur.

-Her namazdan sonra onbir ihlas okuyan, cennete istediği kapıdan girecek. Peygamber efendimiz ben kefilim buyuruyor.

-İslamiyetin yayılmasına mâni olmayan sevilir.

-Allah'tan en çok korkanlar, O'nu bilenlerdir. İlim arttıkça korku artar.

-Dünyada Allahü teâlânın evinde buluşanlar, öbür tarafta cennetde buluşacaklar. Dünyada meyhanede buluşanlar, öbür tarafta cehennemde buluşacaklar. Bu bir yolculuktur.

-Bir tel parçası ol, fakat büyüklerin ceryanını naklet. İşte saadet odur.

-İş, büyüklerin vasıtasına binebilmek, girebilmektir. Nâehilleri de atmazlar

-Herkese sıkıntı veren kibirlilerdir. Herkesi şikayet etmesi kibrindendir. Mütevazi demek ölmüş, demektir. Ölü kimseyi şikâyet etmez, ölüyü şikayet eden olmaz.

-Sizin için en büyük tehlike, kibirlenmektir. Dünyada verilen bazı payelerle kibirlenirseniz perişan olursunuz. Kalbinde zerre kibir olan cennete giremez. Birbirinizle konuşurken, birbirinize emri maruf yaparken, kibirlenmeyin. Hiç kimse elbise veya etiketinden dolayı makbul olamaz. İnsanın şerefi, ilim ve edep sahibi olmasıyladır.

-Herkes kendini meth etmeğe çalışıyor, siz kusurları kendinizde arayın.

-İnsanların iki zineti vardır. Edep ve tevâzu. Kibir, çok kötü bir şey, onu ne Allah seviyor, ne kul seviyor. Edep çok güzel bir şey, kimde olsa beğeniliyor. Edep demek; kendini haksız görmek, acz ifade etmektir. Böyle olanlar, topla tüfekle yıkılmazlar.

-Kapasite evvela iş değildir. Birincisi ihlas, ikincisi edep, üçüncüsü tevazûdur.

-Kim toprak gibi mütevazi olursa, her nimete kavuşur. Bir parça yükselse, su o toprakta durmaz. Büyüklerin feyz ve bereketine kavuşmak için toprak gibi mütevazi olmak lazım. Rahmete kavuşmak için toprak olmak lazım.

-En iyi insan kalp kırmayandır.

-Evliyayı kirâmın ruhlarından, hayatta iken feyz alındığı gibi, vefatlarından sonra da feyz alınır. Hatta daha çok feyz verirler. Yeter ki sevgi, muhabbet olsun.... Ehli sünnet itikâdı olsun, haram işlememek olsun, birde namazları doğru kılmak oldu mu feyz kesilmez, artar.

-Peygamber efendimiz buyuruyor ki, ahir zamanda öyle bir zaman gelecek ki, dînini îmanını muhafaza etmek avucunda ateşi tutmak gibi olacak. Onun için rabbena duasını çok okumak lâzım.

-Ehl-i bid'atın yüzüne gülenin dini yıkılır.

-Ramazanı şerifde âşîkare oruç yiyeni îmânı gider. Çünkü âşîkâre oruç yemek, Allahü teâlânın emrine ehemmiyet vermeme alâmetidir.

-Kâfirlerin ibâdet olarak yaptıklarını yapanlar kâfir olur.

-Kur'anı Kerimde namaza ehemmiyet vermeyenlere lânet olsun buyuruluyor. Namaza ehemmiyet vermemek, kılmamakla olur, kılsa bile doğru dürüst kılmaz. Hem kılacak, hem de şartlarına uygun olacak.

-Komşuya eziyet etmek haramdır.

-Din kardeşine eziyet eden, kalbini kıran, kâbeyi yıkmış gibi günaha girer.

-Müslüman olmayan komşuyu da incitmemek lâzım, onların da komşu hakkı var, hep tatlı söyleyeceğiz, tatlı hareket edeceğiz.

-Namaza ehemmiyet vermeyenleri veyl çukuruna atacağım diyor Cenâb-ı Hak, hem de sonsuz, çünkü, namaza ehemmiyet vermeyenin îmânı gider. Veyl çukuru; cehennemdeki ateş çukurlarının en derinidir.

-Allahü teâlâya sığınan hıfz-ı emân-ı ilahide olur.

