15 Temmuz 2008 Salı

ESKİDEN TANIDIĞIMI SANDIĞIM KENDİNİ MİLLET İÇİNDE MEVKİSİNİ YÜKSEK GÖREN TAKVA SAHİBLERİNE SLM OLSUN


Namazın Bozuldu



"Dört Hintli mescide gidip namaza durmuş. O sırada müezzin içeri girince Hintlilerden biri namazda olduğunu unutarak;

- Ezan okundu mu, diye sormuş. Diğeri onu dürtmüş:

- Konuştun, namazın bozuldu. Üçüncüsü ise o uyaran arkadaşına;

- Zavallı, ona bakacağına sen kendi namazınla meşgul olsana, diye çıkışmış.

Sonuncu Hintli sevinerek yüksek sesle;

- Elhamdulillah, ben şu akılsızlara uyup namazımı bozmadım, demiş. Böylece dördünün de namazı heba olmuş. (2/110)"

Şimdi de hikâyeden çıkan ilginç sonuca bakalım: Başkasının namazdaki ayıbını görmek bizim de namazımızı bozmakta. Zararı görmek bize de zarar vermekte. Oysa o kusuru görmesek bize hiçbir zararı olmayacak. Aslında bu hikâyenin mesajını namazla sınırlamak mesaja haksızlık olur. Zira namaz, namaz dışında nasıl davranacağımızı öğreten bir ders saatine benzer. Bu bakımdan Mevlânâ'ya göre Allah'ın huzurunda olduğunu müdrik bir kul için hayatın tamamı daimi bir namaz hükmündedir. Öyleyse namazda olalım veya olmayalım dikkatimiz kendi aybımızda olacak, başkasında değil. Şu hadis-i şerif böyle davranabilenler için bir aferinname hükmünde: "Ne mutlu o kişiye ki kendi aybıyla meşgul olmak onu başkalarının ayıplarını görmekten alıkor." Hz. Mevlânâ da şu veciz beytiyle bu hadis-i şerife tercüman oluyor:

Ayb bâşed k'u nebined cüz ki ayb

Ayb key bined revân-ı pâk-ı gayb (1/2074)

Yani: Ayıp olan daima her şeyde ayıbı görmektir. Ruhu gayb aleminde dolaşan gayb eri hiç halkın kusurunu görebilir mi?

Hiç yorum yok: