17 Eylül 2008 Çarşamba

ÖLÜNCE ÖLMÜŞMÜ OLACAĞIZ???

Karanlıktaymışlar.
İki embriyo, bir ana rahminde...
Her şeyden habersiz bekleşiyorlarmış, sudan bir beşiğin içinde...
Sarılıp birbirlerine, karanlıkta uyumuşlar öylece...
Haftalar geçmiş, ikizler gelişmiş.
Elleri, ayakları belirginleşmiş.
Gözleri çıktıkça meydana,
İkisi de çevrede olup biteni fark etmiş...
Ne rahat, ne güvenli bir dünyaymış bu...
Sıcak, ıslak, sevgi dolu...
'Öyle güzel bir dünyada yaşıyoruz ki' demişler, '...bize ne mutlu...'
Gel zaman git zaman, çevreyi keşfe girişmişler.
Bu karanlık dünyayı ve hayatın kaynağını deşmişler.
Onları besleyip büyüten kordonu fark edince
O kordonla kendilerini var eden Anne'lerine şükretmişler.
Sonra başlamış bir varoluş tartışması:
'Buraya nereden geldik, biz nasıl olduk' diye sormuş ikizler...
'Annemiz' demiş biri, 'O bizi var etti, bize can verdi.'
'Ne biliyorsun' diye itiraz etmiş öteki, 'Sen hiç Anneni görmedin
ki...':
'Belki de o sadece zihnimizdedir. Anne inancı bizi rahatlattığı için
uydurduğumuz bir şeydir.'
Süredursun ana rahmindeki tartışma, ikizler büyüyüp gelişmişler.
Rahme sığmaz olup tekmeleşmişler.
Artık parmakları ve kulakları varmış kerataların...
> Büyüdükçe anlamışlar ki, yolun sonu yakın...
> Gün gelecek, bu güzelim hayat bitecek;
> Karanlık bir yolculuk, onları bir başka diyara çekecek.
> '- Buradaki hayatımızın sonuna yaklaşıyoruz' diye fısıldamış
> ikizlerden biri efkarla...
> '- Ben gitmek istemiyorum' diye diretmiş öteki; 'doyamadım ki daha
> hayata...'
> '- Ama mukadderat alnına yazılandır; dua et, belki doğumdan
> sonra hayat vardır.'
> Sormuş karamsar olan:
> '- Bir gün bize hayat veren kordon kesilecek. Ondan sonra
> başımıza neler gelecek?'
> Şiirle cevaplamış iyim ser olan:
> 'Birçok giden/ memnun ki yerinden/ çok seneler geçti/ dönen yok
> seferinden...'
> Ve günlerden bir gün, yer sarsılmış, duvarlar kasılmış.
> Dayanılmaz sancılarla ikizler beklenen günün geldiğini anlamış.
> Buruşuk kollarıyla birbirlerine son kez sarılıp vedalaşmışlar.
> Ve 'ömrümüz bitti' diye çığlık çığlığa ağlaşmışlar.
> Azrail sandıkları bir el kesmiş onları hayata bağlayan kordonu,
> Ağlaya ağlaya karanlık bir koridordan öbür hayata çıkmışlar.
>
>
> Bu bir CAN DUNDAR Yazısıdır,
>
> hayatı sadece dünyadan ibaret sananlar
> gibi, yaşamlarının sadece ana rahminde olduğunu ve doğunca öleceklerini
> sanıyorlar..
>
> Kimbilir belkide bizde
> yanılıyoruz onlar gibi..
> Ölünce ölmüş değil,
> belkide doğmuş olacaz..
> Nerden bilebiliriz ki!

1 yorum:

Adsız dedi ki...

An gelir

paldır küldür yıkılır bulutlar

gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet

o eski heyecan ölür

an gelir biter muhabbet

çalgılar susar heves kalmaz

şatârâbân ölür.



Şarabın gazabından kork

çünkü fena kırmızıdır

kan tutar / tutan ölür

sokaklar kuşatılmış

karakollar taranır

yağmurda bir militan ölü.



An gelir

ömrünün hırsızıdır

her ölen pişman ölür

hep yanlış anlaşılmıştır

hayalleri yasaklanmış

an gelir şimşek yalar

masmavi dehşetiyle siyaset meydanını

direkler çatırdar yalnızlıktan

sehpada pir sultan ölür.



Son umut kırılmıştır

Kaf dağı'nın ardındaki

ne selam artık ne sabah

kimseler bilmez nerdeler

namlı masal sevdalıları

evvel zaman içinde

kalbur saman ölür

kubbelerde uğuldar bâkî

çeşmelerden akar Sinan

an gelir

-lâ ilâhe illallah-

kanunî Süleyman ölür.



Görünmez bir mezarlıktır zaman

şairler dolaşır saf saf

tenhalarında şiir söyleyerek

kim duysa / korkudan ölür

-tahrip gücü yüksek-

saatli bir bombadır patlar

an gelir

Attilâ ilhan ölür.

atilla ilhan