-Ölüm acısı yetmiş kere kılıçla doğranmaktan fazladır, Bu herkese vardır. Fakat Allahü teâlâ sevdiği kullarına duyurmaz. Ölüm acısı, kabir azâbı yanında hiç kalır. Kabir azâbı mahşer azâbı yanında hiç kalır. Cehennem ateşi ondan da fazladır.

-İhlas, muhabbet ve itaat üçü ayrılmazsa feyz gelir. Ayrılırsa, büyük zât feyz vermek istese de, feyz gelmez.

-En büyük düşmanına, en büyük hediyeyi ver.

-Allahü teâlâ bir kulundan razı olursa, ona, herşeyi vermiş demektir.

-Her şeyin, her işin bir gayesi, kıblesi vardır. Esas gaye imanla ölmek, Allah demektir.
Allahı unutarak iş yapana cehennem ateşi yetmez mi.

-Kevser şerabı narkoz gibidir, ölürken bir damla verirler, ölüm acısı duyulmaz.

-Her sıkıntının, her başarısızlığın, her derdin ilacı istiğfardır. Allahü teâlâ günah işleyen bir kulunu muvaffak etmez.

-Allahü teâlâ günah işlemeyenlerden ve günah işlenmeyen yerlerden razıdır. Siz, günah işlememeğe ve arkadaşlarınızı günahtan korumağa çalışınız.

-Allahü teâlânın gazab etmesi, cehennem ateşinden şiddetlidir.

-Müsefaha edince, el ayrılmadan günahlar dökülür.

-Günah işlenmeyen yerde huzur vardır. Günah işlenirse huzursuzluk başlar.
Günahlar kalbi sıkar, Zikri ilahi ile meşgul olmak, insana ferahlık verir, günahlara karşı soğukluk getirir. Bir müslüman günah işlemese cennet nimetleri başlar.

-Şeytan, öfke anında aklı örter, avucunun içine alır, herşeyi yaptırır.

-Dünyaya zillet, ahirete izzet verilmiştir.

-Kuldan isteyen zelil, Allahtan isteyen aziz olur.

-Bütün geçimsizlikler, ölümü unutmaktandır.

-Eğer mü'minler ölümü düşünse, hiç günah işlemezler ve hiç geçimsizlik olmaz.

-Dünyayı sevmeyeni Allah sever, insanların elindekini sevmeyeni insan sever.

-Bu dünyayı mekan sanan hapı yuttu.

-Bilmek, yapmak içindir.

-Sözün tesir etmesi için, yakîn olması lazımdır.

-Kızdığınız zaman bir kefen yapın.

-Son nefeste Allah demek isteyen, hemen başlasın.

-İnsanlar iyilik gördüklerine muhabbet beslerler.

-Bir insana dinimizi anlatmak isteyende şu üç vasfın olması şarttır; yoksa hem kendisine hem karşısındakine zarar verir: 1) Karşısındakinin dinini bilecek. 2) Dünyasını bilecek. 3) İslamiyeti ve ilm-i siyaseti bilecek.

-Hepimiz ahiret yolcusuyuz, inkarı mümkün değil. Herkes bir sefere giderken yolda ve gittiği yerde kendine lazım olanları alır, diğerlerini almaz. İhtiyaç olmayanı almak ahmaklık olur. Dünyadan da, ahirete lazım olanlar tedarik edilir.

-Paranın sevgisi yılan sevgisi gibidir.

-Dünya malını kalbinden atan, Allahın sevgili kulu olur.

-İnsan bir yere gitmek için, bir yerde vasıtaya biner, başka yerde iner, dünya buna benzer. Yalnız, vasıtayı iyi seç. Son durakta ya cennet ya cehennem vardır.

-En akıllı insan, ölüme hazırlanandır. En ahmak, dünyaya tapandır. Ahmaklar olmasaydı, dünya harab olurdu.

-Dini kurtarmak için, dünyayı verin.

-Herşeyi Allah için yapmalıdır. Birşeyin içine dünya menfaati girerse, zemzeme idrar karıştırmak gibi olur. İsterse bir damla olsun.

-Kalbiniz dünyaya dönerse, hizmetleriniz kötüye gider.

-Kabir insana ibret olarak yetmez mi, kıyamete kadar, daracık yerde nasıl beklenir. Mutlak olan bir şey var, o da ölümdür. Ne ahmaktır o kişi ki! muhakkak olanı bırakır, muvakkat olana sarılır.

-Âlimleri hafife alanların âhireti, ümerâyı hafife alanların dünyâsı, dostlarını hafife alanların mürüvveti yıkılır.

-Kalbinde Allah korkusu çok az olan, dünyâ sevgisi bulunan, haramlardan sakınmayan, âlim olduğunu söylerse şaşılır.

-Sâlih kimselerden olmadığım hâlde, sâlihleri severim. Kötü kimselerden daha aşağı olduğum halde, kötüleri sevmem.

-Eğer gıybet etseydim, anamı, babamı gıybet ederdim. Çünkü sevâblarımın onlara verilmesi daha hayırlı olur.

-Müstehabları yapmakta gevşek davranan, sünnetleri yapamaz. Sünnetleri yapmakta gevşek davranmak, farzların yapılmasını zorlaştırır. Farzlarda gevşek davranan da mârifete, Allahü teâlânın rızâsına kavuşamaz.

-İnsan; nefs, şeytan, münâfık gibi üç düşmanla karşı karşıyadır ve bunlardan kurtulmak çok güçtür.

-Çalışıp kazanma zahmeti çekmemiş kimsede hayır yoktur.

-İlmin evveli niyet, sonra anlamak, sonra yapmak, sonra muhâfaza, sonra da yaymaktır.

-“Nefsini bilen Rabbini bilir.” hadîs-i şerîfinin sırrına eren, nefsini sokakta gördüğü köpekten aşağı bilir.

-Nice küçük amel, niyetle büyür, nice büyük amel ise niyetle küçülür.

-Kim ilmi ararsa öğrenir. İlmi öğrenen, günah işlemekten korkar. Günahtan korkan ondan kaçar. Ondan kaçan ise kıyâmet günü hesaptan kurtulur.

-Şüpheli bir kuruşu geri vermeyi, binlerce lira sadaka dağıtmaktan daha fazla severim."

-Din kardeşimin bir ihtiyâcını görmem, bir sene nâfile ibâdet etmemden daha önemlidir.

-İnsanların en alçağı, din kisvesi altında dünyâ menfaati sağlayandır.

-İlimde cimrilik yapan kişiye Allahü teâlâ üç belâ verir: Ya ölür, ilmi gider. Yâhud unutur veya kendine ilmi unutturacak kimse ile dostluk kurar, öylece ilmi gider.

-Peygamberlikten sonra ilimden daha üstün bir rütbe var mı?

-İnsandaki en üstün haslet, kâmil akıldır. Eğer o yoksa, güzel edebtir. O da yoksa, kendisiyle istişâre edilecek şefkatli bir kardeştir. O da yoksa, devamlı sükûttur. O da bulunmazsa, ölmektir.

-Bir âlimin sakınması gereken en önemli husus; Allahü teâlânın haram kıldığı şeylerden uzak durması ve dünyâya gönül bağlamamasıdır.

-Mazisini, büyüklerini tanıyamayan, büyüklüklere talip olamaz.

-Evliyanın sohbetine kavuşan, şeytanın elinden kurtulur, her an Allahü teâlâ ile birlikte olur.

-Arifin alameti; susması, tefekkürü, Allahü teâlânın büyüklüğünü düşünmesi, gördüklerinden ibret ders alması ve Allahü teâlânın razı olup beğendiği şeyleri istemesidir. Seninle yediğini, içtiğini, alışveriş ettiğini, eğlendiğini görürsün, ne var ki Onun kalbi Allaha bağlıdır, boş yere konuşmaz.

-Sırat köprüsünde herkese 7 şeyden suâl sorulacaktır, cevap veremeyen düşecektir. Bunlar; imân, namaz, oruç, hac, zekât, gusül ve kul hakkındandır. Yedinci soruya kadar gelebilmek çok zordur. Yedinci soru da çok zordur. Peygamber efendilerimiz masum oldukları, günahsız oldukları halde burada korkarlar.

-Dünya misafirhanedir.

-Büyükler, Peygamberlerin varisleridir. Ne mutlu onları tanıyanlara. Sevmek şöyle dursun, tanımak bile ne büyük nimet. Hele tanıdıktan sonra sevdi mi, saadete kavuşur, feyz yolu açılır. Kalbden kalbe feyz gelmeğe başlar.

-Allahü teâlâ, müminlere hizmet edeni sever. Dünyalarına hizmet etmek kıymetli ama, âhiretlerine hizmet etmek daha kıymetli. Yeter ki, Allah için olsun...

-Kur'an-ı Kerîm de açık bildirilen birşeye inanmayan, ehemmiyet vermeyen kâfir olur. Hadîsi şerifde açık bildirilen bir şeye de inanmayan kâfir olur. Kur'an-ı Kerîme de, Hadîs-i şeriflere de hakaret eden kâfir olur. İslâm alimleri sözbirliği ile haram dedi ise ona da inanmayan kâfir olur. Allahü teâlâ bazı şeyleri açık bildirmedi, merhametinden dolayı, ehemmiyet vermeyen kâfir olmasın diye açık bildirmedi. Müslümanları kâfir olmaktan kurtarmak için açık bildirmedi. Peygamber efendimiz de hepsini açıkca bildirmedi; açıkca bildirilmeyen, kapalı yerlere inanmayan kâfir olmaz, bid'at ehli olur. Müctehidlerin sözbirliği olan, dört mezhebde de haram olan bir şeye ehemmiyet vermeyen kâfir olur. Müctehidlerin söz birliği ile bildirdiği nass olur. Peygamber efendimiz bildirmiş gibi olur.

-Ne mutlu Allahın dinini doğru olarak [ehli sünnet alimlerinden naklederek] yayanlara. Kitap ile ilim ile yaymanın sevabı, dövüşerek şehit olanın sevabından daha çoktur.

-Evliyâlar da Allahü tealânın sıfatlarıyla sıfatlanmışlardır. Onlar da dünyada dostla düşmanı ayırmazlar. Dostlara yaptıkları iyi muameleyi düşmanlara da yaparlar. Düşmanlar, dostlarla karışıp evliyanın huzuruna gelirler, evliya onlara hiç düşman muamelesi yapmaz, dostlarına olduğu gibi, onlara da ikram ederler, tatlı konuşurlar. Onlar da, bu adam benim düşman olduğumun farkında değil, bana dost muamelesi yapıyor dermiş. Evliyanın dostla düşmanı ayırmaması, nîmet vermek bakımındandır.

-Bir kimse zerre kadar bir şey yapsa, mutlaka karşılığına kavuşur.

-Bütün kemâlât ve faziletler büyüklerin sevgisinde ve onlara uymaktadır. Bu ele geçtimi herşey ele geçmiş demektir.

-Kul hakkı, İslam Ahlâkının temelidir. Bir dirhem kul hakkı bulunanın, haccı (haccı mebrur olsa da) kabûl olmaz.

-Namaz en önemli ibadettir. Çok faydaları vardır. İmanı olan namaz kılar. İmansız olan namaz kılmaz. Münafık olan bazan kılar bazan kılmaz.

-Uyku miskinliktir. Basit insanlar kendilerinden geçip saatlerce uyurlar. Amma, Allahın veli kulları az uyurlar. Onlara bir saatlik uyku bile yeter. Onlar uyumakla zamanı boşa geçirmezler. Her akşam iman duası okumalıdır. Bir günaha tevbe etmemek, o günahı işlemekten daha büyük günahtır.

-Dua almaya bakın. Üç kişinin hem duası hem bedduası kabul olur reddolunmaz. 1)Anne babanın 2) Misafirin 3) Mazlum olanların.

-İman ışık gibidir. Azalır, çoğalır. Azalır çoğalır, ama yok olmaz. Ne zaman küfre düşülürse Allah muhafaza, yok olur. Evliyanın ki çok çok parlaktır. O kadar fazladır ki onlar için geceler bile gündüz gibidir. Onun için evliya gece bile uyuyamaz. Ancak gafiller gündüz vakti bile uzun uzun uyurlar. Azalıp çoğalan imanın kendisi değil, parlaklığıdır.

-Allahü teâlâ, evliyamı gökkubbem altında gizlerim”, buyuruyor. Burada gökkubbeden maksat, sıfat-ı beşerdir. Yani Allahü teâlâ evliyasını insan sıfatları ile gizler.

-Müslümanlara hubb-i fillah ve buğd-i fillahı anlatın. Nasibi olana herşey bunun içinde vardır.

-Büyükler, kıyamete kadar kendilerine tabi olanları, olacakları isimlerine ve memleketlerine varıncaya kadar bilir ve görürler. İmam-ı Rabbanî Hz. buyuruyor ki: "Erkeklerden ve kadınlardan bizim yolumuza girmiş olanların ve kıyâmete kadar, vâsıtalı ve vâsıtasız girecek olanların hepsini bana gösterdiler. İsimlerini, soylarını ve memleketlerini bildirdiler. İstersem, hepsini bir bir sayarım. Hepsini bana bağışladılar.

-Büyükleri rüyada görmek onların kabulüne işarettir.

-Bir büyüğü tanımak demek, Allahü teâlânın sevgili kulu olduğuna, her halinin ve sözünün Kur'an-ı kerim ve hadis-i şeriflere uygun olduğuna, her sözüne itaat edilmesi gerektiğine, yardım istendiğinde mutlaka yardım edeceklerine inanmak demektir.

-“El mer'u mea men ehabbe” (Kişi sevdiği ile beraberdir) hadis-i şerifine göre, herkes bu dünyada kimi severse ahiretde onunla beraber olacaktır. Her hadis-i şerif bir ayet-i kerimenin açıklamasıdır. Bu hadis-i şerif de Maide suresindeki "Müşrikleri ve yahudileri severseniz onlardan olursunuz" mealindeki ayet-i kerimenin açıklamasıdır. Burada, müşriklerden maksat hıristiyanlardır. Çünkü onlar hâşâ Allahü teâlâ üçdür dedikleri için müşrik olmuşlardır.

-Büyüklerden istifade iki şekilde olur: Birinci yol, onları kalbinde bulundurmaktır. Onlarla her zaman rabıta halinde olmaktır. [Burada muhabbetin sevginin idaresi bize aittir.] İkincisi onların kalbine girmektir. Bu çok zordur, kalblerine girebilmek için çok ağır imtihanlardan geçirirler. Fakat bir kere kalblerine girdikten sonra gerisi kolaydır. Kalbine giren kimse artık onların kalbine gelen her şeye ortak olur. Hem feyzlere, nurlara, hem de bela ve musibetlere. Bu yola girenin bela ve musibetlere hazır olması lazımdır. Çünkü yolun sahibi yani Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem böyle idi. Resulullah efendimiz, "Hiçbir peygamberin çekmediği sıkıntıyı ben çektim" buyuruyor.

-Müslümanlık nimetlerinin ortadan kalkmasına sebep bunların kıymetinin bilinmemesidir. Elinizden alan Allahü teâlâdır. Allahü teâlânın adet-i ilahiyesi şöyledir ki, iyi işleri sevdiği kullarına, kötü işleri düşmanlarına yaptırır. Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimde mealen, "Ni'metlerimin kıymetini bilir şükür ederseniz onları arttırırım. Kıymetini bilmez, nankörlük ederseniz, elinizden alır, şiddetli azap ederim" buyuruyor. Her nimet için de böyledir. Şükür etmek, o nimeti izin verildiği ve emredildiği yerde kullanmak demektir. Dil ile elhamdülillah veya çok şükür demek şükür etmek olmaz. Buna "hamd" denir. Hamd dil ile, şükür beden ile yapılır. Göz nimetine şükür etmek için Allahü teâlânın bak dediği yere bakılır, bakma dediği yere bakılmaz. İman nimetine şükür etmek için de, onu Allahü teâlânın diğer kullarına ulaştırmak gerekir.

-Allahü teâlânın bir kulunu sevmediğinin alameti de onun mâlâyani ile (ne dinine ne de dünyasına faydalı olmayan işlerle) vakit geçirmesidir. Allahü teâlânın bir kulunu sevdiğinin alameti ise, onun fıkıh ilmi ile meşgul olmasıdır.

-Fasıklar Allahü teâlânın sıfatlarına, kâfirler ise Zatına düşmandırlar.

-Bizim dinimizin iki ayağı, iki kolu, iki esası, iki gözü vardır. Biri öğrenmek, diğeri öğretmektir. Ancak, öğrenmeden öğretmek olmaz.

-İslamiyet nerede ise ilim oradadır. İlmin olduğu yerde de islamiyet vardır. İlim ile islamiyet iç içedir. Hıristiyanlıkta ve diğer dinlerde ise iş tersinedir. İlim rütbelerin en üstünüdür. Dünyadaki bütün rütbeler üst üste konsa, ilim bunların da üstünde yer alır.

-Haddini bil, kanaat et, çok konuşma, rahat et.

-Salih müslüman şu dört şeye öncelik vermeli: 1-Ehli sünnet alimlerinin kitaplarını okumalı. 2-Okuduklarını doğru anlamalı. 3-Yaşamalı. 4-Yaymalı.

Hiç yorum yok: